İyi okumalar :*-
I|Beklenti
"Vur!"
"Vur!"
"Hadi Hyunjin!"
"Felix!"
"Siktir-hoca mı geliyor!"
Dişlerimi sıkarak altıma aldığım çocuğun yüzüne, bir yumruk daha patlattığımda kanayan suratını buruşturmuş, "Lan yavaş olsana pezevenk(!)" demişti mırıltıyla. Saçları yerleri süpürse de, durumu söylediği kadar kötü değildi.
Tipi hâlâ yerindeydi sonuçta.
Nefes nefeseyken onu önemsememiş, etraftaki koşuşturmalar arttığından başımı kaldırıp çevreye kısaca bir göz atmak istemiştim.
Tabi dikkatim, yalnızca bir saniyeliğine dağılırken, bu ona yetmiş hatta artmıştı bile.
Kendimi bir anda yerde bulduğumda, afallayarak ona bakmıştım ve üzerimdeki beden, suratındaki kocaman gülümsemeyle yumruğunu havaya kaldırıp suratıma vurmak için hazırlanmıştı.
Ayda iki ya da üç kez,
İnsanlara bu gösteriyi sunuyorduk.
Hırıltılı bir nefes verdi, "Elim acıyacak anasını satayım.." demişti fakat emindim ki ikimiz dışındaki kimse duymamıştı bu sızlanmasını. Etrafta öyle büyük bir gürültü vardı ki, kendimi smackdown'a çıkmış gibi hissetmeden edemiyordum. Burnumu çektim ve yutkunmamın hemen ardından, "Çak artık! "dedim. İki yanımda duran ellerim yakalarına çıkarken Felix, sert bir soluk vermiş ve esaslı bir vuruşu yanağıma indirmişti.
" Sikeyim-sikeyim! "
O, üzerimden bir hışımla kalkıp giderken ben, ağzımı aralamış, tek elimle yerden destek alıp oturduktan sonra yanağımı ovuşturmuştum. İnsanlara bakmıyordum bile. Nasıl olsa birazdan beden eğitimi öğretmeni burada olacaktı. Her şey klasikti.
" Çabuk sınıflarınıza gidin!"
Ben bu emirden biraz muaf kaçıyordum.
Bu yüzden etraftaki çember, genişleyene kadar başımı dahi kaldırmamış, hiç üzerime alınmadan yerde oturarak kendime dinlenme imkanı tanımıştım.
İlk önce ben Felix'e sataşırdım bazen de o. Duruma göre, kim eğer sabah ters tarafından kalkmışsa bunu ruh halimiz belirlenirdi. İş, en başta sözlü kavga olarak başlar, ardındansa birimizin tek bir teması durumu bok yoluna sürüklerdi. Öfkemizi gerçekçi kusmak zorundaydık. Bu iş, iki üç yumruk-tekmeyle halledilebilecek bir iş değildi.
Bazen kasti olarak onun babasına laf söylerdim. Çünkü en zayıf noktası buydu.
Bazense o da benim anneme laf söylerdi-ki bazen siktir et rolü, iyi bir benzet şunu, fikri aklımdan filtresiz geçmeden edemezdi- iş alevlenirdi.
Bazen dozu kaçırıp kaşımızı gözümüzü kanatabiliyorduk fakat bu konuda dezavantajı olan ben değil, Felix'ti.
Eh, üzerine bahis oynadığı elemanın akşama sapasağlam olması gerekiyordu neticede.
Muhtemelen şu anda tuvalete gitmişti ve suratını yıkamaya başlamıştı. Dudağını bok etmiştim fakat umurumda değildi. Aramızdaki bu şeyin, en önemli maddesi bir sınırın olmamasıydı.
Tamamen birbirimizin insafına kalmıştık.
Burnumu tekrardan çektim bu sırada. Onu o kadar ezberlemiştim ki, kantine inip buz alacağını ve yumruk attığı eline tutacağını biliyordum. Çelimsiz değildi sadece zayıftı. Bunun nedeni barizdi zaten. Beslenmesi berbattı, sabah öğünü berbattı, iştahı yoktu. Kendinde dikkat ettiği tek şey kıyafetleri ve saçlarıydı. Kendini fazla siklemiyordu. Kendini fazla siklemediği gibi kimseyi de siklemiyordu. Onun yüzünden sigaraya başlamıştım, kısacası,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reckless - 破壊者 ¦ hyunlix
Fanfiction'Biri beyin,diğeriyse kas gücüydü. Kazanmak içinse iş birliği gerekiyordu.' • [angst olaylar içerir!] Switch! |Ms 45'in yan kitabıdır. Okumak için illa onu da okumanız şart değildir.| |Fazlasıyla Kara mizah, olumsuz örnek ve argo içerir.| 17.12.20 0...