KSİ-11

801 69 52
                                    

Bring Me The Horizon - teardrops.

-

Aden Mısra'dan,

Uyandığımda henüz hava aydınlanmamıştı. Dila'nın odasının kapısını açtım sessizce. Saçları etrafına dağılmış, bacaklarını karnına çekmişti ve uyuyordu. Aslında bir aydır bu benim rutinimdi. Uyanmak için önce Dilayı görmem gerekiyordu.

Birkaç dakika kapıda öylece dikilip onu izledim. Garip bir şekilde ona dair her şey beni mutlu ediyordu. Bu küçük, üzgün kadın ne ara bu kadar merkez haline gelmişti, bilmiyordum.

Kapıyı kapatıp geriye doğru adım attığımda bir şeye çarptım. Daha doğru birisine, Güneye.

"Günaydın." Dedim biraz panikle, "Bir şey mi oldu?"

"İlham gelmişken bir şeyler karalayayım dedim." Dedi elindeki fırçayı kulağının arkasına sıkıştırırken.

"Çok iyi, ben bölmeyeyim. Kahvaltıda görüşürüz." Dedim. Yanından geçeceğim sırada, "Ondan hoşlanıyorsun, değil mi?" Dedi.

Ondan hoşlanıyor muydum? Sanmıyorum. Yani, sadece hoşlantıdan ibaret olduğunu sanmıyorum. Ona deli gibi, bir o kadar da umutsuzca bağlandım.

"Nereden çıkardın bunu?"

"Komik olma lütfen, üç yaşındaki çocuk bile anlar. O konuştuğunda ölümsüzlük formülünü bulmuş da açıklıyormuş gibi bir dikkatle dinliyorsun."

Başımı yere eğip sessiz kalmayı seçtim.

Ve ardından ekledi, "Muhtemlen bunu söylememeliyim ama olsun, sen de onu heyecanlandırıyorsun. Sen olmasaydın Berçin anneden sonra toparlanamazdı. Herkes bunun farkında. Sana hayatını borçlu. Ona inandın, yanında oldun ve devam etmesi için bir neden verdin. Eğer bir şeyler hissediyorsan saklamanın faydası olmaz."

Bana ilgi mi duyuyordu? Bana?

"Kimse bir şey borçlu değil. Dila'nın yanında olmak benim için onurdur."

Dila gerçekten büyüleyici bir kadındı. Doğuştan savaşçı ve güçlüydü. Aslında benim ona herhangi bir faydam dokunmamıştı. Kendim için onun yanında kaldım çünkü sadece onunlayken, bir süreliğine her şeyden sıyrılıp tek bir şey olabiliyordum. Sadece insan olabiliyordum. Arkamı kollamama gerek yokmuş gibi geliyordu. Güvende hissediyordum.

Aynı zamanda değerli hissediyordum yanında. Panik atak geçirdiğim gün benim için endişelenmişti. Ardından ona küstüğümü düşünüp (elbette küsmemiştim, kendime gelebilmek için yalnız kalmam gerekiyordu.) Adliye'ye gelmişti. Onlarca mesaj atmıştı. Dila'nın yanında sıradan hissetmenizin imkânı yoktu.

Tüm gün, hiç durmaksızın onu kendime anlatmak istiyordum. Şimdi içimi kıpır kıpır eden bu hissin birgün sonum olacağını bilerek kaptırdım kendimi.

Onu her şeyiyle kendi içimde tanımlarken neden sevdiğimi açıklayamıyordum. 'Sözcüklerle anlatılamayacak bir şeyi en iyisi hiç anlatmaya kalkmamak.' Der, Murakami. Dila da bunlardan biriydi.

Odama girip kapıyı kapattım. Çekmecedeki ilaçları çıkarıp içtim. Masaya geçip gözlerimi kapattım ve tanrıdan beş yıl istedim. Dilayla dans edebileceğim, kuşları izleyebileceğim gün için beş yıl.

"Onu seviyordum, anlıyor musunuz? ilk bakışta, son bakışta, her, evet her bakışta aşktı bu."

Merkür.

KÜÇÜK SAYDAM İNSANLAR (G×G)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin