Ay Benim Gece Senin, Bakar Bakar Gülümserim

301 41 76
                                    

Bölüm 3

O kavga olayının üzerinden bir gün geçmişti ve aklım hala Jeno'nun yüzündeydi. O kadar güzel bir yüzü vardı ki hiçbir şey kapatamıyordu o güzelliği. Farkında olmadan sürekli aklıma geliyor ve ben şimdi ki gibi dalıp gidiyordum işte...

Okulun bittiğini haber veren zil çaldığında kendime gelmiş,  herkes gibi eşyalarımı toplamış ve bizimkilerle vedalaşıp okuldan çıkmıştım. Normalde okula servisle gelip gitsem de bugün çarşıda işim vardı. 

Yaklaşık on dakika boyunca yürüdükten sonra çarşıya varmıştım. İlk önce fatura yatıracak, ardından da test kitabı almaya gidecektim. Zamanım olursa da belki birkaç kıyafet mağazasına  girebilirdim. İlk istikamet olarak olarak gidip faturayı yatırmıştım. Tabii oradan önce kendimi tutamayıp bir takı mağazasına girmiş ve çok uzun bir süre olmasa da orada oyalanmıştım. Şimdi ise ikinci ve son işim olan test kitabı almak için bir kırtasiye arıyordum. Bildiğim kırtasiyelere bakındığımda hepsi aradığım yayınevine ait kitabın bulunmadığını söylemişti. 

Yine başka bir kırtasiyeden elim boş, boynum bükük çıkmış ve kaldırımlarda bulunan banklardan birine oturmuş, başka gidebileceğim kırtasiye var mı diye düşünmeye başlamıştım. Saat çok geç olmadan evde olmam gerektiği aklıma gelince telefonumdan saati kontrol ettim.

17.35

Daha fazla vakit kaybetmeden ayaklandım. Bir kırtasiye bulma umuduyla rastgele dolaşırken arkamdan birinin ıslak çalmasıyla duraksadım ama çokta üzerime alınmadan yoluma devam ettim. Büyük ihtimalle az önce ıslak çalan kişi "Hişt, Güzellik! Baksana buraya yavrum! Analar neler doğuruyor be!" dediğinde aldırmamaya çalışarak devam ettim. Sonra bir anda arkamı dönüp kimin bağırdığını bulmaya çalıştım. Her kimse ona söyleyecek bir ton lafım vardı. Sonuçta bu bir tacizdi ve bunu kimsenin başka bir kimseye yapma hakkı yoktu. 

"Sana diyorum mavi montlu, pembe saçlı prens! Baksana buraya!" 

Durun bir dakika bu başkasına değildi, tacize uğrayan bendim. Ses hemen yan tarafımdan geliyordu. O tarafa dönmeden önce şöyle bir etraftaki insanların bu sözlü tacize karşı olan tepkisine baktım. Kimse umursamıyordu. Herkes duymazdan gelerek yoluna devam ediyor, kimse bunu durdurmak için tek bir söz bile söylemiyordu. İçim cız etmişti. İşte insanlığın son tablosunun bizzat içindeydim.

Tereddütle yan tarafıma kafamı çevirdim. Sonra da açtım ağzımı, yumdum gözümü...

"Utanmıyor musun sen insanları taciz etmeye?!  Şerefsiz, haysiyetsiz! Yazık ulan sana, yazık! Ülkede senin gibiler olduktan son-" 

Karşımdaki kişi elimi tuttuğunda irkilerek kendimi geri çektim ve hızlıca gözlerimi açtım. Karşımda Jeno duyuyordu. "Sakin ol mavi montlu, pembe saçlı prens, benim. Bir şaka yapalım dedik az daha çenenle öldürüyordun bizi."

Şaşkınca "Aşk olsun Jeno! Böyle şaka mı olur? Korkudan ölecektim az daha!" deyip yavaşça koluna vurdum. O da bana güldüğünde aramızdaki minicik boy farkı sebebiyle kafamı birazcık kaldırıp yüzüne baktım. Yaraları düne göre daha iyi duruyordu. 

" Bir daha şaka yok, tamam mı?" 

"İşte buna bir şey diyemem." diye sitem ettiğinde ikimizde güldük ve ben yine onun gülüşünde kaybolmuştum resmen.

"Eee ne yapıyorsun çarşıda böyle tek başına?" diye sorduğunda anca kendime gelebilmiştim. 

"Fatura yatırılacaktı, onu yatırdım ve test kitabı alacaktım ama aradığım yayınevine ait olanı bulamadım. Tek başıma olduğum konusuna gelirsekte Yangyang dünden dolayı biraz çekingen davranıyor, bir iki güne döner eski haline. O yüzden o gelemedi ve Hyuck'un da annesi hastalanmış dün. Bütün gün onu düşündü durdu. Mark'ın yanına bile hiç gitmedi." dedim ve hemen ekledim "Mark sevgilisi bu arada." Tebessüm edip "Anlamıştım zaten onu." dediğinde sorma sırası bendeydi.

"Sen ne yapıyorsun tek başına söyle bakalım." 

Düşünceli bir şekilde "Kunhang'ın doğum gününe az kaldı ona bir şeyler bakıyordum ama ne alacağıma karar veremedim." dediğinde anladığımı belirtmek için kafamı salladım. 

"Bak ne diyeceğim. O kadar gezdikten sonra elim boş dönmek istemiyorum. Eğer zamanın varsa bana yardımcı olur musun?" diye şirince sormuştu. Aslında pek zamanım yoktu ve daha test kitabı bulamamıştım ama karşımda şirince benden cevap bekleyen Jeno'yu da asla geri çevirmek istemiyordum.

"Olur, yardım edelim bakalım." diye teklifini kabul ettiğimde gülüşü büyümüş, gözleri görünemez hale geldiğinde o gülüşe içimde bir şeyler kopmuştu."Na Jaemin, sen bir tanesin!" deyip yanağımı sıktığında nefesimi tutmuştum. 

Lee Jeno bana ne yapıyorsun hiçbir fikrim yok ama hissettiklerim hiçte iyi bir şey olduğunu söylemiyor.

Duvarların Sağlam, Yıkılmaz Sanıyorsun - NoMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin