Ben gidiyorum
Gözümde yaşlarım, kalbimde aşklarım
Şimdi ben gidiyorum
Bitmedi savaşlarım, siler yeniden başlarım her şeyi
Saat 11.46
Ne yapacağız hiç kimsenin bir fikri yok. Başta Jeno olmak üzere herkes yıkılmış durumda, kara kara ne yapacağımızı düşünüyoruz ama hiç kimseden bir ses çıkmıyor. Jeno kabul etmişti borcu ödemeyi ama nasıl ödeyecektik bilmiyordum ki etrafa bakınca kimse de biliyor gibi gözükmüyordu.
Saat 12.15
Diğerlerinin dediklerine göre yaklaşık 15 - 20 dakika önce güçsüz düşmüş ve kısa bir baygınlık geçirmişim. Beş dakika önce Jeno'nun kollarında, yine Jeno'nun adımı endişeyle seslenmesiyle ayılmıştım. İyice kendime gelip toparlandığımda ise herkesi endişelendiğim için küçük bir özür dileyip tekrar düşünmeye başladım.
Saat 12.55
Kimsenin aklına başka bir çözüm yolu gelmeyince el mecbur parayı bir yerden toplamaya başladık. Herkes üç beş bir şeyler atsa da yine de beş, altı tane lise veledinden ne kadar çıkabilirdi ki?
Saat 14.03
Hiçbir şekilde denilen miktarı toparlayamamıştık ve şu an en başından olmamız gereken yerde yani bir karakoldaydık. Zaten ne düşünüp, neyin kahramanlığını yapmaya çalışıp kendi başımıza boyumuzdan büyük bir işi halletmeye çalışmıştık ki? Belliydi başından beri bunu halledemeyeceğimiz neden kendimize zaman kaybettirmiştik? Bu soruları ne sormanın sırasıydı şimdi ne de cevaplamanın, şimdi daha fazla vakit kaybetmemeliydik.
Saat 16.10
Aldığımız son telefonu polisler ile birlikte yanıtlayıp buluşma yeri ayarladıktan sonra kapatıp ekipler ile apar topar bahsedilen yere gitmiştik. Her ne kadar Jeno itiraz etse de hemen yanında elimde normalde içinde para bulunması gereken ama yarısı kağıt dolu bir çantayla dikiliyor ve adamların gelmesini bekliyorduk.
"Jaemin şu an yanımda bulunman hala hiç hoşuma gitmiyor."
"Olsun sevgilim."
"Bak hala geç değil, sen git hemen çantayı bırakıp ben karşılarım adamları."
O bana bakarak konuşurken karşıdan gelen Jisung ve yanındaki adamları görmüş ve elimle onları işaret edip "Bence artık çok geç" dedim. Jeno da o tarafa dönüp onları gördüğünde tam koşarak yanlarına gidecekken elinden yakalayıp sıkıca tuttum. Usulca kulağına yönelip "Hareketlerine dikkat et sevgilim, sakın planı bozacak bir şey yapma." diye fısıldadım.
Saat 18.25
Herkes bir yana dağılmış Jeno'yu arıyorduk. Ortalık fena halde karışmış, adamlar nasıl olduğunu anlamadığımız bir şekilde işin içine polisi dahil ettiğimizi fark etmişti. Fark eder etmez ise elimizdeki yarısı para dolu çantaları silah zoruyla alıp tam kaçacaklarken de rastgele bir, iki el ateş etmişlerdi. Kurşunlardan birinin adamlara en yakın duran Jisung'a isabet etmesi ise hepimiz için beklenmeyen, düşünülmeyen bir durumdu.Biz acilen hasteneye gitmiş Ameliyata giren Jisung'u beklerken polisler ise bir saatlik uğraşın ardından suçluları yakalayabilmişti.
Jeno ise tüm bu olanlardan kendini sorumlu tutup ortadan kaybolmuştu. Ne yapacağımızı şaşırmış bir şekilde kalmışken en sonunda Yangyang'ı Jisung'un yanında bırakıp Jeno'yu aramaya başlamıştık.
Saat 20.34
Bulmuştum onu! İşte tam karşımda duruyordu, aramızdaki mesafeye rağmen anlamıştım o olduğunu.
