|31| En Parlak Yıldız

314 57 72
                                    

Kulaklarımı çığlıklar kaplamıştı.

Seokjin'in gözyaşları içinde yere küçük bir çocuk gibi çökerken attığı çığlıkla beraber Taehyung'un çığlıkları daha da artmıştı.

Jungkook evin içine girmek isteyen Taehyung'u zar zor zapt ederken ben ise sadece oluşturduğum felaketin sonuçlarına bakıyordum.

Yanıyordu.

Ben yakmıştım.

Kendi ellerimle ateşi körüklemiş ve her şeyin yerle bir olmasını sağlamıştım.

Kaç dakika olduğunu bilmeyerek hâlâ yanan ve etrafta yanarak düşen, parçaları uçuşan eve bakarken etrafımda tanımadığım insanların birbirini ittirmesiyle kendime gelmiştim.

İtfaiyenin gelmesiyle beraber sendeleyerek geriye doğru adımlamış ve Seokjin ile aynı hizaya gelmiştim.

Ona bakamıyordum, hıçkırıklarına sayıklamalar eklemesini duyuyor ama suçluluk duygusuyla ona bakamıyordum.

İtfaiye erlerinin aceleci tavırla evin etrafını çevrelemesiyle beraber gözüm titremeye başlamıştı.

Oldu işte Kim Namjoon, artık yapacağını yaptı ve sizi büyük bir yangınla baş başa bıraktı.

Hâlâ gördüklerimin sanrı oluşuna inanırken önümden koşarak eve gitmeye çalışan bedeni görmemle beraber adımlamaya başlamıştım.

Anın şokuyla ne yapacağını bilmeyen ve hıçkırıklara boğulan Seokjin, eve gidip kurtarabileceği en ufak bir parça eşya için canını göze almıştı.

Arkasından koşarken ateşin sıcaklığı yüzümüze daha çok vurur hâle gelince sonunda önümdeki bedeni belinden kavramış ve geriye doğru çekebilmiştim.

"Seokjin, dur"
Yalvarır gibi çıkan sesimin altında suçluluk duygusu fazlasıyla yatıyordu.

"Gitti"
Kendini karşımızdaki manzaraya inandırmak ister gibi sürekli aynı kelimeyi kollarım arasında tekrar eden bedeni kendime çevirmiş ve aynı anda hem boynundan hem de sırtından tutarken onu kendime yaslamıştım.

Görmesini istemiyordum. Benim yarattığım felaketin şahidi olmasını istemiyordum ama çok geçti.

Omzumu gözyaşları ıslatırken sakince saçlarını okşamaya başladım. Saçlarını okşarken hıçkırıkları daha çok hızlanmış, omzumdaki ıslaklık ise artmıştı.

"Özür dilerim" Bu sefer aynı kelimeyi defalarca tekrar eden o değil bendim.

Evi izlerken aynı anda Seokjin'in saçını okşuyor ve arada gözlerimi kapatıp kendimi dinlendirmek istiyordum.

Koca bir kasvetin içinde dinlenebilecekmiş gibi gözlerimi kendimi kandırırcasına kapatıyordum.

Evin çatısından kopan parça bize doğru hızla geldiğinde Seokjin'i hızla arkaya çevirmiş ve üstüne eğilmiştim.

Önümüzden geçip yan sokağa düşen parçaya ekipler hemen müdahale ettiğinde bedenim bize zarar verme korkusuyla titremeye başlamıştı.

Üstümüze o derecede büyük ve yanan parça düşseydi asla hafif şekilde atlatamazdık. Üstelik tehlike burda bulunduğumuz sürede geçmiş sayılmazdı.

Seokjin'i alıp burdan şehrin en dışına hatta ülke sınırlarının en ötesine götürmek istesem de burdan ayrılmayacağını bildiğim için sesimi çıkartmamaya çalıştım ama dayanamadım.

"Seokjin kenara geçelim mi? Söz yanından ayrılmayacağım"
Sonunda gözlerimiz birbirini bulduğunda tam olarak olduğum yerde hayatıma veda etmek istedim.

Vinia | ɴᴀᴍᴊɪɴHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin