Na Jaemin
Uyandığımda saat kaçtı bilmiyordum. Hemen yatağımın yanında olan komodinin üzerinde titreşen telefonumun sesine uyanmıştım. Eğer arayan Jeno olmasaydı kesinlikle söverek açardım ama neyse ki arayan Jeno'ydu.
"Efendim." dedim telefonu kulağıma götürdüğümde. Sesim yeni uyandığımı belli eder şekilde çıkmıştı. Karşı taraftan sadece kesik kesik nefes alış veriş sesleri geliyordu.
"Jeno, iyi misin?" vücudumu ele geçiren telaş sayesinde iyice ayılmıştım. Bu sefer kesik nefes seslerinin arasından kaçan iki, üç hıçkırık sesi de duyulmuştu "Jeno bir şey söyler misin lütfen, endişeleniyorum!"
"Jaemin-ah..." Jeno'nun kısık çıkan sesiyle artık kesinlikle emindim. Kötü bir şey olmuştu.
Jeno'yu ağlatacak, yıkacak kadar kötü bir şey olmuştu hem de.
"Jeno ne oldu!"
"Jaemin, Jisung... Yok, nerede bilmiyorum! Ev... Her yer batık, lekeler var Jaemin-ah..."
"Jeno dur! Dur sakin ol! Anlamıyorum dediklerinden, biraz bekle yanına geleceğim hemen tamam mı? Sakin olmaya çalış en azından."
"Tamam, tamam Jaemin-ah. Çabuk gel, lütfen çabuk gel, n'olur Jaemin!"
"Tamam, çıkıyorum bak ben hemen. Neredesin sen şimdi? Evinde mi?"
"Evet."
"Tamam çıkıyorum ben şimdi evden. Telefonu kapatmam gerek, sen sakın hiçbir şey yapma tamam mı? Otur bir yere ve sakın kıpırdama." dediklerime cevap olarak sadece kısık sesli bir mırıltı çıkartmıştı. Jeno'yla olan konuşmamdan sonra hemen düşünmeden Kunhang'ı aramaya koyuldum.
"Alo, Jaemin? Gecenin bu vaktinde ne oldu?"
"Kunhang biliyorum saat geç ama yardıma ihtiyacım var. Aslında benim değil Jeno'nun yardıma ihtiyacı var." Bir yandan Kunhang'la konuşup bir yandan da taksiciye yolu tarif ediyordum.
"Jeno'ya bir şey mi oldu Jaemin?!" beklemediğim bir anda bağırınca irkilmiştim.
"Bilmiyorum, bilmiyorum Kunhang! Sesi hiç iyi gelmiyordu, ağlıyor gibiydi hatta. Parça parça bir şeyler söyledi ama asla anlamadım ne demek istediğini. Şimdi evine gidiyorum, sen de gelebilir misin?"
"Gelirim tabii, benim kardeşim orada kötü durumda bir de gelmemezlik yapacak halim yok ya!"
"Tamam, ben geldim sayılır zaten. Sen de gelirsin hemen değil mi?"
"Gelirim on, on beş dakikaya."
"Tamam görüşürüz."
"Görüşürüz."
Telefonu kapattıktan bir, iki dakika sonra Jeno'nun evinin olduğu sokağın başında indim taksiden. İner inmez koşa koşa eve ulaştım ve zile bastım. Kapı yavaşça açıldığında zar zor ayakta duran Jeno'ya hiçbir şey demeden sarıldım. Çünkü bilirsiniz böyle zamanlarda insanların sıcak bir sarılmaya ihtiyacı vardır. Ayrıldığımızda bu sefer de dudağına küçük bir öpücük kondururken bir yandan da elimle yanağında kurumuş yaş izlerini siliyordum.
"Ne oldu sevgilim? Ne bu hale getirdi seni?" diye sorduğumda hiçbir şey demeden beni içeriye doğru çekiştirdi.
Neler olmuştu burada?
Her yer, her yerdeydi ve koltuğun üzerinde irili ufaklı kırmızı lekeler vardı. Bu lekelerin kan lekesi olması o kadar korkutuyordu ki beni. Koltuğa oturup elimi lekelerin üzerinde gezdirmeye başladığımda korku dolu bakışlarımla birlikte Jeno'ya döndüm. Sormaya dilim varmıyordu. O da anlamış olmalı ki başını usulca sallayıp göz yaşları içinde yere çöktü. Hemen oturduğum yerden kalkıp onun yanına çökmüş ve ona mı zarar gelmiş diye vücudunu incelemeye başlamıştım. Üzerinde telaşla gezinen ellerimi yavaşça tutup "Ben değil Jaemin, miniğim... Küçücüğüm, o yok..." Dedikleriyle birlikte benim yanımda kocaman kalan bedenini ona göre küçücük kalan kollarımın arasına almıştım. Jisung'a bir şey olmuş olma ihtimali içimi kötü yapıyordu. Biz sarılırken duyulan zilin sesiyle kollarımızı ayırdık.
"Jisung geldi değil mi Jaemin? Şimdi hesap sorarım ben ona nereye gecenin bu vaktinde diye! Gideyim de miniğimi bekletmeyeyim daha fazla!" diye heyecanla yanımdan ayrılırken gelenin büyük ihtimalle Kunhang olduğunu söyleyememiştim. Çömeldiğim yerden kalkıp Jeno'nun yanına gittim. Tam da aklımdaki gibi gelen Kunhang ile sarılıyorlardı yanlarına ulaştığımda.
"Kunhang'a ben haber vermiştim." dedim onlar ayrılırken. Herkes birbirine bakarken kısa bir sessizlik bile olmaya kalmadan Jeno'nun telefonu çalmıştı. Arayan numaraise kayıtlı değildi.
"Alo?"
...
"Nasıl ne?"
...
"Jisung! Korkma miniğim ben bulacağım seni tamam mı?"
...
"Jisung! Jisung iyi misin? Ulan şerefsiz! Hepinizin tek tek burnundan getireceğim anladın mı beni! Başlatma babaya şimdi! Kardeşimin kılına zarar gelsin mahvederim seni!"
Jeno konuşma sonlanır sonlanmaz elindeki telefonu yere fırlatıp "Hay sikeyim!" diye bağırdığında olduğum yerde sıçramıştım. Onun bu halini ilk defa görüyordum ve kesinlikle bir daha görmek isteyeceğim bir hali değildi.
Jeno anlık sinirle elini duvara vurmaya ve "Ne yapacağım ben?" diye sayıklamaya başladığında ne yapacağımı, onu bir nebze de olsa nasıl sakinleştireceğimi bilmiyordum. Tam yanına gidecekken Kunhang benden önce davranmış ve Jeno'nun yanına gidip önce duvara vurduğu elini tutmuş ardından da kendine çevirip bir kez daha sarılmıştı.
"Hayır, Kunhang dur! Telefon, parçalandı, hayır!" diye Kunhang'ı ittiğinde hemen eğilip bataryası ve kapağı ayrılmış telefonu alıp düzeltmeye başladı. Telefonu eski haline getirdiğinde açıp başka bir arama var mı diye kontrol etti.
"Jeno, ne oluyor sevgilim? Kiminle konuştun, ne dedi sana?" diye sordum ses tonumun olabildiğince sakin ve yumuşak çıkmasına özen göstererek.
"Babamın borçları yüzünden kaçırmışlar miniğimi Jaemin! O pislik herifin zıkkımlanacak içki almak için borç aldığı adamlar benim masum meleğimi kaçırmış! Bir de gelmiş borcunu ödemezsen kardeşinden önce ilk ona zarar veririm diyor. İnan o herif sikimde bile değil ama Jisung'un saçının tanesine bile zarar gelirse ne yaparım ben Jaemin-ah? Ne yaparım ben Kunhang? Nasıl affederim kendimi?"
Gerçekten çok uzun aralıklarla bölüm paylaşıyorum ve bu beni hiç memnun etmiyor ama resmen kelimelerim bitti, yazamıyorum. N'olur linçlemeyin beni sdmnndmnsdmnsdn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duvarların Sağlam, Yıkılmaz Sanıyorsun - NoMin
FanfictionMinik ellerimin, elleri arasında kaybolmasını seviyordum.