9. Bölüm: Büyük Çıkmaz

33 7 2
                                    

Keyifli okumalar...
_________________________________
9. Bölüm: Büyük Çıkmaz

Onur Şimşek

Duyduğum şeye inanmak, istediğim son şey bile değildi. Bunun gerçekten yaşanmış olduğunu düşünmek, benim için yok olmak demekti. Böyle bir şeyin olma ihtimalini düşünmemiş olmak, benim için ya ölmek ya öldürmek demekti.

Abim Salih, kardeşim Selin ve 83 şehidim için intikam ateşi yanıyordu içimde. Öyle büyük bir ateşti ki bu, önüne gelen herkesi yakmak için yanıp tutuşuyordu. Üstelik yakacaktı da...

Sinirliydim, çok sinirli. Kardeşimin hissettiği şeyi tahmin bile edemiyordum, etmek istediğim de söylenemezdi. Kafamda ona bunu yapan, yapılmasına müsaade eden ve bunu izleyen herkes için milyonlarca ölüm şekli dönüyordu.

Bir anda aklıma Selin'in kafasının içinde olabilecek düşünceler geldiğinde kendime gelmem sadece birkaç salisemi aldı. Onu nazikçe tutarak oturur pozisyona getirdim ve bana bakmasını sağladım. "Güzelim," dedim büyük bir şefkatle. "Bir tanem benim," Gözlerimden birkaç damla yaş düştü, gözlerinden birkaç damla yaş düştü. "Ağlama," diye mırıldandım. Gözlerinden akan yaşların ardı arkası kesilmiyordu. Öyle acıyla ağlıyordu, öyle çaresizce ağlıyordu ki yanaklarından süzülen her damla, beni sona biraz daha sürüklüyordu. "Lütfen," dedim sesimin titremesini engellemeye çalışırken. "Lütfen ağlama, çözeriz." Kendim bile inanamıyordum düzeleceğine. "Her şeyin çözümü var canım benim."

Güldü; acıyla, çaresizlikle, hayal kırıklığıyla...

"Nasıl bakarım yüzlerine?" diye sordu gözyaşlarının arasındaki çaresiz gülümsemesiyle. "Babama ne derim?" Acıyla güldüm ben de, çok büyük bir acıyla. "Söylemek zorunda değiliz," dedim yanaklarında biriken yaşları iki elimle silerken. "Benimle kalacaksın, ne kadar istersen. Sonra istersen okulunu da dondurursun. Doktora gideriz, psikolojik destek alırız." Saçlarını okşamaya başladım ve hafifçe gülümsedim. "Çözümü var, her şeyin çözümü var."

Bir anda kollarını boynuma doladığında artık gözyaşlarını tutmaya bile çalışmıyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. "Abi," dedi neredeyse kekeleyerek. "İyi ki benim abimsin." Güldüğünü duydum. "Keşke Salih abim de olsaydı." Gülümsedim. "Keşke."

* * *

"Şerefsiz piç!" diye mırıldandım revirin kapısını kapatırken. Dışarı çıktığımda sesimi biraz daha yükselttim ve "Ahlaksız köpek!" dedim bu kez. "Orospu çocuğu!"

Derin bir nefes verdim. İçim içimi yiyordu. Selin'e, kimseye söylemeyeceğime dair söz vermiştim ama kafayı yemek üzereydim. Ona bunu yapan o adama yapmak istediğim milyonlarca şey vardı ama beni en çok mahveden şey bunu yapamayacak olmaktı. Kardeşime bunu yapan şerefsiz hem 83 şehidimizden sorumlu, hem de abimin katiliydi. Cerrah denen adamın başının altından çıkıyordu her şey ve ben onun mezarını kendi ellerimle kazmak için yanıp tutuşuyordum.

Ona çözeceğimizi söylemiştim ama çok büyük bir çıkmazın içinde hissediyordum kendimi. Öyle büyük bir çıkmazdaydım ki geri dönmek bile fayda etmiyordu.

Ellerimi saçlarıma geçirdiğimi ve yolmaya başladığımı canım yandığında anca anlayabildiğimde bunun böyle olmayacağının farkındaydım. Neredeyse koşar adımlarla Cengiz Albay'ın odasına gittiğimde Şafak'ın kalanını da orada gördüm. Hepsi tam gözümün yanındaki bandaja dikkat kesilmişken ben anlamazlıktan geliyor, umurumda değilmiş gibi davranıyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ŞAFAK: 83Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin