|26| Gözlerinde Sonbahar

305 62 102
                                    

''Bana da günaydın'' 

Yan koltuğuma yeni yerleşen beden ''Günaydın'' dememe karşılık vermeyince gözlerimi devirmiş ve iğneleyici olmasına dikkat ederek bu cümleyi söylemiştim.

Yanımda bir insan oturmuyordu sanki. Tüm hislerinden arındırılmış hatta ve hatta asla hisleri olmamış bir heykel oturuyordu.

Yan tarafındaki pencereye bakan bedenden gözlerimi karşımdan gelen araba sayesinde mecburen ayırmıştım. 

Jungkook ile akşam hep beraber dördümüz gideriz diye anlaşmıştık ama sabah uyandığımda evde bulduğum Jungkook değil, Seokjin'i almamı rica eden bir nottu. 

Her ne kadar sevinsem de asla sevincimi dışarı yansıtma özgürlüğümü kullanamıyordum.

''Vinia, iyi gidiyor'' Konuşma başlatmaktan başka bir şey değildi amacım. Sesini biraz olsun duymaktı tek amacım. 

''Sevindim''  Soğuk, içimin ürpermesini sağlayan bir soğuklukta cevap vermişti.

''Eğer eklemek istediğin bir şey varsa istediğin zaman söyleyebilirsin''

''Farkındayım çünkü orası benim evim ve elbette benim isteklerime göre yapacaksınız her şeyi'' Emir verir gibi söylediği cümleyi zamansız yükseliş diye tanımlamak isterdim ama iki hafta içinde -ve daha sonrasında- bana ne zaman bağırsa zamanlı olurdu. 

''Sadece söylemek istemiştim Seokjin'' 

''İki hafta öncesini bilmesem iyi adam rollerine kanacağım Kim Namjoon''

İyi adam rolleri..

Onun bendeki değerini kendi içimde anlamam sonucunda ona olan davranışlarımı 'İyi adam rolü' diyerek adlandırıyordu. 

''İyi adam rolü kestiğim yok. Sadece..'' Devamını söyleyemiyordum. Kendi içimde devamını getiremiyorken dilimin ucuna getirip söylediğim her şey yalan olurdu.

''Sadece ne?'' Suskunluğum devam ederken Seokjin sorusunu tekrar edip duruyordu. Son zamanlardaki gerginliklerim beni her şeyi yaptıracak hale getirmişti.

''Seokjin, soruna verecek yanıt bende yok''

Koltukta kıpırdanıp bana döndüğünde bende yüzümü ona çevirmiştim.

''Madem verecek cevabın yok, neden soru sormamı gerektiren şeyler yapıyorsun?''

Onun da sesi benim gibi yorgun ama yüksek çıkmıştı.

''İstediğin ne? Tek bir soru sor ve cevap vereyim.'' Sesimin yüksekliğini koruyamadan arabanın dışına taşacak şekilde bağırmıştım.

''Senden tek istediğim cümlenin devamı aptal! Neden bana iyi davranıyorsun söylesene. Sen değil miydin bir daha görüşmek istemeyen, ben bu dengesiz tavırlarına ayak uyd-''

''Pişmanım! O kadar yakınken dudaklarını tatmayıp kalbini parçalara ayırdığım için. Her şeyi harika bir şekilde değiştirebilme ihtimalim varken bu sikik aklımın bana oynadığı oyuna kanıp seninle beraber kendimi de kaybettiğim için pişmanım!''

Bağırarak başladığım cümlem devam ettiğinde göğüs kafesim hızlanmış, cümlemin sonunda ise inip kalkan göğsüm boş kalmıştı sanki.

Cümlemin her bir kelimesinde yüz ifadesi değişen Seokjin'in son mimiği ise kaşlarını sinirle çatıp bana anlamsızca bakması olmuştu.

Az önceye kadar böyle şeyler söyleyeceğimi bende düşünemezdim ama aklım yine benden önce savaşı başlatıp beni alt etmişti.

''Her şeyi değiştirebilmek.. Bu sefer kimin elinde Namjoon?''

Vinia | ɴᴀᴍᴊɪɴHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin