Aylar önce yaşadığımız hayata göre şu an aşırı monoton bir hayatım vardı. Sadece benim değil, bütün arkadaşlarımın öyleydi. Jisung hastaneden taburcu olduktan kısa bir süre sonra onu yaralayan kişilerin tutuklandığı haberi gelmişti ve o günden beri günlerimiz rahat geçiyordu. Jeno'nun babası da hala yoktu ortalıkta ama merak edeni de yoktu zaten onun. İşimize geliyordu yani.
Ama hiçbir şeyin değişmediğini de söyleyemeyeceğim tabii. Ailem Jeno ile sevgili olduğumuzu öğrenmiş ve bunu o kadar güzel karşılamışlardı ki onlara sarılarak tam bir saat boyunca mutluluktan ağlamış, daha sonra Jeno'ya bu olayları anlatırken aynı şekilde ona sarılıp yine mutluluk gözyaşları dökmüştüm.
Kunhang ve Yangyang bu olaylardan önce sevgili olmuşlardı ama ben dışında kimse bilmiyordu. Söylemeye fırsatları olmamıştı o sıralar fakat olanların üstünden kısa bir süre geçince kendilerini açıklamışlardı. Hepimiz onları tebrik etmiş ve böyle bir şey olacağını tahmin ettiğini söylemişti. Başta yanımızda çekingen davransalar da tıpkı şu an olduğu gibi artık yanımızda kelimenin tam anlamıyla fingirdeşmekten çekinmiyorlardı.
"Kunhang yavaş yedin, bitirdin Yangyang'ı!"
"Ne yapayım abi çok seviyorum! Hem sen hiç öpmüyor musun Jaemin'i yanımızda?"
"Öpüyorum da,"
"Öpüyorsun da?"
"Tamam be, sen kazandın!"
Jeno en sonunda pes ettiğinde hepimiz kahkahalarla ona bakıyorduk. Gülüşlerimizin arasında kapı zilinin sesi duyulduğunda ev sahibi olan Yangyang ayaklanmış ve kapıyı açmaya gitmişti.
"Hello!" diye sondaki 'o' harfini uzatarak enerjik bir şekilde içeri giren Hyuck ve Mark'a inat olarak yapıyormuşuz gibi onların tam tersine enerjisiz bir şekilde biz de "hello" demiştik sanki az önce kahkaha atan kişiler değilmişcesine. Hyuck "Ölmüşsünüz siz, ölmüş! Bu ne böyle?" diye sitem ettiğinde tekrardan kahkaha sesleri evi doldurmaya başlamıştı.
"Eee Yukhei ve Renjun ne zaman gelecek? Haberiniz var mı?"
"Markete uğrayacaklarmış, Renjun 10 dakika önce mesaj atmış."
"E çıkmışlardır o zaman, gelirler şimdi."
"Aynen"
Aradan geçen beş dakika kadar kısa bir süre sonra zil çalınca Donghyuck sanki Renjun ve Yukhei'yi ilk defa görecekmiş gibi bir hevesle koşa koşa kapıyı açmaya gitmişti.
"Ne bu heves ben anlamıyorum ki!"
"Uğraşma sevgilimle Jeno adam, çocuk ruhlu benim sevgilim!"
Mark'ın dedikleriyle klasik bir şekilde şımarıklaşan Donghyuck kapıyı açmadan hemen önce kafasını uzatıp Jeno'ya dil çıkarmıştı. Tabii biz de onun bu şımarık haline her zamanki gibi gülerek tepki vermiştik.
"Biz geldik!" diye enerjik bir şekilde giriş Renjun'e hepimiz şaşkınca bakakalmıştık çünkü onun bu enerjik girişlerine alışık değildik ve haliyle onu bu şekilde görmek bizi şaşırtıyordu.
"N'oldu? Hepiniz çok şaşkın bir şekilde bakıyorsunuz." dedi Yukhei.
"Sevgilinin bu hallerine alışık değiliz, şaşırttı bizi!"
"Oysa benimleyken hep heyecanlı. Bana özel bu tavrı sanırım."
"Tabii ki sana özel olacak Yukhei, salak yapmaz mısın kendini! Bu muşmula suratlılarla buluşmaya mı heyecanlı olacaktım bir de? Bugün sen varsın diye öyle oldu."
"Çok ayıp Renjun! Biz burada saatlerdir sizi bekleyelim, yemeyelim, içmeyelim! Senin dediğine bak! Sen bizi sevmiyorsun kesin!" Renjun'in bu şakalarına hemen drama queenlik yaparak karşılık vermem lazımdı.
"Yalnız drama queenlik benim Hyuck'umun göreviydi." diyen Mark'a Donghyuck da hemen destek çıkmıştı.
"Evet o benim görevimdi. Rol çalıyorsun Na Jaemin!"
"Uğraşmayın sevgilimle Mark Adam ve Hyuck Adam, istediğini yapar benim sevgilim!"
"Kısasa kısas Markcığım." diyerek bu sefer ben çocuklaşarak dil çıkarmıştım onlara.
"Bak, bak! Sevgilisi de sevgilimin rolünü çalıyor! Çok ayıp, sizi kelime hırsızları!" diyerek eline geçen ilk yastığı bize fırlatan Hyuck hedefini tutturamamıştı ve yastık hemen önümüzden geçip yanımızda oturan Yukhei'ye gelince Renjun yine şakacı bir tonla "Lee Donghyuck, sen bittin! Nasıl benim sevgilime yastık atarsın!" diye cırlayıp yere düşen yastığı bu sefer de o fırlatmıştı fakat o da hedefini tutturamayıp Yangyang'a getirmişti. Yastık Yangyang'ın yüzünden sekip hemen ayak ucuna düşünce Renjun hemen oturduğu yerden koşar adım Yangyang'ın yanına vermiş ve sarılıp "Bebeğim, minik kuzucuğum iyi misin? Vallahi hepsi bu çakma güneşin suçu! Sana atmak istememiştim ben!" demişti. Hepimiz Yangyang'a bir şey olmadığını biliyorduk ama Yine de Yangyang hala bizim bebeğimizdi. Zaten Renjun de onları ciddi bir şekilde söylememişti.
Hepimiz Yangyang ne söyleyecek diye ona gülerek bakarken o, beklemediğimiz bir şekilde elindeki yastığı Renjun'in yüzüne atıverince hepimiz kahkahayı basmıştık. Renjun de belli etmeden gülmeye çalışıp "Ne gülüyorsunuz be!" diye cırlayıp hepimize eline geçen yastıkları sıra sıra fırlatmaya başlayınca büyük bir yastık savaşına başlamıştık.
Uzuuuun bir aradan sonra geri döndüüm, merhabaa!! 11. sınıf olduğum için üniversite sınavımda gerekli çoğu bilgiyi bu sene işlenen derslerde alıyorum ve bu çok yorucu oluyor, okuldan sonra da genelde ders çalıştığım için buraya girmeye çok vaktim olmuyor. Haliyle bölüm yazamıyorum da maalesef ama hepinizi ve yazmayı çok özlediim. Diğer bölümü bu arayı çok uzatmadan atmak istiyorum, umarım istediğim gibi yapabilirim. Sonraki bölümde görüşmek üzere!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duvarların Sağlam, Yıkılmaz Sanıyorsun - NoMin
FanfictionMinik ellerimin, elleri arasında kaybolmasını seviyordum.