Sıkılmayın amin..İyi okumalarrr :*
Sizi seviyorum!!
Chase atlantic,moonlight
XXIII¦GerçeklikDurmakla aram pek de iyi değildi.
Kafamın dikine giderdim ve abimin deyimiyle frenleri tutmayan aptal bir arabadan farksızdım. Birilerinin yanında durmak benim için başlıca bir sorundu ve bu sorunun kaynağı da bizzat bendim zaten. Şaka gibiydi. Kendimi aşırı yorgun ve önceki hallerimin aksine durgun hissetmem cidden de şaka gibiydi. Kafamın dikine her zamanki gibi gidememek, bildiğimi yapamamak,
Boyun eğmek, bana göre değildi fakat şu an, tam da bunu yapıyordum.
İçime kapanık değildim, en azından kendimi tanıdığım kadarıyla hissettiklerimi her daim dışa vuran biri olmuştum. Fakat şimdi neden böyleydi?
Neden kapkalın bir kabuktaymış gibi hissediyordum?
Tutunarak gittiğim duvarlar bile üstüme üstüme geliyordu sanki ve sonu düşündükçe ağlama isteğim katlanarak artıyordu. Ağlamak istiyordum. Sarsılarak yürümek yerine bu sarsıntıyı engellemek adına olduğum yere çökmek ve nefes almak istiyordum. İlk defa bu kadar sarsıcı bir şekilde nakavt olmuştum. Ciddi ciddi,
Hayatımın maçını göz göre göre kaybediyordum.
Bahçesinden çıkıp gitmiştim ve gittiğim gibi de 'ne saçmalıyorum ben' diye düşünürken kendimi evimin oralarda bulmuştum. Bok gibi hissediyordum. İşte şimdi gerçekten de bok gibi hissediyordum ve bu boku temizlemek için çok geç kalmıştım. Titriyordum. Midem acıyordu. Kapıya asılmış, vuruyordum ve her vuruşumda parmak boğumlarım geriliyor gibiydi. "Tutunmak mı?" demiştim kendi kendime. "Bana neden tutunsun...Ardında birçok insan var ve bir ton sikin içinde bana neden tutunsun?" belki de fazla kapılmıştım. Onun yüzünden abimle tehlikede olabilirdik. Her şey, koca bir boşluğa varıyordu ve artık üstesinden gelmekte zorlanıyordum. Abim dediği adamın gıkı bile çıkmamıştı pansuman esnasında. Sadece Minho bağırmıştı. Çok bağırmıştı hem de. Fakat Chan, tüm acısına rağmen ne, ne olduğuyla alakalı gıkını çıkarmış ne de Minho'ya cevap vermişti.
Abimin de aynı boşlukta hissettiğine emindim.
Kapı açılmıştı ve Minho, kocaman olmuş gözleriyle bana atıldığında kollarımı boynuna dolamış ve ona sarılmıştım. "Hyunjin-" susmuştu. Şaşkınlığı kaskatı kesilen bedeninden belli olurken ben, yüzümü omzuna biraz saha gömmüş ve sarılışımı sıkılaştırmıştım.
Bilirsiniz, okul dönemindeyken eğer sürekli meşgulseniz ve abiniz eve geldiğinizde de eğer yoksa onu sık sık göremediniz. Yokluğuna alışırdınız en basitinden.
O yüzden varlığı tuhaf hissettirirdi.
Şu anda da, seneler sonra ilk kez ona böyle sarılırken tuhaf hissediyordum. Belki ilk kez, artık o soğukluğa alışamamıştım. İlk kez, bana yardım etmesini istemiştim. İlk kez elimden tutmasını,
Çünkü nereye gideceğimi bilmiyordum.
Saniyeler sonra elleri belimi bulduğunda bir süre o şekilde kalmıştık. Gözlerim yumuluydu ve başka hangi cehennemin beni beklediğinden kısa süreli de olsa bir haberdim.
Ta ki gözlerimi açıncaya ve merdivenin önünde duran Jeongin'i ve Changbin'i görünceye kadar.
-
Salondaydık.
"O, bir sahtekar."
Elimdeki filtre kahveye öylece bakarken fincanı tutup fırlatmak ve yukarı çıkıp uyumak arasında gidip geliyordum. "Evimize gelen çocuk mu? Hyunjin cevap ver ondan mı bahsediyor?" Minho'yu işin içinden uzak tutmak istemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reckless - 破壊者 ¦ hyunlix
Fanfiction'Biri beyin,diğeriyse kas gücüydü. Kazanmak içinse iş birliği gerekiyordu.' • [angst olaylar içerir!] Switch! |Ms 45'in yan kitabıdır. Okumak için illa onu da okumanız şart değildir.| |Fazlasıyla Kara mizah, olumsuz örnek ve argo içerir.| 17.12.20 0...