Bölüm 6

336 24 3
                                    

Salonda olduğum yere oturdum. Acaba şu an Metehan uyurken gitsem mi ki diye düşünüyordum kalktım camdan dışarıya baktım çok karanlıktı ben korlardım ki karanlıktan. Oturup sabahın ilk ışıklarını beklemeye karar verdim.

Dudaklarımda istemsiz bir gülümseme belirdi. Buradan kurtulup onu bulacaktım. Kabuslarımda olduğu gibi olmayacaktı bu kez beni duyacaktı hatta görecekti. 'Allahım nolur onu bulmama yardım et' aklımdaki yalvarışla iyice güldüm. Ne kadar garip dimi şimdiye kadar kimseyi düşünmemiş, kimseyi görmek için dua etmeyen ben; rüyamda yüzünü bile tam olarak görmediğim adamı bulmak için kaçacaktım ve sonunda yakalanırsam nasıl acılar çekeceğimi bile bile onu bulmak için kaçacaktım. O pürüzsüz güzel sesi hala kulaklarımdaydı. Acaba gözleri hangi renkti, kaşları, dudakları kirpikleri nasıldı? Gamzesi var mıydı böyle gülünce çıkan. Ya da sakalları var mıydı yoksa pürüzsüz bir yüzü mü vardı? En önemlisi şu an neredeydi? Bir an önce sabah olsun ve ben bu hapisaneden çıkıp onu aramaya başlayım, biran önce onu bulmalıyım.

Sabah olmaya başlamıştı hava yavaş yavaş aydınlıyordu. Hevesle yerimden kalktım kilitsiz odaya yürüdüm. Kapısı açıktı bahçeye açılan kapının da açık olmasını umarak yürüdüm. Ve kapı açıktı evet evet kapı açıktı mutluluktan gözlerim doldu kurtuluyordum. Salona geri dönüp bir göz gezdirdim burada kötü anılarım da olsa bi yaşanmışlık vardı. 'Bu dağınıklık, bu kırık camlar, bu yere dökülmüş içkiler senin olsun Metehan. Sana buradan kurtulacağım demiştim' her ne kadar bu dediklerimi Metehan duymasa bile bunları demek hoşuma gitmişti. Yeniden o odaya gittim yavaşça bahçe kapısını açtım dışarıya süzüldüm.

Bahçede hiç koruma yoktu. Bahçe duvarına yaklaştım biraz uzundu Kaya bulup duvara yaklaştırdım ve oradan da atladım artık kurtuldum diyebilirim galiba. Koşmaya başladım ormanın derinliklerine "dur kaçma" arkamdan bağıran kalın sesle olduğum yerde kaldım. Arkama baktığımda bu evin korumalarından biri olduğunu anladım. 'Hadi dolunay yapabilirsin' içimdeki ses beni ilerletmeye çalışıyordu. Arkamdaki adam da yaklaşıyordu sonra aklıma o geldi ben o yabancıyı bulacaktım dimi? Önüme döndüm ve kaçmaya başladım. "Kız kaçıyor lan koşun buraya" kalın sesin sahibi neredeyse tüm adamları çağırmıştı ve hepsi arkamdan koşuyordu. "Yakalayacağız kızım seni burdan kaçış yok" koşmaya devam ettim. Arkamdan bir el silah ateş edildi. Koşarken arkama baktığımda adam silahı gökyüzüne tutmuştu yani korkup da durmam için yapıyordu. Ama durmayacaktım son nefesime kadar koşacaktım. Zaten bunların başıma geleceğini biliyordum ve beni tuttuklarında nasıl canımı yakacaklarını da biliyordum.

Ve bir el saçlarımdan tuttu beni öylece kaldım. "Yakalayacağız dedim dimi, ne diye kendini yordun boşuna" saçlarımı Bırakıp kolumdan sertçe tuttu ama kolum çok acıyordu. "Lütfen bırakın beni. Yalvarıyorum size" kolumdaki eli daha da sıkılaştı. "Bana yalvarma boşuna Metehan bey karar verecek" binbir umutla koştuğum şu yeri, kolumdan tutan adamla yeniden yürümek nasıl zordu. Ağlamaya başladım "lütfen bırakın beni. Benim onu bulmam lazım" adam aldırış etmedi. Adama doğru döndüm "bakın anlamıyorsunuz benim onu bulmam lazım. Bırak ona gideyim ben" ayağım takıldı yere düştüm 'özür dilerim. Benim seni bulmama izin vermeyecekler' daha da ağladım. Adam kolumdan tutup kaldırdı "önüne baksana, bi yürümeyi de mi beceremiyorsun? Aptal mısın?" Daha önce kimse bana böyle sözler söylemişti. "Onu bulmam lazım onun beni duyması lazım nolur bırak' adam yanındaki adama baktı. "Kızım ne saçmalıyorsun sen? Kimi bulcan?" Anlamıyorlardı. Ve anlamayacaklardı. Eve gelmiştik zaten. Evin kapısını açtılar ve beni salona, metehanın ayaklarına fırlattılar. Kafamı kaldırıp Metehan a baktım. Elinde içki bardağıyla bana bakıyordu. "Dolunay ben sana demedim mi kaçış yok Sana" eğildi saçlarımdan tutup başımı geriye eğdi "sana demedim mi buradan kaçmak gibi bir salaklık yaparsan çekeceğin eziyetleri düşün diye?" Saçımı bırakırken başımı da ittirdi boşluğuma denk geldiği için kendimi toparlayamadım başım yere değdi. Bu kadarı da fazlaydı çevik bir hareketle ayağı kalktım "bırak beni artık anlamıyor musun istemiyorum seni" cümlemi bitirmemle tokatı suratıma yerleştirmesi bi oldu yere kapaklandım. Ağlamaya başladım "öldür beni Metehan. Öldür ben kurtulayım. Sen de rahatla" daha da bağırmaya başladım "hadisene ne bekliyorsun öldür. Sen yapmazsan ben yapacağım" gülmeye başladı "bu kadar kolay değil dolunay. Daha her yerin sızım sızım sızlayacak. Gün ışığına muhtaç kalacaksın. Hani yemediğin yemekler var ya hepsi için yalvaracaksı. Bu sana çok ağıra mâl olacak" adamlarına bi göz gezdirdi. "Eğer bu kız kaçmış olsaydı, aynısını size yaşatırdım biliyor sunuz dimi?" Adamlar başını yere eğdi. Nasıl olsa birsürü işkence edeceklerdi bari içimdekleri söyleyim de pişman olmayım diye düşündüm. "Nesin sen mafya falan mı? Ama bişey diyim mi Metehan sen sadece bir mafya bozuntususun" ağır bir tokat daha. "Dolunay sonları oynuyorsun dikkat et" bunu korkunç bir fısıltıyla söylemişti. Güldüm hatta kahkaha attım bu adamın yanında galiba ben de piskopat oluyordum. Şaşkınca yüzüme baktı. Yavaş hareketlerle ayağa kalkıp yanına yaklaştım "buradan kurtulacağım Metehan, ya canlı olarak ya da ölü olarak ama buradan kurtulacağım." Ölüm gibi soğuk bir ses tonumdu bu. Metehan tabi altta kalmadı "dolunay izin vermediğim sürece senin buradan ölün bile çıkamayacak" güldüm. "Metehan hayaller dünyasında" bi kahkaha patlattım. Sabır dilercesine başını sağa çevirdi adamlara baktı adamlar bakışından olacakki hemen dışarıya çıktılar.

GÖLGENDE ÖZGÜRLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin