Bölüm 8

266 7 11
                                    

" kanımda dolaşıyorsun, hücrelerimin bile her biri sana aşık sen bensin artık, o yüzden kendimi de seviyorum"

Baş ağrısıyla gözlerimi açtım. Etrafıma baktım bir an nereden olduğumu anlayamadım. Meğerse tuvaletin kapısının önüne sızmışım, sabaha kadar midem kötü olduğu için tuvalete gitmiştim ve galiba orada oturup uyumuşum tam hatırlamıyorum. 'Ah Metehan beni ne hallere düşürdün, senden nefret ediyorum' her zaman ki gibi iç sesim konuşuyordu yine. Zaten bu gidişle yanlnızlıktan birden fazla iç sesim olabilirdi.

Kapı çaldı, elinde bir hap ve su ile içeri Metehan girdi. Beni tuvaletin kapısında otururken görünce şaşırmıştı. Elindekileri hemen biryere koydu "düştün mü dolunay iyi misin?" Göz devirdim "burada uyumuşum gece" beni kaldırdı yatağa oturttu "sert yerde uymuşum kaç saat, heryerin ağrıyordur ben eve masajcı çağırayım iyi gelir" başımı hayır anlamında salladım. "Senin tırnağının ucu kırılsa benim canım yanıyor dolunay. Hadi inat etme de çağırayım" yüzüne baktım bunu derken gözleri dolmuştu. Cidden seviyordu beni Artık bunun için hiç şüphem yoktu. Onun bu halini gördükçe çok üzülüyordum. Kendimi topladım ellerinden tutup yanıma oturttum elleri hala avuçlarımdaydı elleri soğuklaştı hemen tebessüm ettim "cidden beni bu kadar çok mu seviyorsun ellerini tuttum iki saniyede buz kesti ellerin." Cevap vermedi. Ama ben de ellerini bırakmadım. Devam ettim: "beni sevme Metehan beni sevmek kötü bişey. Beni sevmek bazen ölümü getiriyor. Yapma bunu kendine. Eziyet çektirme kendine boş yere nolur" ellerini hızla çekti, ayağa fırladı gözlerimden yaşlar döküldü "dolunay istediğini de hatta küfür et istersen vur kır ama bana beni sevme deme" elini alnına götürdü derim bir nefes aldı "ben seni sevmenin tadını almışım daha da bırakır mıyım? Karşıma dünyaları getirsinler yine de sen derim ben. Bu şey gibi bir elini ver dünya senin olsun deseler kimse elini vermez benimki de o hesap"

Ah be adam bir bilsen beni sevmek ölüm, günah. Şimdi bunları anlatsam da anlamayacaksın.

Kendimi toparladım onun bu halini gördükçe ağlıyordum gözyaşlarımı sildim. "Metehan sana bişey  demeyeceğim ama şunu bil ben buradan gideceğim öyle yada böyle" duvara yaslandı "bulurum ben de seni bulurum.  Göğün 7 kat üstüne çık merdiven yaparım çıkarım, yerin 7 kat altına gir kendi tırnaklarımla kazarım gelirim. Öl mezarda ol ölürüm senin yanında toprağın altına girerim" bunları söylerken ağladı. O koskoca güçlü yıkılmayan adam çocuk gibi duvarın dibine çöktü hıçkıra hıçkıra ağladı. Dayanamayıp yanına gittim kaldırmaya çalıştım kalkmadı. Ben de yanına çöktüm başımı duvara yasladım. "Napcaz biz böyle Metehan. Sen aşkından çökmüş ağlıyorsun ben senden kaçmak için her gün planlar yapıyorum ne olacağız biz" omuzlarını silkti gözlerimin içine baktı "şu an benim çatımın altında olman bile yetiyor bana dolunay. De ki dokunma bana 10 metreden fazla yaklaşma, konuşma sesini duymayım de ona bile  tamam derim. Bahçe camından izlerim seni o bile yeter bana"
Tekrar yere eğildi bu kez dizlerime sarıldı. Elinin birini kaldırıp kabimin üzerine götürüdü "burası var ya zamanla sever tanıyarak sever dolunay" bir bilsen Metehan orası çoktan tanımadan birini sevmişti, her atışında Allah'a yakarıyordu nolur bulayım onu diye.

Onu rüyamda görmeden önce kanımda zehir dolaşıyormuştu sanki o rüyama girdikten sonra onun panzehiri tüm vücudumu ele geçirmişti.

Metehan. Metehan ise benim için apayrı bişeydi. Adının her zihnimden geçmesi bile tüylerimi diken diken ediyordu. Korkmuyordum ondan, sevgisinden korkuyordum çünkü onun sevgisi onun hayatını ya zindan edecek ya da bitirecekti.  Seviyordu onun sevgisini sorgulamak onun kafasına silah dayamaktan daha zordu. O da tanımadan sevmişti beni tanımıyordu en sevdiğim rengi yemeği tuttuğum takımı dinlediğim şarkıyı bilse bile düşüncelerimi bilmiyordu. Birini tanımak demek düşüncelerini bilmek demekti.

GÖLGENDE ÖZGÜRLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin