Önceki bölümün yorumsuzluğu beni ağlatacaktı skfjsk lütfen bu bölüme bol bol yorum yapın düşüncelerinizi merak ediyorum!!
Keyifli okumalar :**
Arctic Monkeys,Do Me a Favour
XIV|Sehpa, Taş ve silahlar
Gözlerim tezgaha bakıyordu. Elimdeki yarılanan soğuk kupayı tekrardan ağzıma götürmeden önce mırıldanmıştım. "Bunu kimden duydu bilmiyorum..." bir akşam üstüydü ve ben vakitsiz bir şekilde kafayı bulmaya çalışıyordum. Son yarım saattir, arada bir bakışlarımı Seungmin'e çıkarıyor ve kıkırdıyordum. Midem bok çukuruna dönmüştü. Ağlayacakmışım gibi hissediyordum. Duygularım yoğundu fakat o kadar birbirine geçmişti ki dışarıya sadece sığ yanı yansıyordu. Trajikti. Siktiğimin,
Keş evsizlere dönmüştüm.
"Korkmuş gözüküyordu...çok tuhaf.. Seungmin, oysa Jeongin'in dar alan dışında hiçbir korkusu yok, biliyor musun?" Dakikalardır konuşuyordum. Önceki dediklerimin yarısından fazlasını hatırlamıyordum bile. Tamamen bilinç akışı yaşıyor ve bunu dışa vuruyordum. Benim için endişeleniyordu.
Ve buna inanamıyordum.
"Bilmiyordum." demişti fısıltıyla. Ardındansa parmağını çene ucumda hissetmiştim. Alık alık bakışlarımın odağı, çok geçmeden o olurken, derin bir iç çekmiş ve gülmeye çalışmıştım. "Gereksizdi." burnumu çektim. Parmağı hâlâ oradaydı ve hafifçe okşamaktan geri kalmıyordu. Omuzlarını silktiğini gördüm. "Umurumda değil." çapsız bakıyordu. Çok yakınımdaydı fakat nefesini dudaklarımın üzerinde hissettikçe onun dışındaki birini düşlüyordum. O, her yerdeydi.
Bileğimdeydi.
Tokası günlerdir bileğimdeydi.
Jeongin adını söyleyene kadar uzaklığımızı bu kadar düşünmemiştim. Ona olmayan güvenini dillendirdiğinde koca siktir çekmek istemiş ve günlerdir toplamadığım saçlarım varlığını hissettirmişti. Felix'i her ne olursa olsun desteklerdi Jeongin. Belki anlaşamazlardı fakat onun o boktan beyninin paçayı bir şekilde kurtarmaya çalıştığının farkında olduğundan, elinden destek olmak dışında hiçbir şey gelmiyordu. Her ringte, mutlaka onun bağırışlarını işitirdim. Arkadaştık, her ne kadar mesafeli olduğumuzu düşünsem de öyle değildi,değildik. Jeongin'e değer veriyordum ve şu anki halime gelmemde kendisinin de payı vardı. En az Felix kadar.
Şimdiyse dövüşten uzak durmamı istiyordu.
Yani otomatik olarak Felix'ten uzak durmamı.
"Seungmin," derken gözlerimi ağırca açıp kapamış ve yerimde kıpırdanmıştım. O bok kafalı yine zihnimdeydi ve kafamı patlatmak istiyordum. "Bana böyle yaklaşma." yabancılaştığımı hissediyordum. Kendime,
Çevreme yabancı gibi.
Durmazdım. Tanrı şahit ki bu kadar yakınımda duran yakışıklı bir erkeği yatağa atmak için cidden durmazdım. Bilincim istiyordu, zihnim onunla yeniden beraber olmak istiyordu. Peki neden böyle oluyordu? Modumda olmadığım bir andı sanırım. Gözleri kısılmıştı dediklerime karşılık. "Nasıl yaklaşayım?" demişti sonra. Dudaklarımı yalamıştım. "Bilmiyorum." başımı iki yana salladım. "Ama şimdi değil, havamda değilim."
Diyeceklerimi esirgemeyen bir insan olmuştum her zaman. Dürüstlük ve patavatsızlık arasında çok ince bir çizgi vardı.
Bense o çizgiden patavatsızlıkla açık ara çok uzaktaydım.
"Rahatlamanı istiyorum sadece."demişti, baş parmağı yukarı kaymıştı ve aralık duran alt dudağıma ulaşıp aşağı çekiştirmişti. Gözleri aşağıdaydı. "Güzel bir çocuksun ve ben güzel çocukların bitik olmasını istemem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reckless - 破壊者 ¦ hyunlix
Fanfiction'Biri beyin,diğeriyse kas gücüydü. Kazanmak içinse iş birliği gerekiyordu.' • [angst olaylar içerir!] Switch! |Ms 45'in yan kitabıdır. Okumak için illa onu da okumanız şart değildir.| |Fazlasıyla Kara mizah, olumsuz örnek ve argo içerir.| 17.12.20 0...