5. GÜVENLİ BÖLGE

268 29 34
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, herkese iyi okumlarr 🖤

🏕️

Aldığımız kötü haberin üstünden saatler geçmiş ve herkes biraz olsun yatışmıştı.

Zaten grinin tonlarında olan gökyüzü şimdi bir yas kadar siyahtı. Etrafı buradakilerin yaktığı meşaleler ve ortada yanan büyük ateş aydınlatıyordu.

Hava tamamen karamadan önce, yani haberi öğreneli çok olmamışken, herkes dağılıp ayrı bir köşeye çekilmişti. Ceren herkesin samimi olduğu bir kız değildi, ama arkadaşımızdı, bizden biriydi. Dolayısıyla herkes üzülmüştü. Söz konusu ölüm olduğunda kimin öldüğünün bir önemi olmuyor, bir kalbi olan herkes o acıyı hissediyordu. Sadece bizim grup değil, kamptaki diğer kişiler de acımızı paylaşmış ve üzüntümüze saygı duymuşlardı. Köşelerimize çekilmeden önce ihtiyacımızın olup olmadığını sormuşlardı. Daha sonra ise kimse gelip rahatsız etmemişti.

Her birimizin kendine göre acıyla başa çıkma yöntemi vardı. Kimimiz yalnız kalmayı tercih ederken kimimiz bir omuzda ağlamayı tercih ediyordu.

Su, Yağmur, Kerem ve ben Didem ile Deniz'in yanında kalırken bizimkilerin geri kalanı çardağın olduğu yere gitmişlerdi.

Bacaklarımı kendime çekip kafamı dizimin üzerine koydum. Bir yaz akşamına göre hava soğuktu. Ellerimi birbirine sürterek ısıtmaya çalışıyordum fakat bir fayda etmiyordu. Kamptaki kızlardan biri üzerime kime ait olduğunu bilemediğim kalın bir kazak vermişti ama soğuk havaya o bile pek dayanmıyordu. En sevdiğim kapüşonlum olan gri sweatim yılanlarla olan boğuşmamızdan sonra berbat bir hale gelmişti. O yüzden Basra onu nehirde yıkamayı teklif etmişti v açıkçası itiraz edebilecek bir konumda değildim. O kapüşonlumu cidden seviyordum ama çamur içindeyken giymeye devam edemezdim.

Hiçbirimizden ses çıkmıyordu. Su sağımda kafasını Yağmur'un omzuna yaslamıştı. Kerem ise solumda, elindeki çubukla yere daireler çiziyordu. Karşımda oturan Deniz ve Didem üşüdükleri için birbirine sokulmuşlardı. İkisi de ağlamaktan bitap düşmüşlerdi. Başta sesli olan hıçkırıkları şimdi iç çekilere dönmüştü.

''Toplanın!''

Gelen sesle birlikte kafamı kaldırarak arkama döndüm. Çakıl küçük tahta bir sandığın üzerine çıkmış, hepimizi etrafına çağırıyordu. Kendi arkadaşlarının yanı sıra Emrelerin de oldukları yerden kalkıp oraya yöneldiklerini görünce oturduğum yerden kaktım. Elimle arkamı silkeledikten sonra yanımdaki arkadaşlarıma döndüm. Su, Kerem ve Yağmur peşimden kalkarlarken Didem ile Deniz'in kalkmaya niyeti yok gibiydi.

''Haydi.'' dedi Kerem onları da kaldırmak için.

Didem hiçbir şey demeden yeri izlerken Deniz kafasını kaldırıp Kerem'e baktı. ''Biz buradayız. Gidin siz.''

Kerem ısrar edip etmemek arasında kalmıştı. Bana kısa bir bakış attıktan sonra tekrar Deniz'e döndü. ''Üşüdünüz ama. Birlikte gidelim, hem ısınırsınız''

''Gerek yok.'' dedi Didem mırıldanarak. ''Böyle iyi.''

İkisini oldukları yerde bırakarak kalabalığa doğru yöneldik. Gelmek istemiyorlarsa zorlamaya gerek yoktu. Zaten fazlasıyla kötü bir ruh halindeydiler. Kalabalığa girmek istememelerini çok iyi anlayabiliyordum.

Çakıl tahtanın üzerinden inerek arkadaşlarının arasına karıştı ve herkes kendi arasında konuşmaya başladı. Biz ise en arkada sessiz bir şekilde bekliyorduk. Meraklanmıştım. Söyleyecekleri her ne ise önemli olmalıydı. Yoksa herkesi bir araya toplamazlardı.

SEPTEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin