1. Bölüm: İlk Görev

236 19 9
                                    

Keyifli okumalar...
__________________________________
1. Bölüm: İlk Görev

Son dosyayı da diğerlerinin üzerine koyduktan sonra derin bir nefes verdi albay. Yedi mucize asker artık bir tim olmuşlardı. Hepsi için gerekli izinler alınmış ve görev yerleri değiştirilmişti.

Geriye bir tek hepsinin toplanması kalmıştı. Onların çok önemli bir görevi olacaktı. Düşündü albay. "Yapabilirler mi?" dedi. Ve hemen ardından hiç düşünmeden kendi kendine sorduğu soruya "Yaparlar!" cevabını verdi.

Onların görevi, vatanlarını kurtarmaktı. Onların görevi, vatanlarını hainlerden korumaktı. Onların görevi, imkansızı gerçekleştirmekti.

* * *

Günlerden pazardı. Bugün büyük gündü. Tim toplanıyordu. Sırayla herkes geldi günlerini, aylarını hatta belki de yıllarını geçirecekleri o alaya.

Geriye bir tek tim komutanı olacak Onur Şimşek kalmıştı. Onur, aslında hiçbir yere geç kalmazdı. Çok dakik biriydi ve kuralları severdi. Kurallara uymayanlara karşı ters davranır, herhangi bir kurala uymayan kişiye büyük bir korku verirdi. Ama kurallara uyulduğu takdirde sessiz sakin kişiliğini korur, kimseyle dalaşa girmezdi.

Ama bu sefer öyle olmamıştı. Bu sefer kurala uymayan ta kendisi olmuştu ve o kendisine çok kızgındı. Saat en geç 10.00'da alayda olmalıydı ama çoktan on dakika kadar geç kalmıştı ve lanet olası trafik çok yoğundu!

"Hadi, hadi, hadi..." diye söyleniyordu Onur ama bunun bir işe yaramayacağının farkındaydı. Sinirlenmemek için çok zor duruyordu. Her an aşağı inip yeşil ışık yandığı halde orada öylece duran o arabanın sürücüsüne saldırabilirdi. Çok geçmeden arabalara hareketlenmeye başladığında tuttuğunun farkında olmadığı nefesi verdi ve gaza bastı.

Saat tam 10.23'de alaya vardı ve arabasını bir askere teslim edip albayın odasına doğru ilerlemeye başladı. Kapının üzerindeki "Alb." yazısını görür görmez kapıyı tıklattı. Kendisini içeriye davet eden tok sesi duyduğunda hemen içeri girdi.

"Geç kaldın yüzbaşı!" dedi sert bir şekilde albay.

"Bir daha olmayacak komutanım." Onur, bahane sunmaktan nefret ederdi. Bir suç varsa bunun bir bahanesi olmamalıydı. Bahane, sadece kendini kandırmaktı onun için. Yola daha erken çıksaydı yetişebilirdi, yoğun trafik bunun için bahane edilemezdi.

"Neyse, bugün pazar olduğu ve burada ilk gününüz olduğu için bir şey demeyeceğim," dedi yine aynı tok sesle. Daha sonra "Dışarıda seni bir asker bekliyor. Sana odanı gösterecek. Üniformaların orada. Sonra seni diğerlerinin yanına götürecek," dedi. "Çıkabilirsin."

Onur selam verdi ve tam odadan çıkarken albaydan bir ses daha duydu. "Bugün serbest takılabilirsin. Göreviniz resmi olarak yarın başlıyor."

Yine aynı sert ses tonuyla "Emredersiniz!" dedi Onur. Odadan çıktı ve bir an gülümsedi. Bazen birinden emir almak bile mutlu ediyordu onu. Çünkü ona sadece komutanları emir verebilirdi. Ve o bir asker olarak komutanlarından emir almaktan büyük mutluluk duyuyordu.

Onu önce odasına, sonra diğerlerinin yanına götüren askere teşekkür ettikten sonra kapıyı açıp içeri girdi Onur. Onu gören altı aslan hemen ayağa fırladı.

Hepsi yan yana dizilmiş, Onur'a bakıyorlardı. Onur yavaş yavaş yürüdü önlerinden. Her adımında başka bir yiğide baktı. Her adımında başka bir yiğitle gurur duydu.

"Sizinle o gün tanışmıştık beyler," diye başladı konuşmaya. Sesinin oldukça sert çıkmasına dikkat ediyordu. "Bildiğiniz gibi bundan sonra aynı timdeyiz. Tek bir kişiyiz. Birbirimizi tanıyalım biraz. Herkes adıyla beraber lakaplarını söylesin," dedi hemen ardından.

ŞAFAK: 83Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin