Felix
Tüm akşam boyunca Hyunjin'in attığı mesaj hakkında düşünüp durmuştum. Söyledikleriyle, yaptıklarıyla kafamı karıştırıp duruyordu. Bizim sınıfa transfer olmuştu ve dün tüm gün boyunca benimle iletişim kurmaya çabalamıştı. Hyunjin'i gerçekten anlayamıyordum. Nasıl biriydi çözemiyordum. Bana ilk başlarda soğuk ve kaba mesajlar atıp okulda sürekli ters ters bakıyordu. Ama ne olduğunu bile anlamadan bir anda farklı birine dönüşmüştü. Fazla sevgi dolu ve yılışık biri olup çıkmıştı. Bana 'Bebeğim' ve 'güzelim' tarzı şeyler söyleyip duruyor, eskisine göre bana daha fazla gülümseyerek bakıyordu.
Sınıfa girdiğimde Hyunjin benden önce gelmiş ve dün birlikte oturduğumuz sıraya çoktan yerleştiğini gördüm. Benim sınıfa girdiğimi görünca bakışları yine her zaman ki gibi beni bulmuştu. Dün attığı mesajdan ve konuşmalarımızdan sonra ondan birazcık çekiniyordum. Ben hâlâ çekindiğim ve utandığım için kapıda durmaya devam ederken Hyunjin yüzündeki kocaman gülümsemesi ile bana el sallıyordu. Sınıfta neredeyse boş denebilecek kadar kişi vardı ve Hyunjin'in bana salladığı el ile onlarda dikkatlerini bizim üstümüze vermişlerdi.
"Felix ne bekliyorsun kapıda gelsene hadi sıramıza." demişti Hyunjin sınıfta olan kişilerin bakışları onunla benim aramda gidip gelirken.
Hyunjin gelmeden önce tek başıma oturduğum sırama doğru ilerleyip şimdi birlikte oturduğumuz sıraya oturmuştum.
"Ben de tam seni bekliyordum."
"Beni beklemene gerek yoktu." Çantamdan kitaplarımı çıkartıp önüme bakmaya başladım. Beni niye bekliyordu yani buna ihtiyacım yoktu.
"Bana görüldü attın akşam, cevap vermedin."
"Evet, işim vardı" yalan söylemiştim. Akşam yaptığım tek şey attığı mesajı düşünmekti.
"Ne yani işin benden daha mı önemliydi ? Ahh çok kırıldım şu an Felix'im" Hyunjin'in yüzünü asarak söylediği şeylere gülmek istemiştim. Şuan tam 3 yaşındaki küçük çocuklara benziyordu.
"Çok tatlı" ağzımdan kaçan iki kelimeye hakim olamamıştım. Hyunjin'in bunu duymamasını diliyordum.
"Evet herkes tatlı olduğumu söylüyor."
Bu durumu normal karşılamasına sevinip konuyu değiştirecekken Hyunjin bir anda yerinden fırladı ve kapıya doğru koşup geri yerine oturdu. Hyunjin cidden garipti. Onu asla anlayamıyordum
"Sen.Bana.Çok.Tatlı.Mı.Dedin ? Bu bir rüyamı ? Eğer öyle ise uyanmak istemiyorum." heceleyerek kurduğu cümleden sonra bir anda bana sarılmıştı. Kollarım iki yana açılırken sarılışına karşılık vermemiştim. Bizim öyle bir samimiyetimiz yoktu. Benim sınırlarımı ihlal ediyordu.
Ona sarılmadığımı fark edince yavaşça kendisini geri çekmişti. Yüzünde oluşan hâyal kırıklığını görebiliyordum ama ona rağmen bana bakarak gülümsüyordu.
İçimde bir şeylerin acıdığını hissetmiştim. Ama ben bunlara yabancıydım. Hyunjin dışında benimle kendi isteği ile konuşan hiç kimse olmamıştı. Gerçi Hyunjin'de kendi isteği ile mi konuşuyordu onu bilmiyordum..
Ders saatinin başladığını haber veren zil çalmış ve hoca zaman kaybetmeden sınıfa girmiş ve direk derse geçmişti. Dün bütün derslerde bana bakan Hyunjin ders boyunca bir saniye bile benim tarafıma dönmemişti. Onu gerçekten kırmış olmalıydım.
Tenefüs zilinin çalması ile Hyunjin bir şey demeden yanımdan kalmış ve sınıftan çıkmıştı. Ben de boş boş önümde açık olan defteri karalamaya başlamıştım. Bir kaç dakika sonra önümdeki karalama yaptığım defterin çekilmesi ile bakışlarım defteri önümden çeken kişiye odaklanmıştı. Minhyuk, hızlıca elimden çektiği defteri inceliyordu.
"Çillimiz kendine arkadaş yapmışta beni unutmuş. Ben de kendimi bir hatırlatayım dedim."
"O benim arkadaşım değil" demiştim onun sözlerine cevap olarak.
"Emin misin ufaklık ? Bizim dışımızda kimse ile takılmayan sen onunla takılmaya başladı. Onu geçtim seni bize karşı korudu. Hâlâ nasıl arkadaş olmadığınızı söylersin." hafif alay edermiş tavrı ile söyledikleri şeyler canımı sıkmıştı.
"Ben sizinle de takılmıyordum ki ! Yalnızca ödevlerinizde, almanız gereken bir şey olduğunda yanınızda taşıdığınız bir çanta gibiydim. Ve fark ettim ki sizin gibilerine ihtiyacım yok. Kendi kötülüğünüz ile baş başa kalın." sinirli çıkışım onu şaşırtmış olacak ki az önce önümden hızlıca çektiği karalama yaptığım defteri masaya sertçe bırakmıştı.
"Bir çantaya göre dilin fazla uzun bakıyorumda !" tehdit eder gibi söylediği cümleler iyice canımı sıkmıştım. Gözlerinin içine içine bakarken düşündüğüm tek şey bu cesaretimin nereden geldiğiydi. Hayatım boyunca ilk defa birine karşı böyle cesurca bir tavır almıştım ve tanrım bu çok mükemmel hissettiriyordu.
"Ama artık o çantaya sahip değilsin." onun ve grubu ile uzun süredir takılmıyordum zaten.
"O çantaya tekrar sahip olmam kısa sürmez ama merak etme sen" diyerek sinirden kızaran suratı ile bana doğru gelmişti. Elini tam kaldıracağı sırada kurtarıcım olan tenefüsün bittiğini haber veren zil çalmış elini geri indirmek zorunda kalmıştı. Ama biliyordum ki Minhyuk şimdi gitse bile bu mesela kapanmayacaktı. Minhyuk sınıftan tam çıkacakken sınıfın kapısında Hyunjin ile rastlaşmıştı ve bir kaç saniye bakışmışlardı. Bunu bozan ise Hyunjin'in, Minhyuk'un omzuna sert bir şekilde çarpıp sınıfa girmesiydi. Minhyuk'un bunu beklemediği çok belliydi ki savunma bile yapmamış şok içinde kalmıştı. Hyunjin onu umursamamış ve yanıma gelip oturmuştu.
"O tipini siktiğim çocuk ile ne konuştunuz ? Sana bir şey yaptı mı ? " diye sorduğunda onu ilk defa küfür ederken görmenin şaşkınlığını yaşıyordum.
"Hiçbir şey yapmadı bana merak etme. Sadece niye yanlarına gitmediğimi sordu ve yeni arkadaşımı tebrik etti." ona niye açıklama yaptığımı bilmiyordum ama içimden gelmişti, söyleyivermiştim.
"Peki, bir daha onların yanına gitmeyeceksin. Yeni arkadaşın olarak buna karşı çıkıyorum. Ayrıca tenefüslerde sınıfta tek başına oturmayacak ve yanımda geleceksin. Seni arkadaşlarımla tanıştırmalıyım."
Ben tam bir şey söyleyecekken hoca derse girmişti ve hepimize selam verdikten sonra ders anlatmaya başlamıştı. Hyunjin'in dediklerinden sonra içimde adlandıramadığım bir duygu oluşmuştu ve bu duygu çok garip hissettiriyordu.
Sol alttaki küçük yıldıza basıp oy vermeyi unutmayın ☆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Never Know | HyunLix
FanficHyunjin: Herkese karşı bu kadar saf olmak zorunda mısın ? Felix: Buna mecburum. [TAMAMLANDI]