"Jeno!" diye seslendim arkasından. Beni duymazdan gelerek ilerlemeye devam etti. Karanlık sokakta hıçkırık seslerim acımasızca yankılanırken bir kez daha seslendim. Yine beni duymazdan gelerek yoluna devam etti. Nereye gittiğini bilmiyordum ki kendisinin de bilmediğine adım kadar emindim.
Adımlarını yavaş yavaş atıyordu. Sanki kendisine yetişmemi söylüyordu. Geri dönmeye gücü yoktu, ellerinden tutup kendisini geri döndürmemi istiyordu sanki benden... Koştum bende, yetiştim ona. Sıkı sıkı tuttum ellerini henüz bir tepki vermesede. Önce bana baktı, sonra o da benim ellerimi sıkıca kavradı. Ufak diyemeyeceğim kadar büyük, büyük diyemeyeceğim kadar ufak bir tebessüm oluştu yüzümde her ne kadar gözlerimden yaşlar aksada. Minik ellerimin, elleri arasında kaybolmasını seviyordum.
Bir elini çekti elimin arasından ve yanağıma çıkardı. Sanki kırılacakmışım gibi narince okşuyordu. O hep böyleydi. Hep narince severdi beni, kendimi çok değerliymiş gibi hissettirirdi. Bakışları bana döndüğünde dünyanın en güzeline bakıyormuş gibi bir hal alırdı.
"Ağlama." dedi kendide ağlarken.Sesi acı çekiyormuş gibi çıkmıştı, ne olmuştu benim melek seslime böyle? Boşta olan elimi bende onun yanağına koyarak okşamaya başladım. Bana hissettirdiklerini hissetmesini diledim ama kimse onun gibi sevemezdi ki. Bazen kendimi tembihliyordum onu güzel sev diye.
Uzun süre sessizlik hakim oldu etrafa. İkimizde ağlamıyorduk, birbirimizin yaralarını yine birbirimiz sarmıştık. Uzun uzun bakıştık. Belki ağzımızdan kelimeler çıkmıyordu ama çok şey anlattı gözlerimiz. Acı vardı mesela gözlerinde, canım yanıyor diye bağırıyordu. Korku vardı, kaybetmekten korkuyorum diyordu. Ama en çok aşk vardı, seni seviyorum diyordu. Yorgundu birde. Çok yorgundu. O kadar yorgundu ki bana sarılacak gücü yoktu. Bittim ben artık diyordu, tükendim artık, hiçbir şey yapacak halim yok lütfen sen gel bana, sen sarıl bana.
Dediğini yaptım bende, sarıldım. Bunu da ayrı seviyordum işte. Kolları arasında kaybolmayı.
Selam, umarım bu kitabı unutmamışsınızdır ve hala kütüphanenizde bir yerlerde duruyordur! Öncelikle bir aydır bölüm atamadığım için hepinizden ne kadar özür dilesem az gerçekten. Ama gerek kendi sorunlarım olsun gerek ülkenin sorunları olsun bütün yaşam isteğimi yavaş yavaş yok ettiği için içimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu ve acayip şekilde tıkanmıştım. Hala daha bu durumu atlatmış sayılmam ama sizi zaten çok fazla bekletmişken biraz daha bekletmek istemedim, elimden geldiğince bir şeyler yazmaya çalıştım. Bana en çok endişe ettiren şey ise en başından beri giriş bölümüyle hikayeyi nasıl bağlayacağımdı onu da bu bölümle bağlamış oldum. Üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi hissediyorum çünkü ne zaman klavyenin başına geçsem hep aklımda yazdığım giriş bölümü vardı ona nasıl bağlayacağımız düşünüyordum kara kara ama artık onu da aradan çıkarttığıma göre güzel ilerleyen bölümler yazıp iyice uzatmadan sizi de fazla bekletmeden güzel bir sonla fici bitirmek istiyorum. Okuduğunuz ve beklediğiniz için çok teşekkür ediyor, tekrar özür diliyor ve hepinize kocaman sarılıyorum!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duvarların Sağlam, Yıkılmaz Sanıyorsun - NoMin
FanficMinik ellerimin, elleri arasında kaybolmasını seviyordum.