İlk Bakışta Aşk Mı Olur? Yoktur Öyle Şey Kandırıldım A Dostlar Varmış Öyle Şey

191 25 35
                                    

Kelimenin  tam anlamıyla sabahın köründe uyanmış ve kahvaltı hazırladıktan sonra Jeno ve Jisung'un uyuduğu odanın kapısına gelmiştim. Onları uyandırmakla kendilerinin uyanmalarını beklemek arasında gidip gelirken aniden elimin "istemsizce" kapı koluna uzanmasıyla onları uyandırmaya karar vermiştim. Tam kapı kolunu tuttuğum anda ben hiç bir güç uygulamadan aşağı doğru inmesiyle çok sesli olmasa da bir çığlık atıp elimi kapı kolundan çekmiştim. Kapı hızlıca açıldığında karşımda korkmuş gözlerle bana bakan yarı çıplak bir Jeno vardı.

"Jaemin! Ne oldu, iyi misin?" 

Zaten korkudan hızlı atan kalbim, birde karşımda benim için endişelenen ve "yarı çıplak" olan bir Jeno ile iyice hızlanmıştı. Son zamanlarda Jeno'ya karşı olan zaafımı kendimde göz ardı edemesemde şimdi bunun zamanı değildi.

"İyiyim, iyiyim. Ben... Sadece... Şey..."

"Dur bir, sakinleş. Niye bu kadar korktun ki bir şey de yapmadım oysa ki?"

Biraz daha sakinlediğimde şimdi açıklama yapmaya sıra gelmişti.

"Sen bir şey yapmadın zaten, sadece ben her halta korkan, irkilen birisiyim. Birde kafamda başka bir şey vardı ve kapı kolunu tuttuğumda birden sende o taraftan kapı koluna asıldığında gereğinden fazla korktum."

"Anladım, bende daha kötü bir şey oldu sandım. Kapının önünden tıkırtılar gelince bizi uyandırmak için gelmiş olabileceğin aklıma geldi bir bakayım dedim bende. Nereden bileyim bu kadar irkileceğini." deyip güldüğünde bende ona katılarak güldüm.

"Tabii, haklısın yani nereden bilebilirdin ki! Doğru bildin bu arada sizi uyandırmaya gelmiştim, kahvaltı hazır."

"Tamam ben Jisung'a seslenip geliyorum."

Kafamı onaylar bir şekilde salladıktan sonra tekrar mutfağa yöneldim.

 İşte şimdi sırasıydı!

Hiç saçma sapan "Neden böyle hissediyorum ki? Yok ya olamaz!" gibi ergen tripleri yapamazdım. Gayet farkındaydım ne olduğunun. İster istemez hoşlanmıştım işte ondan. Bundan sonra önemli olan onun yanında aptal aşıklar gibi davranmamam gerektiğiydi. 

"Günaydın Jaemin hyung!"

Jisung'un sabah sabah çıkan enerjik sesiyle ona döndüm ve bende gülümseyerek her ne kadar onun kadar enerjik olamayacağımı bilsemde sesimin enerjik çıkmasına özen göstererek "Günaydın!" dedim.

* * * * * *

Keyifli geçen kahvaltı saatinden sonra sıra en nefret ettiğim kısma yani temizliğe gelmişti.

Zaten kim seviyordu ki şu temizlik illetini! 

Jisung ve Jeno'yu içeri yolladıktan sonra masanın üstündeki tabakları yıkamak üzere tezgahın üzerine geçiriyordum ki Jeno tekrar gelmişti. Klasik temizliğe yardım çatışması olacaktı işte şimdi.

"Dur tahmin edeyim temizliğe yardım etmeye geldin ve klasik olarak olarak da "Sen burada bir şeyler yaparken boş boş durmaya içim el vermiyor." diyeceksin." deyip güldüm.

"Tüh, bütün sırrı kaçtı ama olayın! Nereden bildin ki?"

"Bilirim ben." 

"Nasıl bilirsin, müneccim misin yoksa?" 

"Çok fazla gençlik hikayesi okudum. Belki de oradan aklımda kalmıştır bu klasik sahneler."

Muhabbetimize dalmış gülüyorken ne ara Jeno'nun da bana katılıp masanın üzerindekileri toparlamama yardım etmeye başladığını daha yeni fark etmiştim. 

"Jeno! Laf arasında hemen çaktırmadan yardım etmeye başlamışsın!"

"Onun için geldiğimi söylememe kalmadan anlamıştın zaten!"

Gülüşürken içeriden gelen bir şeylerin parçalanma sesiyle elimizde kalan son şeyleri de tezgahın üstüne bırakmış ve içeri gitmiştik. Yere çömelmiş bir şeye bakıyordu. 

"Jisung ne oldu?"

"Bir şey olmadı abi. Sadece ben yanlışlıkla bunu kırdım." deyip yeri gösterdiğinde ikimizde kırılan şeye baktık. Çok da önemi olmayan, öylesine alınmış bir biblo kırılmıştı.

"Özür dilerim Jaemin hyung, istemeden oldu. Sadece bakmak istemiştim!"

"Birde bilerek kırsaydın abiciğim! Dikkatli olsana biraz daha! Jaemin abin senin daha iyi olman için davet etti bizi sen zarar veriyorsun etrafa!"

Jeno'nun azarlamasına karşılık olduğu yerde küçülmüştü resmen Jisung. Yüzü ağlamaklı bir hal almıştı.

"Gitmesene çocuğun üzerine Jeno! Çok önemli bir şey değildi zaten, önemli değil Jisung-ah."

"Yinede özür dilerim hyung. Abim haklı, sen benim için neler yapıyorken ben evine zarar veriyorum hyung." 

Büzüldüğü yerde yavaş yavaş konuşunca bende onun yanına çömelmiştim. Üzgün bir kedi yavrusu gibi bakarken nasıl kendime hakim olabilirdim ki! Yanaklarını mıncıklayarak ona kırdığı şeyin gerçekten önemsiz bir şey olduğuna ikna etmeye çalışıyordum. Ona aynı abisinin davrandığı gibi tıpkı bir bebekmiş gibi davranmam hoşuna gitmiş olacak ki suçluluk duygusuyla yüzünün aldığı şekil hemen gevşemiş ve mutlu bir hal almıştı.

"İşte böyle Jisung-ah! İstersen bütün bibloları kır, senden önemli değil! Öyle değil mi abisi?" diyerek az önce Jisung'u aşırıya kaçmadan azarlayan ve şu anda da bizi gülerek izleyen Jeno'ya atmıştım topu.

"Sen öyle diyorsan Jaemin-ah." 

Herkes gülerek birbirine bakıyorken cebimdeki telefonumu çıkarmış ve "Hadi bu mutlu anımızın bir fotoğrafını çekelim" demiştim. Onlarda onayladığında zamanı gelip bu fotoğraflara tekrar tekrar baktığımızda bu anı hatırlamak için yerde kırılan bibloyu da kadraja girecek şekilde bir açı ayarlayıp birkaç tane fotoğraf çekilmiştik.

"Nasıl çıkmışız hadi bi' bakalım!"

Hepimiz fotoğrafa bakarken kimi fotoğrafta verdiğimiz saçma sapan pozlara gülmüş kimisinde de güzel çıktığımızı belirtmiştik.

Sıra en düzgün çıktığımız fotoğrafa geldiğinde ise Jeno'nun "Tıpkı mutlu aile fotoğrafları gibi olmamış mı bu fotoğraf? Sanki biz evliymişiz de Jisung bizim çocuğumuzmuş gibi, öyle değil mi Jaemin-ah?" demesiyle içimde bir şeyler kopmuştu. O an saf bakışlarımla gülerek onaylamaktan başka bir şey yapacak halim yoktu, resmen kaybolmuştum Jeno'nun sözlerine.

Fotoğrafa tekrar baktığımda artık Jeno'nun dediği şekilde "sanki biz evliymişiz de Jisung da bizim çocuğumuzmuş" gözüyle bakıyordum.





Duvarların Sağlam, Yıkılmaz Sanıyorsun - NoMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin