Felix
Namjoon ile olan konuşmamız bitmişti. Bir şeylerin bilincine varmıştım ve içimde adlandıramadığım duygular ile odanın kapısında dikiliyordum.
Yüzümde aptal bir sırıtma olmuştu. Ben aşık olmuştum. Ben ve aşık olmak ? Bu bana o kadar uzak bir kavramdı ki açıklayamazdım.
Hyunjin'e aşık olduğumu kendi içimde de kabul ettiğimden beri garip bir şekilde mutluydum. Hyunjin beni hiç olmadığım kadar mutlu ve aşık hissettiriyordu.
Aptal aşık moodundan çıkıp kaç dakikadır ayakta dikildiğim yerden ayrılmalıydım artık. Yoksa beni deli sanacaklardı. Gerçi şu an deliden bir farkım yoktu.
Dikildiğim yerden adımlarımı hastanenin bahçesine doğru yönlendirmiştim. Hyunjin dediği gibi beni bahçede bekliyor olmalıydı.
Tamamen camdan olan çıkış kapısı görüş açıma girdiğinde arkası hastaneye dönük bir şekilde bankta oturan Hyunjin'i görmüştüm.
Kalbim yeniden koşu yarışına çıkmış gibi atmaya başlamış, ellerim terliyordu. Ve üzerimde birazda utangaçlık hakimdi.
Kapıdan çıkıp arkası bana dönük Hyunjin'in yanına gittim. Hâlâ beni fark etmemişti. Ama ben onun sigara içtiğini fark etmiştim. Hyunjin sigara içiyordu.
Hyunjin bugün beni gerçekten şaşırtıyordu. Motor kullandığını, sigara içtiğini öğrenmiştim. Gerçekten de onunda dediği gibi onu tanımıyordum.
"Sigara içtiğini bilmiyordum ?"
Konuşmam üzerine Hyunjin birini beklemediği için irkilmiş ve direk bana dönmüştü.
"Arada içiyorum zaten, bağımlı değilim."
"O zaman hiç içme, zararlı olduğunu biliyorsun. İçmeni istemiyorum."
"Ayy sen beni mi düşünürmüşsün."
Hyunjin elinde ki sigarayı bankın yanında duran çöp kutusuna atmış ve bana sanki bir bebek seviyor gibi yaklaşıp yanaklarımı elleri arasına alıp sıkmıştı.
"Yanaklarımı serbet bırakır mısın artık acıyor."
Acıdığını duyar duymaz dediğim gibi yapıp sıkmayı bırakmıştı ama elleri hâlâ yanaklarımda duruyordu.
"Çillerin yakından daha da güzel ve sana çok yakışıyor."
"Çillerimi sevmediğimi biliyorsun."
"Ve bende neden sevmediğini anlamıyorum."
"Söylemiştim."
"Psikoloğun ile olan konuşman nasıl gitti ?"
Hyunjin konuyu daha fazla uzatmak istememiş olmalıydı ki bu benim daha çok işime gelirdi.
"Güzel, sohbet ettik her zaman olduğu gibi."
"Ne hakkında konuştunuz ?"
"Bunu sana söyleyemem."
Kalbim ağzımda atıyordu. Hyunjin odada ne konuştuğumuzu öğrenmemeliydi. Ona aşık olduğumu bilmemeliydi.
Benim gibi birine aşık olmazdı o. Benim gibi birinin onu sevmesi bile onun için bir utanç kaynağı olmalıydı.
"Şu gizlilik konusundan bahsediyorsun galiba, sıkıcı."
"Ee biz gitmiyor muyuz arkadaşlarının yanına ?"
"İşin bittiyse gidelim arkadaşlarıMIZın yanına."
Sonda ki "mız'ı" olabildiğince vurgulamış ve bileğimi tutup motoruna doğru ilerlemiştik.
Motoruna ulaşınca bileğimdeki elini çekmiş ve kaskı alıp bana takmıştı. Yakınlaşmamızdan dolayı kalbim hiç iyi bir durumda değildi.
Hızlıca kendinede kaskını takmış ve binmişti. Ben de vakit kaybetmeden arkasında ki yerimi almıştım. Kollarımı yine yapılı olan vücuduna sarmıştım.
Hyunjin bunu bekliyormuş gibi hemen motoru çalıştırmış ve hastanenin bahçesinden çıkmıştı.
_____________
Çocuklarla buluşacağımız yere gelmiştik. Hyunjin motoru park edecek uygun bir yer bulup inmişti.
Ben de onun gibi inmiştim. Bu sefer kaskı zor da olsa kendi başıma çıkarıp bana gülmekte olan Hyunjin'in eline tutuşturup ilerlemiştim.
Alışveriş merkezinin kapısına gelince durmuş ve arkamdan gelen Hyunjin'in bana yetişmesini beklemiştim.
"Çocuklar en üstte yemek katındalarmış."
Başımı sallayıp alışveriş merkezinden içeriye geçmiştim. Hyunjin'de hemen yanımda ilerliyordu.
Asansörlerin oraya geldiğimizde tuşa başmış ve gelmesini beklemeye başlamıştık. Bir kaç saniye sonra asansör gelmişti ama gerçekten kalabalıktı.
Tam bir sonrakini beklememiz gerektiğini söyleyecekken Hyunjin beni kendisi ile birlikte içeriye sürüklemişti.
Şu an o kalabalık asansörde Hyunjin ile dipdibeydim. Aşık olduğum adam ile dipdibeydim bildiğin.
Hyunjin'e yaslı bedenim kas katı kesilmişti. Neyse ki asansör en üst kata çabucak ulaşmıştı.
Onu beklemeden hemen kendimi asansörden dışarıya attım. Bakışlarım asansörlerin çaprazında bir masa bulup oturmuş çocuklara takıldı.
Onlara doğru ilerlemeye başlamıştım ki omuzuma konan bir kol beni geriye çekmişti. Tabii ki Hyunjin'di.
"Yakaladım seni minik kedi, benden kaçma." demiş ve çocuklara doğru yürümeye devam etmiştik.
Bizi fark eden ilk kişi Jeongin olmuş ve diğerlerine de işaret ederek bizi göstermişti.
Hyunjin'in kolu hâlâ omuzumda duruyor ve beni kendine sabitlemişti.
"Oo çifte kumrular sonunda teşrif ettiler."
Changbin'in söyledikleri ile benim yüzüm kızarırken diğer herkes Changbin'in söylediklerine gülmeye başlamıştı.
Bizim için ayırdıkları sandalyelere oturmuştuk. Az önce ki utangaçlığım henüz kaybolmamıştı ve yere bakıyordum.
"Sinemaya gideriz diye düşündük çok güzel filmler var vizyonda kesin gitmeliyiz. Sonra da yemek yer ve bir şeyler içeriz." planı anlatan Minho'nun lafı bitince yere bakan bakışlarım hemen Hyunjin'i bulmuştu.
Sinema karanlık oluyordu ve benim en büyük korkum karanlıktı. Sinemaya hayatımda bir kere o da çok küçükken annem tarafından götürülmüştüm.
Hyunjin ona olan bakışlarımın ne anlama geldiğini anlamıştı.
Tam ağzını açıp reddedecekken elimi dizinin üstünde duran elinin üstüne koymuştum.
"Eee o zaman ne bekliyoruz biletler bitmeden hızlıca alalım" dediklerimi herkes kafası ile onaylamış ve ayağa kalkmışlardı.
En sona Hyunjin ve ben kalmıştım. O da oturduğu sandalyeden kalkıp benim kalkmamı beklemişti.
"Sinemanın sorun olmayacağından emin misin ?"
"Yanımda sen olacaksın."
Hyunjin hemen beni onaylamış ve elimi tutmuştu.
"Yanında olacağım Felix."
Ben de oturduğum yerden kalkmış ve Hyunjin ile birleşik duran ellerimizi ayırmadan diğer çocukları takip etmeye başlamıştık.
Sol alttaki küçük yıldıza basıp oy vermeyi unutmayın ☆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Never Know | HyunLix
FanfictionHyunjin: Herkese karşı bu kadar saf olmak zorunda mısın ? Felix: Buna mecburum. [TAMAMLANDI]