Küçükken pamuk şekerimi alıp bulutların üzerinde renkli atımla turlayacağımı düşünürdüm. Sonra kötü adam şekerimi benden almaya çalışacaktı, prens de beni kurtaracaktı. Küçükken bu hayallerin kurulan en masum hayal olduğunu bilmiyordum.
İki gün öncesine kadar tek hayalim yaşamakken şimdiki hayalim ise sonsuza kadar mutlu olmaktı ve öğrenmiştim ki sabredince hayaller gerçek oluyordu. Başım Jaemin'in omzuna yaslıyken ince kollu giyiyordu. Havalar ısınmıştı biraz. Elinde telefonum vardı ve fotoğraflarımıza bakıyordu. Evinde tektik. Saat öğlen 2'ye geliyordu. Ben mayışmışken omzunu birden çekmesiyle kafam aşağı düştü.
''Of,'' dedim doğrulurken. ''Gıcıksın.''
''Baksana ne kadar yakışıklı çıkmışım bu fotoğrafta.'' Benim aksime şakıyarak konuşurken gülümsedim ama aynı anda göz devirdim. ''Ya, ne demezsin.''
Jaemin'in üzerinde mavi bir kısa kollu, altında da siyah şortu vardı. Ben de siyah şortumu giymiştim, saçlarımı geriye attıktan sonra üzerimdeki siyah, kalın askılı bluzu geriye çektim. ''Gün boyunca yatakta durduk, biraz daha kalırsak kara bir delik açılacak ve bizi içine çekecek.'' Homurdanarak dizlerimi kendime çekip bağdaş kurdum. Jaemin sırıttı ve telefonumu kilitleyip kenara koydu. Bana doğru gelirken mutlu gözüküyordu.
Gerçekten mutluydu. Duygular hakkında tek bilgisi platonik olmak olan ben onun mutlu olduğunu hissediyordum. Beni kurtarmanın mutluluğu muydu yoksa benimle beraber olmanın mıydı bilmiyordum. Sonuçta mutluyduk.
Ağırlığını bana vermeden beni geri iterken kollarını belime sardı ve başını açıkta kalan boynuma gömdü. Kollarımı boynuna sarıp ellerimi ensesine koyup saçlarına daldırdım. Her zamanki gibi tarçın kokuyordu. Başını iki yana sallayarak beni gıdıklarken kolları arasında tamamen kaybolmuştum.
''Yapma,'' dedim gülmemeye çalışırken. ''Boynumdan bile gıdıklanıyorum.''
''Ne güzel işte.'' diyerek en sonunda gıdıklamayı bırakmış ve doğrulmuştu. Kollarım boynuna dolanmış olduğu için ben de doğrulmuştum, ikimiz de bağdaş kurmuştuk. Dizlerimiz birbirine değiyordu.Birkaç saniye soluklanmıș, ardından da ellerini omuzlarıma koymuştu. "Bak." diyerek başını salladı, saçları biraz daha dağıldı ama görüşü açıldı. "Akşam Hena ve Jungwoo ile bir yerlere gidelim."
"Nereye?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Birkaç saniye düşünüp ellerini çekti omuzlarımdan. "Bilmem. Park belki, sinema. Hatta evde durup film bile izleyebiliriz."
"Ben ararım Hena'yı birazdan." desem de gözlerim baş parmağının üzerindeki harfe takıldı. Ellerimle elini tutup parmağına baktım. "Bu kalıcı dövme mi?"
O da başını aşağı indirdiğinde iki yana salladı kafasını. "Hayır, sildireceğim ama vakit bulamıyorum." Omuz silktim.
"Önemli değil zaten, kalsa da olur." Gülümseyip kollarını tekrar bana sararken beni geri itmiş ve tüm ağırlığını üzerime vermişti.
"YA, NEFES ALAMIYORUM!"
Mutluyduk.
🌸🌸🌸
ben angst adamıyım n'oluyo bana NVMGKTIFORLTKE
edit: yanlışlıkla sabahın köründe yayınladımVDBWFKK3NDMR lütfen uyanmış olunnn 🤭
cumaya kadar bitirmeyi düşünüyorum kurguyu, o yüzdeeen sık bölüm gelecek vee yorum okumak istiyorum, lütfen yıldızı parlatalımm😽💛🐥🍋🌠🌟
🌸🌸🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hope Not
Fanfictionçünkü sevgisiz büyümek acıtırdı. ⇁ na jaemin + girl, angst © jieiee [tamamlandı] ☇ hayrankurgu #504 kapak tasarım: @arriaq all rights reserved