KSİ-1

3.6K 105 39
                                    

30 kasım, 2020.

Son feci bisiklet- küçük saydam insanlar.

-

Anne: bebeğim bu akşam arkadaşlarınla olacaktın biliyorum ama yarına erteleyebilir misin? Yemek yeriz, konuşmak istediğim şeyler var.

Siz: Tabii, gelirim. Sorun nedir?

Anne: Gelince konuşuruz.

Çantamı alıp arka koltuğa attım. Kızlarla işimin çıktığına dair mesaj atıp yola koyuldum.

Zile birkaç kez batım fakat kimse açmadı, anahtarla kapıyı açıp içeri girdim.

"Anne ben geldim." Dedim. Salonda ve mutfakta göremeyince yatak odasına çıktım. Kapıyı tıklattım, "geldim anne, müsait misin?" Dedim içeriye girmeden hemen önce.

Yatağı dağınıktı, kapıyı tamamen açınca gülen yüzüm yerini uçsuz bucaksız bir korkuya bıraktı.

"Hayır, hayır, hayır... anne!"

Tavana bağlı olan bir ipte sallanan bedenini görünce ağzımdan çıkan feryatlar sel gibi tüm şehri sardı.

Hemen bacaklarınan tutup yukarı çektim, "Lütfen, anne... Lütfen iyi olduğunu söyle... anne..."

Hâlâ bacaklarına sarılı bir vaziyette ayağımla sandalyeyi çekip basmasını sağlamaya çalıştım.

Ama boşaydı, ben dakikalarca cansız bir bedenle konuşmuş ve çırpınmıştım. Eğer yukarıda birileri vardıysa bu hâlime gülüyor olmalıydılar.

-

Artık bağırmıyor ya da ağlamıyordum. Onu toprağa armağan edeli saatler olmuştu. Onu bulduğum dakikadan itibaren uyumuş gibiydim şimdi ise yeni uyanmış.

Polislerden sonra odayı 7. inceleyişimdi.

"Bebeğim ne arıyorsun? Hadi biraz dinlen lütfen." Dedi Sıla odanın kapısından bakarak. İçeriye girmeye cesaret edemiyordu, artık burası lanetliydi.

"Annemle en son ne zaman görüştün?" Dedim tek seferde, kaşlarım çatık bir şekilde.

"Ne? Yani bilmem... geçen hafta seni almaya geldiğimde biraz laflamıştık." Dedi ellerini iki yana 'bu kadar' der gibi açarak.

"Ne hakkında konuştunuz?" Dedim.

"İşler hakkında konuştuk. Biraz yoğun olduğunu ve bu yüzden kafasının meşgul olduğunu, seninle de pek vakit geçiremediğini söyledi. Bir de işler durulana kadar seni yalnız bırakmamamı söyledi." Dedi bakışlarını yere indirerek.

Yalnız kalmaktan bu kadar korktuğumu bildiği hâlde beni bırakıp gitmiş olamaz.

"Mektubu açmayacak mısın?" Dedi işaret ederek.

Bir süre kağıt parçasını izledim,"Annemin kelimeleri değil. Neden okuyayım?" Dedim sesimdeki hüzüne engel olamayarak.

"Dila, zor olduğunu biliyorum ama belki de o mektup veda etmene ve kabullenmene yardımcı olur." Dedi, fakat ne cüretle!

"Neyi kabulleneceğim? Merak etme annemin cinayete kurban gidip intihar süsü verdildiğinin gayet farkındayım ama... amasını siktir et, kime ne anlatıyorum." Dedim kapıyı suratına kapatıp.

Yere oturup düşünmeye başladım, kimin neden yapmış olabileceğini.

İçimden bir ses, 'Sen mimarsın, dedektif değil. Bunu da eline yüzüne bulaştıracaksın.' Diyordu. Hayatımda hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim.

Şimdi burada, annemin öldüğü yerde bu kez ben kendi özgür irademle ölebilirdim, tüm bu kargaşaya son verebilirdim. Belki ben de tavana asardım kendimi... ya da bileklerimi keserdim... belki kasadaki silahla, tek seferde durdurabilirdim sıkışan yüreğimin ızdırabını.

Ama eğer 'öteki taraf' vardıysa, oraya gittiğimde annemi ilk kez hayal kırıklığına uğratmış olurdum.

'Senin için onca şey yaptım, sen ise benim için hiç çabalamadan, katilimi bulmayı denemeden bile bu çukura mı geldin?' Derdi belki.

"Ölmek yok, Dila. Bir kez olsun cesur ol." Dedim kendi kendime ve masadaki mektuba uzandım.

"Güzel kızım, ben gidiyorum ama hayat devam ediyor. Tüm yaşantım boyunca bildiğim her şeyi sana öğrettiğimi sandım ama şimdi fark ediyorum ki ben seninle var olmuş ve her şeyi seninle ilk kez öğrenmişim. 'Üzülme, beni unut.' demiyorum ama hâlâ bir hayatının olduğunu unutma. Seninle geçirdiğim yirmi beş yılda dünyanın en şanslı insanı olduğumu hissetmediğim bir an bile olmadı. Şimdi ben gidiyorum  ama sen her zamankinden daha çok var olmalısın. Beni affet. Mezarıma menekşeler dik."

"Menekşe!" Diye bağırdım. Gözümdeki yaşlara kıyasla gülen yüzümle. "Menekşe." Diye tekrarladım. Annem menekşelerden nefret ederdi. Bana mesaj bırakmıştı. "Beni kasten bırakmayacağını biliyordum." Dedim fısıldayarak.

"Artık hiçbir şey hissetmeyecek kadar çok şey hissettim. Ruhum tükendi, kalan yalnızca bir yankı."

Merkür.

KÜÇÜK SAYDAM İNSANLAR (G×G)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin