7

9.7K 1K 605
                                        

Alarmın sesi ile uyandığı uykusuna geri dönmek istiyordu. Ama uykusu bir kere dağılmıştı ve tekrar uyuyamayacağını biliyordu. Yataktan kalkıp lavaboya adımlamaya başladı. 

Yüzünü yıkayıp lavabodan çıkacakken gözü aynaya ilişti. Uyumaktan şiş olan gözlerini, kendi hallerinde dağılmış saçlarını ve yüzünde asla sevemediği çillerine bakmaya başladı. Çillerini hiç sevmiyordu. Hatta nefret ediyor bile denebilirdi. Hayatının en büyük kusuru olarak adlandırdığı çilleri onun düşmanıydı sanki... Daha fazla kendine bakmaya katlanamayıp üstünü giyinmek için odasına doğru yürüdü.

Hazırdı. Artık okula gitmeye hazırdı. Kulaklıklarını takıp dünya ile bağlantısını kesmek istiyordu. Her zaman onun tek kurtarıcısı müzik olmuştu. Müziğe aşıktı. Evin kapısından çıkarken kulaklıklarını da takıp okula doğru adımlamaya başladı.

En sevdiği şarkıları dinlerken okula nasıl geldiğini bile anlayamamıştı. Dersin başlamasına az bir zaman olmasına rağmen çoğu kişi bahçede arkadaşları ile dolaşıyor, oturuyor ve sohbet ediyordu. Felix yüzünde oluşan buruk bir gülümseme ile okul binasına yönelerek adımlamaya başladı. Onun arkadaşı yoktu. Onun arkadaşı olmazdı. Hyunjin'in dediklerine kendi de fazlaca katılıyordu. Ama buna engel olamıyordu. Minhyuk onun arkadaşı değildi. Minhyuk gibiler onu sadece kullanırdı. Ayak işlerini yaptırır ve sadece işleri düşünce yanına uğrarlardı. Arkadaşım dediği kişiler onun arkadaşı değildi, bunun farkındaydı. 

Sınıfa girdiği gibi en öndeki sırasına oturdu. Çantası ve kitaplarını yerleştirip sınıf kapısından koridordan geçenlere bakınıyordu. O sırada karşıda ki sınıfına girecek olan Hyunjin ile göz göze geldi. Hyunjin sınıfa girmekten vazgeçip durmuştu ve cesurca Felix'e bakmaya devam ediyordu. Felix, Hyunjin ile olan uzun bir bakışmadan sonra gözlerini ondan çekmişti. Rahatsız olmuştu. Ona bu kadar bakan birinin olması onu rahatsız etmişti. Zilin çalması ile rahat bir nefes alarak yeniden kapıdan gözüken koridora baktı. Hyunjin yoktu, derslerinin başlaması ile sınıfına gitmişti. 

Hyunjin, onun aklını çok karıştırıyordu. Bir anda hayatına dahil olmuş ve dengesiz tavırları ile onun zihnini bulandırıp duruyordu. En başta ona kaba davranmış ve kendisine acıdığını dile getirmişti. Ama daha dünkü konuşmalarında bunun yalan olduğunu ve kendisine acımadığından bahsetmişti. Sürekli Minhyuk'un bana davranışlarına karışıp laf atıyor ve burnunu benim olaylarıma sokuyordu. Benimle ne derdi vardı çözememiştim. Benden ne istiyordu bilmiyordum. Seungmin, Bang Chan, Changbin, Jisung, Jeongin, Minho ve kendisinin benimle arkadaş olmak istediklerini buna can attıklarını söylemişti. Ama neden benim gibi biri ile arkadaş olmak istesinler ki ? Bu çok saçmaydı...

İlkokuldan şimdiye kadar tek bir arkadaşı olmamıştı Felix'in, sürekli yalnız ve dışlanmış bir çocukluk geçirmişti. Sınıflarında tek çilli kişi kendisiydi. Ve diğerlerinden farklıydı. Farklı olan herkes dışlanırdı, dalga geçilir ve alay konusu olurdu onun zihninde. Bu çocukluğundan beri benimsediği bir düşünceydi. O da herkes gibi kusursuz bir yüze sahip olmak istiyordu ama yüzünün her yerine fırçadan bir tuvale serpiştirilmiş boyalar gibi çillere sahipti. Büyüdükçe tek çillere sahip olanın kendisi olmadığını ve başkalarının da bu kusura sahip olduğuna şahit olmuştu. İlk defa yalnız olmadığına sevinmişti. Tek farklı olan kendisi değildi...

Son dersin bitmesi ile okuldan çıkmak için hızlı adımlarla yürümeye başlamıştı çilli çocuk. Bahçe kapısının orada Hyunjin ve arkadaşlarını gördü. Gülüşerek derin bir sohbet halindeydiler. Ama tek yüzü gülmeyen Hyunjin'di. Bakışları bina kapısından çıkanları tarıyordu. Birini aradığı belliydi ve tam o sırada Hyunjin'in keskin bakışları Felix ile buluştu. Felix sabah olduğu gibi yine rahatsız olmuştu bu durumdan. Ona bakmasını istemiyordu. Hyunjin ile göz göze geldiklerinde hissettiği şeyleri yaşamak istemiyordu. Bu his neydi bilmiyordu ama bunu istemiyordu. Felix kulaklıklarını takıp hızlı adımlarla Hyunjin ve arkadaşlarının yanından geçti. Bu süreçte Hyunjin sürekli onu bakışları ile takip etmiş ve Felix'i diken üstünde hissettirmişti. Hyunjin'in kendisine doğru bir adım attığını fark ettiğinde ise hızlandırabildiği kadar adımlarını hızlandırmış ve yanından geçip gitmişti. Hyunjin'in dediği gibi yine kaçmıştı. Birileri ile yüzleşmeye ve konuşmaya hazır değildi. Kulaklarından gelen en sevdiği şarkının sesi ve rüzgarın hafif esintisi ile evine gitmeye başladı. 


Sol alttaki küçük yıldıza basıp oy vermeyi unutmayın ☆

You Never Know | HyunLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin