Jaemin
"Ben çıkıyorum anne!" diye bağırıp annem yine ağzıma bir şeyler tıkıştırmadan evden çıkmıştım. Her gün servisin beni aldığı yere varıp beklemeye başladım. Aslında servisler gidip gelmek yerine Renjun, Hyuck ve Yangyang ile birlikte yürüyerek gidip gelmek istiyordum ama ailemi ikna edememiştim. Bende onun yerine şoförle konuşup okulun biraz gerisindeki bir parkta iniyor ve dördümüz orada buluşup okula birlikte geçiyorduk.
Evet, rahat batıyordu.
Servis geldiğinde hızlıca binip, cam kenarı boş olan bir koltuğa yerleşmiştim. Kulaklığımı takıp sevdiğim şarkılardan birini açtım ve camdan dışarısını izlemeye başladım. İneceğim yere yaklaştığımızda toparlanıp yanıma oturan kişiden geçmek için müsaade istedim. Parka geldiğimizde şoföre teşekkür edip servisten indim.
Etrafa bakındığımda bizimkileri görememiştim. Bir banka geçip onları beklemeye başladım. Banka oturur oturmaz yanıma küçücük, sarı tüyleri olan yavru bir kedi yanaştı. Oturduğum yerden kalkıp kedinin yanına usulca çömeldim ve sırtını okşamaya başladım. Kediye bakan birileri olmalıydı ki korkup kaçmak yerine daha da sırnaşmıştı. İnsana alışıktı. Gülümseyip bu sefer de kulaklarının arkasını okşamaya başladım. Cılız bir ses "Mia! Neredesin kızım? Oppan geldi, çık hadi ortaya!" diye bağırdığında kafamı kaldırıp sesin sahibine baktım. Benden iki, üç yaş küçük daha küçük duran, yüzünde yer yer yara bantları bulunan şirin bir çocuktu. Kedi yavrusunu dikkatlice kucağıma alıp küçük çocuğa seslendim.
"Merhaba! Sanırım bu miniğin adı Mia ve sen de oppasısın. Doğru mu anlamışım?"
"Evet doğru anlamışsınız. Ona iyi davrandığınız için çok teşekkür ederim. Şey, alabilir miyim?"
Gülümseyip kafamı olumlu şekilde sallayarak kedi yavrusunu yavaşça onun kucağına bıraktım.
"Hadi bakalım Mia, oppana gitme vakti sonra görüşürüz."
"Şey, bu arada ben Jisung. Lisenin ilerisindeki ortaokula gidiyorum."
"Bende Jaemin. İlerideki lisede 2. sınıf öğrencisiyim."
"Memnun oldum Jaemin Hyung. Hyung demem de bir sakınca yok değil mi?"
"Tabii ki yok Jisungie. Bende memnun oldum senin gibi iyi kalpli biriyle biriyle tanıştı-"
"Jaemin-ah gel hadi! Ne yapıyorsun orada?"
Donghyuck'un bağırmasıyla cümlemi yarım bırakıp o tarafa dönmüş ve "Geliyorum!" diye bağırdıktan sonra yeni tanıştığım küçük arkadaşıma geri dönmüştüm.
"Görüşmek üzere Jisungie, benim şimdi gitmem gerek. Sende okuluna geç kalma tamam mı?"
Jisung'un olumlu şekilde kafa salladığını gördükten sonra oradan ayrılıp bizimkilerin yanına gittim.
"Ne oldu, ne yapıyordun orada?"
"Hiç. sadece yeni iki minik arkadaşım oldu."
"Kimlermiş bu yeni iki minik arkadaşın bakalım?"
"Biri minik bir kedi, diğeri de onun oppası." kıkırdadım.
"Kediyi anladım da onun oppası mı?"
"Jisung adında küçük bir çocuk. Bizim okulun ilerisindeki ortaokulda okuyormuş. Kediyi çağırırken "oppan geldi" diye bağırıyordu. Çok sevimli bir çocuk, görmeniz lazım!"
Hepimiz birlikte gülerek yolumuza devam ettik. Beş dakika sonra okulun bahçesine giriş yapmıştık.
"Ah Mark, üzümlü kekim!
Evet bağıran Donghyuck'tu. Bahçeye girer girmez Mark'ı görmesiyle kimseyi umursamayarak koşup ona sarılmıştı.Deliydi bu çocuk. Bizde sakin sakin yanlarına ilerliyorduk. Yaklaştığımızda Mark ve Donghyuck'un yanında olan Jeno ve Kunhang'ı anca fark etmiştim. Kunhang'ın üzerinde Jeno'yla birlikte doğum günü için seçtiğimiz hoodie vardı. Yanlarına vardığımızda Donghyuck ve Mark sarılmalarını sonunda sonlandırabilmişlerdi.
Hyuck "Hepinize günaydın ama en çok Markı'ıma günaydın!" deyip Mark'ın yanağına sulu bir öpücük bıraktığında -aslında öpücük denemezdi, adeta vakumlamıştı zavallı çocuğun yanağını- hepimiz kahkaha atmıştık. Jeno bir anda telaşla Kunhang'a dönüp "Chenle nerede Kunhang?" diye sorduğunda Kunhang da telaşla "Siktir, Jeno Chenle nerede?" diyerek Jeno'nun sorusunu yinelemişti. Bu sorudan sonra hepimizin yüzü anlamsız bir ifadeye bürünmüştü.
"Ne oluyor ya? Chenle kim?"
"Chenle benim kardeşim ve okulda uğradığı zorbalık yüzünden benim yanıma bu okula transfer edildi."
Kunhang'ın açıklaması kafamızdaki soru işaretlerini gidermeye yeterli olmadığını fark edip bir soru da ben sormuştum.
"Ne oldu yani? Neden telaşlandınız?"
"Telaşlandık çünkü Chenle hem birinci sınıf hem yabancı hem de bugün ilk günü olduğu için hiçbir yeri bilmiyor!"
Şimdi hepimiz telaşa düşmüştük.
"Ve sen onu yalnız mı bırakıyorsun? Yalnız bıraktığın yetmezmiş gibi bir de varlığını mı unutuyorsun?Nasıl bir abisin sen ?! Ya birileri onu onu yabancı ve yeni olduğu için kandırmaya veya zorbalık yapmaya çalışıyorsa! O zaman ne yapacaksın Wong Kunhang?"
Yangyang'ın ani çıkışmasıyla hepimiz ona dönmüştük. Yangyang sessiz sakin biri olduğu için kimse böyle bir yükselme beklemiyordu. Hepimiz şaşkındık. Büyük ihtimalle söylediklerine benzer şeyler yaşadığı için bu kadar kızmıştı muhtemelen. Etraf gergin bir hal aldığında bu gergin havayı bozan şey birinin "Ge!" diye bağırmasıydı. Hepimiz sesin geldiği yer olan arkamıza döndüğümüzde bağıran kişi olduğunu düşündüğüm çocuk koşarak yanımıza varmıştı.
"Chenle, Neredeydin?"
"Asıl sen neredeydin ge? İki dakika kafamı çevirdim gitmişsin hemen."
Kunhang'ın kardeşi olan çocuk sızlandığında Yangyang yanına gidip kolunu çocuğun omzuna atmıştı.
"Merhaba Chenle ben Yangyang, abinin arkadaşıyım. İyi misin? Hiç sana sataşan, bir şey diyen oldu mu?"
"Hayır Yangyang ge. Hatta başka bir ge bana yolu bulmamda yardımcı oldu."
Chenle'nün yaptığı açıklamadan sonra hepimiz rahat bir nefes almıştık.
"Senden de özür dilerim Kunhang bir anda çıkışmış bulundum."
"Sorun değil, aslında hak etmiştim."
İkisi birbirine gülerek bakarken Donghyuck "Uuu havada aşk kokusu var!" diyerek klasik olarak patavatsızlığını yapmıştı. Jeno ve Hyuck gülüyor, Mark, Renjun ve ben bezmişcesine Hyuck'a bakıyorken Yangyang ve Kunhang sertliğini aşırıya kaçırmadan Donghyuck'a vurmuştu. Sonunda ders zili çaldığında ise hepimiz sınıflarımıza dağılmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duvarların Sağlam, Yıkılmaz Sanıyorsun - NoMin
FanfictionMinik ellerimin, elleri arasında kaybolmasını seviyordum.