27. ve 28. Bölümler

341K 17.4K 52K
                                    

Selammm Sevgili No 26 sakinleri <3 

Bu akşam iki bölümle birden geldim^^

Yukarıdaki müziği açmayı unutmayın, iyi okumalar dilerim, bölüm sonunda görüşürüz :) 


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


27.Bölüm : Bazen Cevap Göktedir.
*Her çiçek kendi suyunu bulur Efe...*


Saat gecenin 02.36'sıydı. Efe ve Bora'yla yediğimiz yemeğin sonunda Efe duş almak ve sonrasında Bora'yla bir kez daha konuşmak için kendi odasına gitmişti. Ece uyuyordu, telefonum sessizdeydi. Önümde bir fincan kahve, üzerimde saçma sapan otel bornozu ve altında yeşil elbisemle odanın balkonunda oturuyordum. Önümüz bomboş bir vadiydi.. Merkezin öyle uzak bir bölgesindeydik ki önümüz hiçlikti. Önümdeki koca karanlık benim için en güzel manzaraydı çünkü baktığım her yerde kendimi görüyordum. Telefonumu elime almak ve sosyal medya hesaplarımda gezmek istiyordum. Durumun ne kadar kötü olduğu gerçeğiyle yüzleşmek istiyordum. Oysa bunu yapmayacaktım. Ne bana gelen mesajlara bakacaktım, ne biriken aramalarımın kimlerden geldiğini kontrol edecektim. Şimdilik tek gerçeğim burasıydı, bulunduğum yer ve bulunduğum zaman. Gözlerim kahve fincanımın olduğu masanın üzerinde bulunan bir saksı çiçekte. Aklımda neden olduğunu bilmediğim bir soru. Kim bir otel odasında çiçek besler ki? Kimin aklına gelir de sular bu çiçeği?

Sonra bir rüzgar esti, yağıp dinen yağmurun çatıdaki birikintilerinden birkaç damla su çiçeğin saksısını buldu. Kendi kendime gülümsedim. Çiçeğin suyu rüzgarla geldi, çiçeği buldu. Rüzgar yağmuru taşıdı, yağmur çiçeği suladı ve güneş büyütecek. Bazı canlılar kendi kendine büyür, kimsenin yardımına ihtiyaç duymaz.

Aynen senin gibi, Mine.

Aynen benim gibi, İç Ses...

Sonra bir anlığına kaybeder gibi olduğum aklımı çocukluğumdan bir gecede buldum. Bir tren yolunun üzerinden geçen bir üst geçitte ve dört yaşındaydım. Islak ve üşümüş, yorgun ama mutluydum. Binlerce umutla babamın uyuduğunu görüp evden kaçmıştım. Bir üst geçidin üzerinde durmuş aşağıdan geçip giden trenleri izliyordum. Trenlerin içinde oturan insanlara bakıyordum. Bazıları kitap okuyor, bazıları uyuyor, bazıları sohbet ediyor, bazıları gazete okuyordu. O trenin içindeki insanlar benim umudum olmuştu. Tren tıklım tıklımdı. Boş bir tane bile koltuk yoktu. İnsanlar buradan gidiyordu, insanlar bu şehri terk edebiliyorlardı. Bir gün ben de gidebilirdim. O gün buna inandığım ilk gündü. Polisler tarafından bulunup evime götürüldüğümde babam hala uyuyordu. O kadar uykusu vardı ki bana kızmamıştı. Muhtemelen sarhoştu. Yatağıma yatmış, gökyüzünü izlemiş, o insanlarla birlikte o trenin içinde buradan gitmeyi hayal etmiştim. Bir süreliğine hayata öyle tutunmuştum, umudumu hep o trenin içindeki insanlardan almıştım, hep onları düşlemiştim. Bir tren hayal etmiştim, beni acılarımdan alıp, gözyaşlarımdan yol yapıp üzerinden gidecek ve beni mutluluğa götürecek bir tren.

No : 26 (İki Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin