Bir şehit daha, bir tane daha ve bir tane daha. Tam 26 oldu şehit sayısı. Destek gelmezse dayanamayacaklardı, dayanamazlardı.
27 oldu...
Ortalık yangın yeriydi. Tam 90 asker, tam 90 yiğit, tam 90 kahraman vatanlarını savunmaya gitmişlerdi. Ama karşılarında kocaman bir terörist ordusu vardı.
30 oldu...
Çatışma bitmek bilmiyordu. Herkes bitkin durumdaydı. Mühimmatlar çok azalmıştı ve ardı arkası kesilmeyen kayıplar moralleri çok düşürmeye başlamıştı.
34 oldu...
Umutlar bir bir yok oluyordu. 90 kişi girilen bu yolda belki de kimse kalmayana kadar savaşacaklardı. Ama onlar ne pahasına olursa olsun vatanlarını koruyacaklardı.
40 oldu...
Kimse kendi canını düşünmüyor, herkes tanımadığı kardeşlerinin önüne siper oluyordu. Herkes birbirine "Sakın sen de gitme!" dercesine bakıyordu.
43 oldu...
Ama onlar gidiyorlardı. Onlar gidiyorlardı ve en kötüsü de teröristler bitmek bilmiyordu. Bir kısmı temizlenince yerlerine hemen yenileri doluyordu.
47 oldu...
Yaralılar vardı ve onlara ilkyardım bile yapılamıyordu. Onlar için yapılabilen tek şey onlara güç vermeye çalışmaktı. Ama o da yetmiyordu işte. Onlar da gidiyordu.
56 oldu...
Artık umutlar tamamen tükenmişti. Herkes şehit olacağı zamanı bekliyordu ama hiçbiri mücadeleyi bırakmıyordu. 90 aslandan geriye sadece 34 kişi kalmıştı.
61 oldu...
Mermileri yoktu, güçleri yoktu, umutları yoktu. Onların sadece vatan sevgileri kalmıştı ve bu her şeye bedeldi. Ama mühimmat da gerekiyordu, güç de, umut da...
68 oldu...
Her geçen saniye belki bir yiğidin daha hayatına mal olurken terör örgütlerinden yükselen kahkaha sesleri her yerde yankılanıyordu.
74 oldu...
Kocaman bir çakal sürüsünün karşısında sadece 16 tane kurt vardı. Sadece 16 tane. Hiçbirinin umudu yoktu ama onlar son nefeslerinde vatanlarını korumaya çalışıyorlardı.
79 oldu...
Artık nefesler kesilmişti. Ne olacağını kimse bilmiyordu. Geriye sadece 11 bereli kalmıştı. Hepsi hâlâ bir umut beslediklerini söylüyordu ama o umut onları tüketmişti.
83 oldu...
Geriye sadece 7 aslan kalmıştı. Onlar herkesin son umuduydu. Eğer onlar başaramazsa şehirlerde bombalar patlardı, eğer onlar başaramazsa doktorlar kaçırılırdı, insanlar sokaklarda özgürce dolaşamazdı...
90 olmadı!
Onlar başardılar. Onlar imkansızı başardılar. Onlar ülkenin sembolü haline geldiler. Onlar hem kahraman oldular, hem mucize. Herkes mucize askerler dedi onlara. Herkes sonuna kadar gurur duydu onlarla. Onlar bu vatanın mucize neferleriydi. Onlar isimsiz kahramanlardı...
* * *
"Evet sayın seyirciler, şimdi bir son dakika gelişmesiyle karşınızdayız!" diyordu haber muhabiri.
"Dün saat 13.00 sularında başlatılan sınır dışı operasyonu saatler 00.00'ı göstermeden bir mucizeyle başarıya ulaştı. Yüzlerce teröriste karşı 90 kişi girilen bu mücadelede maalesef ki 83 askerimiz şehit oldu." Gözleri doldu muhabirin. Şehit haberi vermekten nefret ediyordu ama bir o kadar da gururla veriyordu bu haberleri.
