5. Bölüm: Kara Gözlü Adam

63 10 0
                                    

Keyifli okumalar...
__________________________________
5. Bölüm: Kara Gözlü Adam

Öykü Tunç

Yüzbaşı Onur Şimşek, kara gözlü adam... Sadece özür dilemek için yanına gitmiştim ama o, sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi resmen bana içini açmıştı.

Çok sert biri gibi görünüyordu ama biraz önce sert halinden eser bile yoktu. Hayatta en çok değer verdiği kişinin hayatının tehlikede olduğunu söylemişti. Sevgilisi miydi acaba? Annesi? Babası?

Üstelik ona seçimin kendi elinde olduğunu söyler söylemez kalkıp gitmişti. Ne olduğunu asla anlamamıştım ve anlayacak gibi de değildim.

Ne olduğunu daha sonra belki Meriç'ten öğrenirim umuduyla karargahın çıkışına doğru yürümeye başladım.

Buraya gelir gelmez Meriç'i gördüğüme göre artık sıra bütün hafta içlerini geçireceğim yere gelmişti. Gidip haftaya pazartesiden itibaren çalışacağım yeri görecektim.

Bir taksiye binip yeni okulumun ismini söyledim ve camdan dışarıyı izlemeye başladım. Öğretmenlik... Öyle çok seviyordum ki bu mesleği, bir daha dünyaya gelsem bir daha öğretmen olurdum. Üstelik bir daha dünyaya gelsem bir daha edebiyat öğretmeni olurdum. Çocukları, çocuklara bir şey anlatmayı öyle seviyordum ki hayatta vazgeçebileceğim son şey bile değildi mesleğim.

Çok geçmeden okulun önüne vardığımızda taksiciye parasını verip indim ve o güzel havayı içime çektim. Kış yavaş yavaş bitip, yerini ilkbahara bırakırken yükselen sıcaklıklar bana çok güzel hissettiriyordu. Havalar hâlâ soğuktu, malum burası Hakkari'ydi. Ama soğuk havada esen sıcak rüzgar öyle güzel bir his veriyordu ki, resmen tarif edilemez bir histi bu.

Derin derin nefesler alıp hafif soğuğu içime çekmeye devam ederken bir yandan da dışarıdan okulu inceliyordum. Bahçede top oynayan çocukları gördüğümde gülümsedim hafifçe. Erkek çocukları kaç yaşında olurlarsa olsunlar top oynamaktan asla vazgeçmiyorlardı.

Ben gülümseyerek onları izlemeye devam ederken zil çaldığında topu bıraktıkları gibi içeriye koşturmaya başladılar. Çok neşeli karakterlere sahip görünüyorlardı. Ve okulu, okumayı sevdikleri her hallerinden belliydi.

Birkaç dakika sonra hâlâ bahçeyi izlemeye devam ederken "Birine mi bakmıştınız hanımefendi?" diyen adama doğru döndüm.

Gülümseyerek hemen karşımda duran adama baktım ve "Yok birine bakmıyorum." dedim. Hemen sonra "Ben buraya yeni edebiyat öğretmeni olarak atandım. Pazartesi günü başlayacağım. Görmeye gelmiştim sadece." diye hızlıca ekledim.

O da gülümseyerek kısa bir süre bana baktıktan sonra "Öykü hanım, değil mi?" diye sordu neşeli bir sesle.

Soru sorarcasına başımla onayladığımda ne demek istediğimi anlamış olacak ki "Namınız buraya iki hafta önceden geldi hoca hanım. Diğer öğretmenler de öğrenciler de sizi bekliyor günlerdir." diye bir açıklamada bulundu. Çok iyi bir adama benziyordu.

"Eski edebiyat öğretmeni emekliye ayrıldığından beri ders işlenmiyordu. O yüzden tüm öğrenciler bir buçuk aydır yeni gelecek olan öğretmeni bekliyordu." Gülümsedim. Böyle öğrencilerin varlığını bilmek bana öyle büyük bir mutluluk veriyordu ki içimin kıpır kıpır olduğunu hissediyordum.

ŞAFAK: 83Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin