Keyifli okumalar...
__________________________________
3. Bölüm: Yeşil Gözlü KadınOnur Şimşek
Gözlerimi bir kez daha araladığımda rüya gördüğümü anlamıştım bile. Karargahta biraz kestireyim derken yine bütün geceyi burada geçirmiş, sabahın beşinde de uyanmıştım. Zaten uzun bir süredir eve nadiren uğrar olmuştum.
Birkaç dakika içinde daha fazla uyumak istemediğime karar verdikten sonra tek seferde yataktan kalkıp yatağın yanındaki aynanın karşısına geçtim.
İki elimle zaten pek uzun olmayan saçlarıma biraz şekil verdim ve hemen ardından üniformalarımı geçirdim üzerime. Bu üniformaların içinde o kadar huzurlu hissediyordum ki, kendimi hiç olmadığım kadar sakin buluyordum bir anda.
Üniformayı incelemeye devam ederken göğsümün üzerinde duran, yaşama sebebim olan al bayrağa baktım bir süre. Öyle güzel parlıyordu ki, öyle güzel duruyordu ki, bir kez daha aşık oldum ay yıldızlı bayrağıma.
Aynanın karşısından ayrılıp odanın kapısına yöneldiğimde kendimi çok enerjik hissediyordum. Kendimi hızla dışarı attığımda tek istediğim biraz koşup enerjimi atmaktı.
Saniyler dakikaları, dakiklar saatleri kovaladığında saat çoktan yediye gelmişti ve karargah hareketlenmeye başlamıştı.
Biraz soluklanmak için durduğumda yine gökte dalgalanan bayrağı izliyordum. Omzumda bir el hissettiğimde hızlı bir reflekse eli tutup çevirdim ve hemen ardından hafif inlemeyle karışık bir gülme sesi işittim. Arkamı dönüp sesin sahibine baktığımda Meriç'in gülümseyen yüzünü gördüm. Tuttuğum kolunu bıraktım ve gülümsemesine ben de gülümsemeyle karşılık verdim.
"Erkencisiniz komutanım." dediğinde hafifçe başımı salladım ve omzumu silkip "Uyku tutmadı." dedim tek nefeste.
"Çok terlemişsin komutanım. Kaç saattir koşuyorsun?" diye sorduğunda bir kez daha omzumu silktim. "Bir buçuk iki saat oldu herhalde."
Umursamaz bir şekilde verdiğim cevap karşısında şaşırmıştı ve bu şaşkınlığını gizlemeye çalışmıyordu. Tepkisine gülümseyip tekrar koşmaya başladığımda "Madem erkenden gelmişsin üsteğmen, görelim marifetlerini!" diyerek bir nevi meydan okudum ona. Yüzümde alaycı bir gülümseme olduğunu biliyordum ve bunun onu gaza getireceğine inancım tamdı.
Tahmin ettiğim gibi o da arkamdan koşmaya başlayıp benim tempolu hızıma yetiştikten sonra "Emredersiniz komutanım!" dedi meydan okumamı kabul eder gibi yüksek bir sesle.
Bir süre sonra "Anlat bakalım üsteğmen." dedim. "Kimsin, necisin?"
"Çok bir olayım yok benim komutanım ya." dedi önce, anlatmak istemiyormuş gibiydi. Sert bakışlarımı yüzüne doğrulttuğumda "Eşimle beraber yaşıyorum, 3 ay önce evlendim. Annem Konya'da yaşıyor." dedi hızlıca. Ardından duraksadı ve "Öyle işte komutanım, başka bir şey yok." dedi.
Anlatmak istemiyordu, üzerine gitmedim. Yarım saat boyunca birlikte koştuktan sonra timin geri kalanı da yavaş yavaş toplanmaya başlamıştı.
Bütün tim bizim yanımızda, eğitim alanında toplandığında herkes enerjikti, herkes operasyona çıkmak, intikam almak için can atıyordu.
"Çok meraklıysanız çalışmaya şınav pozisyonu alın bakalım!" dedim sert bir sesle diğerlerine doğru.
Sadece bir saniye içinde hepsi şınav pozisyonunda hazır bekliyordu. Bir kez daha gurur duydum onlarla. Gerçekten istiyorlardı, gerçekten başaracaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAFAK: 83
ActionNeredeyse bir tabur askerden geriye kalan tam 7 kişi... Onlar bordo bereliler! Onlar Şafak timi! Onlar çok zor günlerden geçtiler. Onlar çok zor günlerden geçecekler. Ama asla pes etmediler, etmeyecekler. Bu, 7 aslanın, 7 kardeşin, 7 bordo berelinin...