Bölüm 3
Jeno'dan
Jaemin ile Kunhang'a güzel bir hoodie aldıktan sonra vedalaşıp ayrılmıştık. Eve vardığımda ise görmekten korktuğum bir görüntüyle karşılaşmıştım. Kardeşim yine kapının önünde üstü başı dağınık, yüzü yara bere içinde oturmuş beni bekliyordu. Adımlarımı hızlandırıp hemen yanına vardığımda hemen sarılıp omzumda ağlamaya başladı. Onu böyle görmeye asla dayanamıyordum ama haftada bir iki kere onu böyle buluyordum. Biraz daha omzumda ağlamasına izin verip sakinleştiğinde kafasını omzumdan kaldırıp yüzüne bakmaya çalıştım ama anında kafasını yana çevirdi.
"Jisungie bak hadi bana miniğim. Hadi abiciğim bakayım bir yüzüne."
Usul usul kafasını bana çevirdiğinde yüzünü inceledim. Korktuğumdan daha kötü veya korktuğum kadar bir hasar yoktu yüzünde.
"Yine mi tartıştılar?" Kafasını olumlu bir şekilde salladıktan sonra konuşmaya başladı.
"Neden olduğunu anlamadım. Ben eve geldiğimde bağırışıyorlardı. Hiç karışmadan odamıza geçtiğimde kısa bir süre sonra annemin gidiyorum ben diye bağırdığını duydum. Sonra da kapının hızlıca açılıp, sertçe kapandığı sesini duydum. Babam evin içinde kendi kendine bağırırken seni aramak aklıma geldi ama telefonumu çantamda unutmuşum, çantamı da salonda... Onu almak için odamızdan çıktığımda gördü beni. Sonra da bütün sinirini benden çıkarttı zaten."
Anlatırken tekrar gözleri dolmuştu kardeşimin. Benim miniğim bunların hiçbirini hak etmiyordu ve ben ona ne hak ettiği gibi bir hayat yaşatabiliyordum ne de bunların yaşanmasının önüne geçip onu koruyabiliyordum.
"Gel hadi içeri geçelim de pansuman yapalım yüzüne. Eğer istersen pansumandan sonra biraz dolaşabiliriz abi-kardeş."
İlk önce ben kalktım ve sonra da dikkatlice onu kaldırdım. Ardından da içeri geçtik. Bebeğimin yaralarını sarmalıydım. En azından bunu yapmalıydım.
"Sen odaya geç, geliyorum ben hemen."
Jisung'u odamıza gönderdiğimde bir kenarda içki şişeleri arasında sızıp kalmış babama iğrenerek bir bakış atıp içki şişelerini toplayıp çöpe attım. Ardından odayı şöyle üstünkörü bir şekilde toparlayıp iğrenç içki kokusunun çıkası için pencerelerden birkaçını açtım. Evin için artık bir miktar daha düzgün görünüyordu. Gerçi evin içinde yaşayanlar düzgün insanlar olmadıktan sonra evin içi düzgün görünse bile ne olurdu ki.
Tabii ki bu söylediğime Jisung'umu dahil etmiyordum!
Sonunda odamıza geçebildiğimde Jisung üzerindeki okul formasını çıkartmış beni bekliyordu. Dolapta bulunan pansuman malzemelerini ve merhemleri alıp yanına oturdum. Pamuğa biraz tentürdiyot döküp yüzünde açılan ufak tefek ama çok olan yaraları temizlemeyi başladım. Pamuğu her değdirişimde yüzü şekilden şekle giriyordu. Bu halimiz geçen günlerde Jaemin olan halimizi hatırlatıyordu. O gün abartılacak bir şeyim olmamasına rağmen endişelenmişti. Pansuman yaparken ki konuşmamız aklıma geldiğinde şu an içinde bulunduğum zıt bir gülümseme belirmişti yüzümde. Yüzüme hayran hayran bakarken dalıp gitmesi de gözümün önüne geldiğinde gülüşüm büyümüştü.
"Ah! Abi acıttın!"
Jisung'un acıyla bağırmasıyla kendime gelmiş ve hemen pamuğu kaldırıp yara olan yere üflemeye başladım.
"Özür dilerim miniğim, çok mu acıttım? Kıyamam ben sana."
"Aman da aman hiç kıyamazmış kardeşine!"
"Jisung!"
"Şaka da yapamıyoruz abimize şu işe bak! Endişelenecek kadar çok acımamıştı aslında , sorun değil. Hem sen ne düşünüyordun öyle daldın gittin?"
"Seni düşünüyordum balım. Başka ne düşüneceğim?"
"Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle gerçekten beni mi düşünüyordun? Yeme beni abi!"
Elimdeki pamuğu işim bittikten sonra atmak üzere bir yere bıraktım ve vücudundaki yer yer oluşmuş çürüklere çok baskı uygulamamaya dikkat ederek sürmeye başladım.
"Hemen her şeyi fark et zaten!"
"Söylenme de anlat hadi abi. Kim vardı aklında?"
"Birinin olduğunu nereden çıkardın? Belki bir olay düşünüyordum, olamaz mı?"
"O zaman şöyle sorayım; Düşündüğün olayın başrolünde kim vardı?"
Akıllı ve hazır cevap bir kardeşim vardı.
"Bu ne canım! Hemen bir sorguya çekmeler falan. Ne ara abini sorguya çekecek kadar büyüdün sen Lee Jisung?"
İkimiz birden gülüşmeye başladığımızda odamızın kapısının aniden açılmasıyla ikimizde irkilerek o tarafa döndük.
"Ooo Jeno beyimiz sonunda evin yolunu bulup teşrif edebilmişler efendim. Nerede sürtüyordunuz bakalım beyimiz?"
Baba demeye dilimin varmayan herif hala ayılamamış çakırkeyif bir şekilde karşımıza geçmiş, kelimelerin ağzında yuvarlanmasına, zorla çıkmasına aldanmadan hesap sormaya çalışıyordu.
"Nerede sürtüyorsam sürtüyordum, sana ne!" diye çıkıştığımda bir iki adımda sendeleyerek yanımıza ulaşmıştı. Jisung korkuyla arkama sığınıp, belime sarıldığında ona güç vermek için belimdeki ellerinden birini sıktım. Dik dik suratıma bakan adama bende aynı şekilde bakıyordum.
"Hiç utanması da yok! Aynı anasına çekmiş!" deyip beklemediğim bir anda yüzüme tokat atıp yine sersem adımlarla odadan sonunda çıkmıştı. Yana düşen başımı kaldırıp gittiği tarafa kin dolu bakışlarla baktım. Ağzımdan istemsizce bir küfür savruldu. Sinirden gözlerim doluyordu ve ben asla engelleyemiyordum. Jisung ise belime daha sıkı sarılmıştı ve ne kadar sessiz sessiz ağlamaya çalışsa da hıçkırıklarını tutamıyordu.
Özür dilerim miniğim...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duvarların Sağlam, Yıkılmaz Sanıyorsun - NoMin
FanfictionMinik ellerimin, elleri arasında kaybolmasını seviyordum.