|11| Sen Yoksan İyice Kaybolurum

517 85 63
                                    

"Tamam Kim Namjoon sakin ol ve şirkete gir"
Arabadan inip yüzüme çarpan soğukla beraber refleks olarak boynuma doladığım lacivert renkte kareleri olan uzun atkımın ucuna kolumu atarak rüzgarla dans etmesini engelledim.

Sakin olmam lazımdı, yarın Vinia'ya gidecektim. Oranın tekrardan zehir gibi havasını solumak zorunda kalmam bile sinirimi bozarken üstüne üstlük orada olanları tekrar hatırlamamak ve belli etmemek için kendimle tartışacaktım.
Vinia'nın zehrini vücuduma çekmek benim için en büyük azaptan daha acı vericiydi.

Örgü şeklinde altın desenleri olan ve içinde fazlasıyla gümüş rengi bulunduran asansöre bindim ve kendi odamın bulunduğu kata bastım.

13. Kat.

Hafızamdan silmek için yüklü bir miktarda para ödeyebileceğim geceyi 13 Numaralı odada geçirdikten sonra, odamın katını değiştirmeyi fazlasıyla düşündüm ancak değiştirmeme kararını onun hayatımda artık bulunmayacağı gerçeğini kendime hatırlatarak onaylamıştım.

"Sadece iş Namjoon" kendime defalarca bu cümleyi tekrar ediyor ve cümlenin sonunda ayağımı artık ritim olmuş şekilde yere vuruyordum.

Odama doğru ıslık çalarak ilerlerken, aklıma takılan şarkıyı aklımdan silmemin tek yolunun şarkıyı dinlemem olduğunu anladım.

Odanın içine girdiğimde içeriden beni ferah ve deniz kokusu olan hava selamladı. Gözlerimi kapatıp yerimde kaldım ve doya doya havayı içime çektim. Sanki uzunca bir zamandır düzenli olarak uğradığım yere uğramamışım gibi bir özlem sardı bedenimi.

Yerime geçip beynimin duvarlarında çalan şarkıyı kısık sesle açtım ve döngüye aldım.
Ve önümde yarım kalmış şekilde duran küçük bir veteriner projesine göz attım.

Çizimlerimi tekrar inceleyip nasıl devam edeceğimi aklımda tasarladıktan sonra elime akıllı kalemi alıp hayvanlar için en sağlıklı olan çizimi yapmaya devam ettim.

Yapıp yapıp bozduğum taslağa o kadar odaklanmıştım ki getirttirdiğim kahvem dahi soğumuştu. Tekrar bir yenisini istemiş ve yeni kahvem gelene kadar soluklanmıştım.

Sanki ödevini yapmamak için bahane üreten çocuklar gibi hissettim kendimi. Önümde bana ait olan sorumluluğum duruyordu ve benim içimde bit kadar yapma isteğim yoktu.

Kapımın tıklatılmasını asla istemiyordum, gün boyu kahvem gelmese ve dinlensem diye dua etmeye başlamışken
"Gelebilirsin" diye müsaade ettim kapının ardındaki kişiye.

Dualarımı yanlış ettiğimi gelen kişiyle beraber anlamış oldum.
Keşke kahve gelseydi de sabaha kadar bir sürü projeyle uğraşsaydım.

Kim Seokjin.. Her duamın cezasısın.

"Tünaydınlar Namjoon bey" Kapıyı ardından kapatarak model edasında yürümüş ve müsaade dahi istemeden önümdeki koltukta bitmişti.

"Nasılsın?" Önü gördüğümde midemdeki kelebekler bir file dönüşüyor ve fil vücudumum içinde fazlasıyla şiddetli bir şekilde koşturmaya başlıyor.

Sanki saatlerdir işimle ilgiliymişim gibi önüme kaşlarım çatık şekilde döndüm.

"Bende iyiyim sorduğun ve cevabın için teşekkürler" Yüzsüzlükte çığır açan bir şekilde kendi kendine önümde konuşurken onu takmamaya devam ediyordum.

Vinia | ɴᴀᴍᴊɪɴHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin