Donghyuck'un annesinin vefatı üzerinden üç ay geçmişti. Donghyuck ne kadar annesinin eksiğini hissetse de yine eski gün ışığı haline döndükten sonra Mark'ın tek başına yaşadığı evine taşınmıştı. Bundan başka da bir şey olmamıştı zaten. Yine monoton hayatlarımızı yaşamaya devam ediyorduk. Fakat bu durum adını vermek istemiyorum baş harfleri Renjun ve Yukhei olan kişilerin canını sıkmış olacak ki bu monotonluğa biraz renk katmamız gerektiği fikrini ortaya atmışlardı. Bizde nereden estiyse kabul ettik dediklerini ve en klasiğinden bir kafa dağıtma gecesi ayarladık kendimize. Tabii ki klasiği bozmayıp içecektik, ne sandınız ki?
Evde oturup içmek varken neden bütün millete nasıl götü başı dağıttığımızı göstermek isteyip bir bara gittiğimizi hala anlayamasam da en azından Donghyuck'un yine hüzünlü bir ruh haline bürünmesine engel olacağını ve Jeno'nun baba belasının arasında biraz kafa dağıtacağını düşünüyordum.
"Jaemin hadi ama güzelim!"
"Geldim, geldim! İniyorum beş dakikaya!"
"Bu üçüncü beş dakikan Jaemin, on dakika önce sorduğumda da beş dakikaya geliyordun güzelim."
Evet yaklaşık yarım saattir Jeno'yu kapımda, diğer herkesi de arabada bekletiyordum. Ne yapayım ama tam evden çıkacakken annemin yolumdan döndürüp üstümdekileri değiştirmemi söylemişti ve anne sözü dinlenmeliydi. Dinlenmediği zamanlardan ne olduğu hakkında herkesin birer örneği vardır herhalde değil mi?
(Varsa bu duruma örnek paylaşmak isteyenler buyursun buraya yazsın gardaşlarım ghvdfhvsdfbgvdf)
"Tamam indim bu sefer!"
Koşa koşa merdivenlerden inip Jeno'ya sarıldığımda kafasını boynuma gömüp kocamaaaaan bir nefes almıştı. Benimde ellerim onun saçları arasında dolaşıyordu. Hafta sonu boyunca görüşememiştik ve çok özlemiştim sevgilimi. Daha yeni sevgili olmuş sayılırdık elbette birbirimize karşı aşırı fazla çok derecede aşk dolu olacaktık yani!
"Zaten ayrım saattir Jaem'i bekliyoruz birde sizin hasret gidermenizi bekleyemeyeceğiz! Gelmiyorsanız gidiyoruz biz!"
Evet söyleyen Renjun'di, nereden bildiniz öyle?
* * * * *
"kaz aym in dı stars tunayt!"
"Jaemin gel buraya güzelim, ne yapıyorsun orada?"
"Şarkı söylüyorum aşk böceğim, sende söylemek ister misin? Layt it ap layk daynamayt who oooo!"
Uçmuştu bunlar, kafalar jüpiterdi şu anda. Jeno ve Kunhang hariç hepsi sarhoştu. Onlarda içmişti elbet ama ayarını biliyorlardı, işin ucunu kaçırmadan bırakmışlardı. Yukhei ve Mark da biraz daha içse onlarda kendilerini kaybedecek gibiydiler. Jeno şöyle bir etrafına bakındığında durum pek de iç açıcı gözükmüyor olmalıydı ki yüzünü buruşturdu. Kocaman ve kalabalık barda hepsi bir köşeye savrulmuştu. Kucağında bir yandan Jaemin'i zapt etmeye çalışırken bir yandan da Kunhang ile birlikte diğerlerini bir köşede topluyorlardı. Sonunda bütün göz önündekiler aynı yerde toplandığında Jeno ne kadar sayarsa saysın şu anda ortamda bulunan kişi sayısı, en baştaki kişi sayısını tutmuyordu.
"Kunhang, Renjun ve Yukhei yok! Ne tarafa gitmişlerdi en son gördün mü?"
"Onlar gittiler ya. Yukhei söylemişti bana "Ben kendimdeyken ve Renjun daha sapıtmadan gidelim biz." diye de sana söylemeyi unuttum."
"Neyse tamam en azından iki kişi azaldı."
Kucağındaki Jaemin'i, kafasını Mark'ın omzuna yaslamış bir şekilde sızan Donghyuck'un yanına bırakıp onun kafasını da Hyuck'un omzuna yaslamıştı.
"Ne yapacağız şimdi?"
"Yapacak bir şey yok Mark, evlere dağılıyoruz artık. Sen Hyuck'u kucakla, Kunhang da Yangyang'ı alsın. Arabayı da Kunhang kullansın o senden daha ayık."
"Sen ne yapacaksın?"
"Benim ilk Jaemin'i ayıltmam lazım. Eve bu şekilde götüremem, annesine "Buyurun efendim sağlam aldığım oğlunuzu sarhoş geri getirdim." mi diyeceğim?"
"Ben Yangyang'ı ne yapacağım oğlum. Annesi, babası zaten endişe ede ede izin verdi, bende sarhoş götüremem evine."
Jeno sıkıntılı bir nefes verdikten sonra ensesini kaşıdı.
"Tamam o zaman şöyle yapıyoruz, buraya beş dakikalık bir mesafede park var bildiğim kadarıyla, ilk olarak oraya gidip bizimkileri ayıltıyoruz. Sonra da yine evlere dağılıyoruz."
İkisi de Jeno'yu onaylamıştı çünkü şu an yapacak daha mantıklı bir şey yoktu. Mark, yavaşça Donghyuck'u uyandırmadan kucağına aldığında Jeno da aynı şekilde Jaemin'i kucağına almıştı.
Kunhang da tam Yangyang'ı kucağına almıştı ki onun diğerlerinden farklı olarak tam sızmadığını fark etti.
"Kunhang, ne oluyor?"
"Yok bir şey güzelim, eve gidiyoruz sadece. Koy kafanı omzuma, uyu sen. Ben uyandıracağım seni."
Zaten her an uykuya dalacak olan Yangyang, Kunhang'ın sözleri üzerini kafasını onun omzuna yaslayıp uykuya dalmıştı.
"Bak bakalım bit, güzelim falan ne oluyoruz?" Jeno çarpık çarpık gülerek sormuştu.
"Ortada işte oğlum her şey daha ne diye sorup duruyorsun?"
"Pek bir cesuruz bakıyorum da."
"Öyleyiz, öyleyiz ama Yangyang duymuyorken öyleyiz. Bir gün gerçekten cesaretimi topladığımda söyleyeceğim ona da."
"Hadi bakalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duvarların Sağlam, Yıkılmaz Sanıyorsun - NoMin
FanficMinik ellerimin, elleri arasında kaybolmasını seviyordum.