1. GEZİ

1.2K 62 107
                                    

'''Rüyalar aynalara benzerler; bazen içlerinde başlarımıza gelecek şeyleri görürüz.''  John Baptiste Moliere

                                      🏕️

''Neva, kabus görüyorsun. Uyan!''

Sarsılarak uyandırıldığımda endişeyle etrafıma bakındım. Hala rüyada olup olmadığımı anlamaya çalışıyordum. Çoğu zaman bitti sanıp derin bir nefes alsam da başka bir kabusun içinde olduğumu anlamam uzun sürmüyordu. Su yanındayım dermişçesine elimi sıktığı zaman başka bir rüyanın içinde olmadığımı anladım. Oturduğum yerden doğrularak bir kez daha bulunduğum otobüsün içine göz attım. Durmuştuk ama kimse aşağıya inmiyordu.

''Gelmedik mi daha?'' diye sordum sesimi duyulabilecek kadar yüksek çıkmasına zorlayarak.  ''Neden durduk?''

Bir yandan gelecek cevabı beklerken diğer yandan elime cam şişemi aldım. Suyu içmek üzereyken Yağmur'un '' Otobüs arıza yaptı. Şoför on dakikadır halletmeye çalışıyor. Bizi de sakın aşağıya inmeyin diye tembihledi. '' demesiyle içtiğim su boğazımda kaldı. Öksürmeye başlarken hala rüyada olmak için dua ediyordum içimden. Çünkü bu senaryoyu biliyordum.  Zihnimin en gerilerinden gözümün önüne gelen görüntüler ellerimin titremesine sebep olmuştu.

''Yavaş, sakin ol.'' diyerek sırtıma vurdu Su. ''Endişelenecek bir şey olduğunu sanmıyorum. Çekiciyi arayacakmış zaten.'' diye ekledi.

"Öğretmenlerin olduğu otobüs nerede kaldı acaba? Ya da diğer öğrencilerin olduğu otobüs? Hemen arkamızda değiller miydi?'' dedi Yağmur. Oturduğu yerden ayağa kalktı ve merakla arka cama giderek dışarıya baktı.  ''Görünürde kimse yok.'' dedi ellerini iki yanına açarak. Sonra kahverengi gözlerini üzerimizde dolaştırarak yanımıza döndü.  O da endişelenmeye başlamıştı.

Kafamı cama çevirdiğimde tanıdık gelen ıssız bir orman manzarasıyla karşılaştım. Devasa uzunlukta ağaçların üstüne dizilmiş kargalar kıpırdamadan otobüsü izliyorlardı. Sanki avının ölmesini bekleyen akbabalar gibilerdi. Otobüsten dışarı adım atmamızı bekliyorlardı. Dışarı çıktığımız an ise üstümüze çullanacaklardı. *Her şey üç sene önce gördüğüm rüyama çok benziyordu.

Odaklanmış bir şekilde ormana bakarken çalıların arasından geçen bir gölge irkilerek önüme dönmeme sebep oldu. Gözlerimi sımsıkı kapatarak arkama yaslandım. İçimdeki korku gittikçe büyüyordu ama ben sesimi çıkaramıyordum.  Sanki ağzımı açsam her şey yavaş yavaş yok olmaya başlayacaktı. Önce anılarımız silinecekti. Sonra hepimiz birer birer yok olacaktık. Bizden geriye hiçbir şey kalmayacaktı.  Kimse bizi hatırlamayacaktı. Sanki hiç doğmamışız gibi, annemizin rahmine hiç düşmemişiz gibi...

"Günaydın.'' dedi Kerem oturduğu yerden kalkıp yanıma gelerek.  ''Tüm yolculuk boyunca uyuyacaksan arkadaşlarınla yolculuk yapmanın ne anlamı var?"

Gözlerimi açıp gülümsemeye çalışarak Kerem'e baktım.  Uzun boyu, beyaz teni ve siyah saçlarıyla Pamuk Prensesin erkek versiyonuna benziyordu.  ''Arkadaşım benden olabildiğince uzağa oturmuştu zaten, fark eder mi uyuyup uyumamam?''

Su yalancı bir sinirle bacağıma vurdu. ''Biz senin arkadaşın değil miyiz yani ?!''  Yağmur'da ona katılarak '' Vay be! Bu kadardı demek ki değerimiz.'' diyerek dudaklarını büzdü. Gülerek onlara baktım. Ben tam onlara cevap vermek üzereydim ki ön tarafta oturanların sesleri yükselmeye başladı.  Dördümüz de dikkatimizi onlara vermiştik.

''Hani şoför falan yok dışarıda.'' dedi Kaan bağırarak. Önemli bir şey olmadığını düşünüp yerlerinde oturan ve birbirleriyle sohbet edenler camlara yöneltmişlerdi şimdi kafalarını.

SEPTEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin