Önümde bana aksi olarak özgürce akan suyun üzerinde insanların bıraktığı kirli imzalara baktım.
Sığdan derine doğru akan nehrin sığ kenarına geçmiş ve yerden taş alarak kendime hedef belirlediğim bir şişeye atmaya çalışıyordum.Sinirliydim. Hayır Seokjin istediğini yapabilirdi ancak ortalık yerde yapması çok saçmaydı.
Tamam biz de aynı yerde birbirimizin üzerine çullanmıştık adeta ama.. Aması yoktu, sinirden sıktığım dişler sayesinde çenemin öne çıkmasının bir açıklaması yoktu, olamazdı.
Gözümün önünde başkasını öpmüş, başkasının belini kavramış, başkasını tatmak istemişti.
İster istemez kabul edemiyordum. Evet bir gece hayatı olduğunun farkındaydım ama, gözlerimin önünde onu öyle gördüğümde bedenimi görünmez bir alev sarmıştı.Elimdeki taşa çevirdim gözlerimi, uçları sivri olan taşı elimde o kadar fazla sıkmıştım ki eklem yerlerim bembeyaz olmuş, elim ise soğuktan kırmızıya dönmüştü. Ayrı olarak da taşın uçları elime batmış ve en fazla beş dakika kalacak olan bir iz bırakmıştı.
"Sikeyim seni Kim Seokjin" sinirden söylediğim söze tekrardan şişeye attığım taş eşlik etmişti. Şişenin tam kenarına çarparak sekince daha çok sinirimi hissetmiş ve bir hedef belirlemeden aldığım taşları ard arda dağa fırlatmaya başlamıştım.
Bir kaç saat önce geldiğim yoldan gelen araba ışığına doğru döndüğümde gözlerimi istemsizce kısmıştım.
"Hadi ama buraya ben bile bildiğim halde zor geldim kim gelebilir gecenin ikisinde buraya?"Arabayı gözlerimle takip ettiğimde amacıma ulaşamamış yani içini görmemiştim. Lüks olan araba siyaha yatkın olan bir yeşil renk taşıyordu üstünde.
Sonunda rastgele park ettiğim arabamın arkasında duran aracın sahibine baktım.
Kim Seokjin'den ölesiye nefret ettiğimi söylemiş miydim? Söylememişsem seve seve tekrar edebilirim.
Kim Seokjin'i günahım kadar sevmiyordum.
"Ne işin var senin burda?" Elimde olan az önceden aldığım taşı ayaklarının ucuna sertçe fırlatmıştım.
"Asıl senin ne işin var? Jungkook'un seni ne kadar merak ettiğinden haberin var mı?" Beni azarlamasına kızacakken söylediği isimle sustum."Jungkook zaten Taehyunglaydı, aklına gelmemişimdir" Yanıma gelerek yerden taş aldı ve bana baktı
"Yemin ederim kardeşimi ve sevgilisini düşünmesem seni burada öldürmüştüm"
Kahkaham sadece ikimizin bulunduğu doğal ortamda yayıldı.
"Sana ben engel olmuyorum. İstediğini yapabilirsin"Çünkü az önce senin dudakların başkasının dudaklarını örttü.
Gözlerimiz tekrardan birbirini bulduğunda bu sefer çok daha yakınımdaydı.
En derinime bakıyor gibiydi, ah hayır Kim Seokjin asla insanın duygularını merak edecek bir insan değildi.Usulca yanıma yaklaşan bedenin dudaklarına kaydı gözlerim. Dolgun ve ısırıp tekrar tekrar tatmak istediğim dudaklar.
Dudaklardı bir süre önce.
Hipnotize olmuş gibi bana yaklaştığında aramızda üç parmak mesafe dahi bırakmamıştı. Gözlerimi dolgun kirazlarından alıp gözlerine sabitledim.
Dudaklarım ve gözlerim arasında mekik dokuduğunu gördüğüm gözlerle güldüm istemsizce.
Ben nasıl onun dudaklarına bakmaktan kendimi alıkoymaya çalışıyorsam o da benim gibi yapıyordu. Sanki beni taklit ediyor gibi.."Biliyor musun?" Bedenlerimiz birbirine değerken kendimi geri çekmek istedim. On aydır bana uğramayan duygular şimdi gelmişti. Çekilmek istiyordum ama hiçbir faaliyet göstermiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vinia | ɴᴀᴍᴊɪɴ
Fanfiction"Kader iki insanın birbirine görünmez iple bağlanmasıdır O görünmez ip bir gece kirli şekilde bağlandı" Texting / Düz yazı '❋' Nemesis'ten etrafını Abrus gibi saran okurlarına instagram : namjinpromise