"Sonuna kadar savaşan bu 90 askerimizden geriye sadece 7 mucize kahraman kaldı. Hiçbirinin kimlikleri bilinmemekle beraber son terörist ordularına mermileri bittiği için bıçaklarla saldırdıkları biliniyor. Aynı zamanda yaklaşık 60 teröristi sadece yedi kişi etkisiz hale getirdikleri de bilgilerimiz arasında..."
Haberleri izleyenler hem ağladı hem güldü. Evlatları şehit olan analar, babalar hem ağladı hem güldü. Ama o yedi isimsiz kahraman gülemedi. Hepsi ben ölseydim de başka biri yaşasaydı diyordu içlerinden. Hepsi neden biz de ölmedik ki diye isyan ediyordu.
Operasyondan sonra bu yedi asker hastaneye kaldırılmıştı ve hepsinin durumu iyiydi, sadece fiziksel olarak...
Hastanede o kadar çok ziyaretçileri oldu ki odaya biri giriyor hemen ardından başka biri giriyordu. Hepsinden röportaj istiyorlardı fakat onlar her geleni reddediyordu. Onlar kim olduklarının bilinmesini istemiyorlardı. Onlar ünlü olmak, halk kahramanı olarak görülmek değil, sadece vatanlarına hizmet etmek istiyorlardı.
* * *
"Yüzbaşı Onur Şimşek." dedi en yüksek rütbelileri. Kapkara gözleriyle çok sert bakıyordu.
"Üsteğmen Meriç Aydın." En sıcakkanlısı olacaktı Şafak timinin. En sıcakkanlısı ama en umursamazı.
"Üsteğmen Burak Çetin." İfadesiz yüzüyle yeni erlerin en korktuğu yiğitti o. Ama diğerlerine kıyasla en yumuşak kalbe sahipti.
"Asteğmen Demir Çetin." Abisi Burak'a göre çok daha yakındı herkese. Herkes derdini ona anlatırdı ama kendi derdi herkesten daha büyüktü.
"Astsubay Başçavuş Koray Ateş." Biraz sakardı belki ama asla ıskalamazdı. Tuttuğunu koparırdı.
"Astsubay Üstçavuş Asaf Ünal." Sert görünse de Şafak timinin neşe kaynağı olacaktı.
"Astsubay Çavuş Güney Işık." En çaylaklarıydı belki ama en başarılıları olacaktı yakında.
"Beyler, gidelim hadi."
"Gidelim komutanım."
7 aslan birlikte şehitliğe doğru yola çıktılar. Hepsi kardeşlerine son görevlerini yerine getirmek istiyorlardı.
Uzun uzun konuştular birlikte yola çıktıkları kardeşleriyle. "Neden gittiniz?" diyorlardı. "Bizi bırakıp neden gittiniz?"
"Neden biz de gitmedik ki abi onlarla?" Demir mutlu değildi. Düşünüyordu ama bulamıyordu sorusunun cevabını.
"Her şerde bir hayır vardır Asteğmen!"
"Emredersiniz komutanım!"
Hepsi şehitleri için dualarını ettikten sonra içlerinde kalan her şeyi söylediler ve gözlerinde biriken yaşları silip onlara veda ettiler. Önce sitem ettiler, sonra gurur duydular ve sonra veda ettiler. En son da yakında yanlarına geleceklerine söz verdiler. Ama her şey o kadar basit olmayacaktı...
* * *
Bu bölüm giriş bölümü niteliğinde olduğu için biraz kısa oldu ama merak etmeyin yakında upuzuun bölümlerle geliyorum.Şimdiden soramadan edemeyeceğim sizce nasıl? Nasıl buldunuz?
Şimdiden keyifli okumalar dilerim, ilk bölümde görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAFAK: 83
ActionNeredeyse bir tabur askerden geriye kalan tam 7 kişi... Onlar bordo bereliler! Onlar Şafak timi! Onlar çok zor günlerden geçtiler. Onlar çok zor günlerden geçecekler. Ama asla pes etmediler, etmeyecekler. Bu, 7 aslanın, 7 kardeşin, 7 bordo berelinin...