15. BAŞLANGIÇ NOKTASINA DÖNÜŞ

170 13 43
                                    

Derler ki Ekhidna Typhon'la çiftleşmiş,
O fıldır fıldır gözlü bakire
Taşkın, yasa dinlemez Typhon'la çiftleşmiş,
Ve azgın yürekli çocuklara gebe kalmış:
Orthos'u dünyaya getirmiş ilkin,
Öküz çobanı Geryon'un köpeğini,
Sonra bir azgın canavar daha doğurmuş:
Adı dile alınmaz Kerberos'u,
Hades'in o tunç sesli, elli başlı,
O aman vermez yırtıcı köpeğini.

YAZARIN ANLATIMINDAN

Uras kendini sığdırmaya çalıştığı bu kalıbın içinde artık sıkışmaya başlamıştı. Şimdiye kadar hiç bu kadar zorlanmamıştı oysa. Kız onun fabrika ayarlarıyla oynuyordu. Masum, ürkek ve bazen de çocuksu halleri onun içindeki eski Uras'a ulaşıyordu bir şekilde. Bunu nasıl yaptığını bilmiyordu ve bu daha da sinirini bozuyordu. Bu yüzden kızdan elinden geldiğince uzak durmaya ve ona soğuk davranmaya çalışıyordu. Yine de başarılı olamıyordu işte. Gözlerinde gördüğü küçük bir parıltı bile Uras'ı keyiflendiriyordu. Ki bu ormanda en çok ihtiyacı olan şey buydu. Neşe, mutluluk, umut. Günler geçtikçe bir zamanlar sahip olduğu tüm güzel duyguları kaybediyordu. Ama hayır, Uras'ın içine bir farkındalık doldu. O bu duyguları ormanda kaybetmemişti. Uras güzel olan bütün duygularını orta okulda bırakmıştı.

Uras aptaldı. Edindiği tecrübelerden sonra kendine iyi duygular hissetmeyi yasaklamıştı. Çünkü inancını kaybetmişti ama bu kızdan önceydi. Şimdi gün yüzüne derinlerden, eski Uras'a ait olan duygular çıkıyordu. Fakat Uras, kız ne zaman aklına gelse kafasını sallayarak hemen kendine geliyordu ve büyüyü bozarak kızdan uzaklaşıyordu. Olmazdı. Olamazdı. Saçmaydı bir kere. Kızın kalbi başkasındaydı zaten. Onun için çok yanlış birindeydi. Fakat kız bunun farkında değildi. Onu hak etmeyen birinin peşinden gidiyordu. Uras'ın da sonunu bildiği şeyleri yaşamaya niyeti yoktu.

Derin bir nefes verdi. Yorulmuştu. Rol yapmaktan yorulmuştu. Özellikle bu kızın yanında iyice zorlanıyordu. Kız bir şey de yapmıyordu oysa. Uras kendi kendini yoldan çıkarıyordu.

Ne istiyordu Uras ?

O da bilmiyordu.

Kız güvende olsun yeter diye düşünüyordu sadece. Evet bu ona yeterdi şimdilik.

Toprak gibi olan gözleri bazen Uras'tan korkuyormuş gibi bakıyordu kızın. Korksundu. Uras bazen sert davranıyordu. Hayır bazen değil Uras hep sert davranıyordu. Yine de güvende olduğu sürece kızın ona nasıl baktığının bir önemi yoktu.

Yoktu, yoktuysa ama neden içinde sikimsonik bir duygu vardı o zaman?

''Ne bu dertli dertli takılmalar Uras, hayırdır?''

Ateş sırtını ağaca yaslamış yeri izleyen Uras'a dikkatle baktı. Yaklaşık yarım saattir böyleydi. Kaan ve Kerem evin bahçesindeki ağaçtan elmaları toplarken onlar da etrafı izliyorlardı.

''Gevşek gevşek konuşma Ateş. Yolu düşünüyorum.''

Aslında bir çok şeyi aynı anda düşünüyordu. Neva ile buraya geldiklerinde diğerlerini içeride tartışırken bulmuşlardı ki bu hiç şaşılacak bir şey değildi. Kaan boş laflar ederek Basra'nın sinirini bozuyordu. Ateş ise gözlerini Su'ya dikmiş kıza bir şeyler soruyordu.  Kaya hangisinin yanında duracağını şaşırmıştı. Kerem en sonunda Su'yu çekip Ateş'in yanından uzaklaştırırken Kaya'da Kaan'ı kovmuştu.

İçeridekiler kapıda dikilen Neva ve Uras'ı görünce neden bu kadar geç kaldıklarını sormuşlardı. onlar ise yarım yamalak cevap verip kendilerini koltuğa atmışlardı. İkisinin de dermanı kalmamıştı. Onlar bir süre dinlenirken Kaan Kerem ve Ateş içerideki şömineyi yakmak için odun toplamaya gitmişlerdi.

SEPTEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin