Bölüm 5

358 24 0
                                    

Karanlık bir ormandaydım. Soğuk soğuk rüzgar esiyordu. Şu an rüzgarın soğukluğunu iliklerime kadar hissediyordum. Üzerimde siyah tülden yapılmış uzun bir elbise vardı. Etrafıma bakındım dolunayın ışığı aydınlatıyordu heryeri ama alacakaranlıktı yine de. Korkuyordum nefes nefese kalmış bişeyler arıyor gibiydim.  Ormanın derinliklerinde müzik sesi geliyordu sesin geldiği yöne gittim. Gittikçe ses netleşiyordu gitar sesiydi bu. Biraz daha gidince siyah kot ceketli kalıplı bir adamın gitar çaldığını gördüm. Siyah uzun saçları vardı. Şarkıyı söylemeye başladı. 'Vazgeçtim gözlerinden, vazgeçtim sözlerinden. Bir ah de yeter.'  Sesi pürüzsüzdü. Bi an afalladım bu ses benim sürekli rüyamda gördüğüm adamın sesiydi. Onun olduğunu düşününce içime bir huzur doğdu. Nefesim düzene girdi, vücudum soğuk havaya alıştı üşümedi, gözlerimi kapattım. Şarkıya eşlik ettim 'hiç tanımaz tenim ellerini, bilmez yüreğim bilmez yüreğini. Ahh bu koku bu ten bu dokunuş...' o sustu, ben de sustum. Parmakları gitarın tellerinden yavaşça süzülüp indi. İç çekti. Omuzları sarsıldı ağlıyordu. Yanına gitmek istedim ayaklarım hareket etmedi. "Bari şarkıları tamamlamama izin ver dolunay. Bari şarkılarım tam olsun. Ben yarım kaldım onlar tam olsun." Diye ağlamaya devam etti. Ama ben buradaydım bi arkasını dönse beni görecekti. O pürüzsüz sesi ağlamaktan çatallaşmıştı. "Ama ben buradayım, görmüyor musun duymuyor musun? Arkandayım" dedim hala duymadı. Ağlamaya devam etti. " ya ben buradayım. Hem sen benim adımı nereden biliyorsun? Neden ağlıyorsun? Ne işin var bu karanlık ormanda?" Bağırdım yine duymadı. Sinirlendim bu kez daha da bağırdım "seni bulacağım yabancı adam. Sonu bana ne getirirse getirsin seni bulacağım ve bu acıların bu kabusların hesabını soracağım sana. Gerekirse yıllarca seni arayacağım, gerekirse yüzlerce kilometre gidip başka şehirlerde bulacağım seni. Ama bulacağım. Duydun mu beni?" Yine hiç oralı olmadı. "Ben seni çok özledim dolunay. Ne yanına gelebiliyorum ne de seni unutabiliyorum. Araftayım. tüm hücrelerim ölüyor ve ben tek tek onların acısını hissediyorum." Sözleriyle gözlerim doldu ben de ağladım. "Seni bulacağım. Adını bilmesem bile seni bulacağım. Biliyorum allah seni bir gün karşıma çıkarıverecek. Bulacağım seni yabancı." Diye fısıldadım. O hala ağlıyordu benim de ondan aşağı kalır yanım yoktu. Yere çöktüm daha da fazla ağlamaya başladım. Ne garip dimi iki yabancı, gecenin ecel saatlerinde hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Adam Kadının adını sayıklayarak ağlıyor, Kadın adamın bu çaresizliğine. Kadın adamın bir adım arkasında, onun için ağlıyor adamın haberi yok. Adam kadına sırtını dönmüş adını sayıklayarak ağlıyor Kadın adamın ne adını biliyor ne de yüzünü görüyor ama onun için ağlıyor. Ah be aşk daha  nasıl olabilirsin ki. Bir umutsun, bir yalnızlıksın, bir şarkısın, bir yarınsın bir de bakmışsın dünde kalmışsın.

bu sözler zihnimde yankılanırken gözlerimi açtım. Saat sabahın 6sı. Metehan sırt üstü uzanmış başı bana doğru çevrilmiş uyuyordu. Bi an kendimi kötü hissettim nasıl biriydim ben biri yanımda uyurken, rüyamda başka bir adam görüyordum üstelik seni bulacağım diye ona sözler veriyordum. Bi an gece yaptığım şey için kendime sinirlendim. Ne diye yanında uyumuştum. Sonra gözlerim ellerime gitti saçını da okşamıştım. Yavaşça kalktım. Merdivenlerden aşağı indim salonda ki aynayla göz göze geldim, yaklaştım. 'O seni kaçırdı, sana eziyet ettirdi. Her ne kadar seni sevse de onun sevgisi esaret kızım. Kendine gel' dedim. Sonra salona döndüm dağınıktı umursamadım. Gözüme içki şişesi ilişti elime aldım ve camın kenarına oturdum. Bu gün de hava bulanıktı güneş yoktu.

Şişeyi açtım. Tepeme diktim. Tadı iğrençti ama olsun. Hala rüyanın etkinindeydim. Ben onu nasıl bulacaktım? Yeniden şişeyi dudaklarıma götürdüm. Bu böyle devam etti. Taki midem bulanana kadar. Şişeye baktığımda yarısından çoğunu içmiştim iyi de ben hiç bu kadar çok içmemiştim ki. Ayağa kalkmaya çalıştım sendelendim. Ayağa kalktığımda başım da dönmeye başladı nedensiz bir şekilde elimdeki şişeyi yeniden dudaklarıma götürdüm. Ve merdivenleri çıkmaya başlıyordum ki şişe elimden düştü biraz ses çıkararak parçalandı. Bende merdivenlere çöküp ağlamaya başladım ama nedenini bilmeden bir kaç saniye içinde Metehan koşarak geldi "noluyor dolunay burada?" Sert sesi ile etrafa bakarak sordu bunu bana.  Ayağa kalkmaya çalışırken metehana doğru düşüyordum ki tuttu. "İçtin mi sen?" Sesi çok sertti ama umrumda değildi. Güldüm "içmeye çalıştım ama onu da beceremedim bak kırıldı şişem" hala gülüyordum "dur dur basma ayağını keseceksin" kucağına aldı beni kanepeye götürdü.  Yavşça oturturdu karşıma da o oturdu "ne ara geldin sen buraya da sarhoş olacak kadar içtin" cevap vermedim. O da üstelemeden kalktı camları temizlemeye başladı. "Metehan midem çok bulanıyor" ayağa kalktım hemen daha fazla dayanamayacaktım. O da yanıma koştu ve aşağı katın lavabosuna götürdü beni. Klozete çömeldim kusmaya başladım o da saçlarımı geriye doğru tuttu. Yavşça kaldırdı beni yüzüme su çarptı. Kucağına aldı salona giderken  söylenmeye başladı "şu an benim bu halde olmam lazımdı ama gel gör ki ben seni topluyorum" söylediğine güldüm.  Kanepeye oturturdu.  Elime de televizyon kumandasını tutuşturdu. " sen takıl burada ben bişeyler hazırlayım, kahve de yapayım sana kendine gel." Döndü arkasını gitti. Kumandayı diğer kanepeye fırlattım. Uzandım yastığa başımı koydum boş boş duvar izlemeye başladım. 

GÖLGENDE ÖZGÜRLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin