Saniyelerdir karşımda dikilmiş kadın bir bana bir de birkaç metre uzağımda olan Austin'e bakarken tepkisizdim. Hislerimi anlayamıyordum. Hiçbir şey söylemeden çekip giden kadın karşımdaydı. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum.
Düşüncelerim allak bullak olmuştu. Nasıl bir durumun içerisindeydim böyle? Tüm bu yaşadıklarım rüya gibiydi. Fazla imkânsız olaylar gelişiyordu. Artık gerçeği ayırt etmekte zorlanıyordum. Gerçekten bir rüyanın içerisindeysem? Neden uyanmıyordum o halde?
"Neler oluyor? Bir kız gelip annesi olduğunu söylüyor, yıllar önce çekip giden sen bir anda saçma bir şekilde ortaya çıkıyorsun?!"
Duyduklarımla bakışlarım Austin'e dönerken kaşlarımı çattım. Yıllar önce çekip gittiğini mi söylüyordu? Yıllar öncesi hangi zaman olabilirdi ki? Tanrım bu nasıl bir saçmalık böyle?!
"Hayır, bunların gerçek olması imkânsız. Bu olanlar saçma bir rüya sadece.."
"Yaşadıklarının hiçbiri rüya değil. Sadece bilmediğiniz şeyler var."
Buğulanan gözlerimi karşımda kalan kadına çevirip kaşlarımı çattım. Tanrı aşkına daha bilmediğim ne olabilirdi ki?! Düşünmekten beynim çürüyecekti. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapatırken "Anlat." dedim duyabileceği bir şekilde. "Bu yılda yaşamanı, çekip gitmeni, her şeyi!"
Kaşlarını kaldırıp derin bir nefes alırken başını olumsuz anlamda sallamıştı. "Henüz zamanı değil, Lena. Zamanı geldiğinde size her şeyi anlatacağım. Şu an size söyleyebileceğim tek şey ikinizin kardeş olduğu. Her ne kadar babalarınız farklı kişiler olsa da."
"Ne zamanından bahsediyorsun? Yıllar geçmesine rağmen hâlâ zaman mı diyorsun?!"
Austin aklımdan geçenleri söylerken bakışlarımı ondan tarafı çevirdim. Sinirli gözüküyordu. Haklıydı. Haklıydık.
"O zaman pek yakın, sadece biraz daha bekleyin."
Bir şey söylemeye yeltenmiştim ki gözlerimin önünde yok olmuştu. Nasıl? Nasıl olur bu? Bakışlarım Austin'e döndüğünde o da benden tarafı dönmüştü. Yüz ifadesi fazlaca ciddiydi. Mavi gözleri sinirden kaynaklı olsa gerek koyu gözüküyordu.
"Sen de gitsen iyi olacak."
Başımı eğip bakışlarımı sol tarafımda kalan kısa koridora çevirip ardından ilerlemeye başladım. Onun da yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacı vardı. Öğrendiğimiz küçük bir şey değildi.
Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp açtığım kapıdan çıkarken duraksayıp arkamdan gelen bedenden tarafı döndüm. "Birkaç gün sonra tekrar geleceğim. Konuşmamız gereken şeyler var."
"Gelme. Bu zamana kadar bir kardeşim yoktu, bundan sonra da olmasına gerek yok."
Gözlerimi devirip gözlerimi yüzünde gezdirdim. Görünüş olarak anneme hiç benzemiyordu. Güzel bir yüze sahipti. Dolgun dudakları, biçimli bir burnu vardı. Lakin yüzünü gizliyordu. Bunu neden yapıyordu hiçbir fikrim yoktu.
"Beni kardeşin olarak görmeni istemiyorum senden.."
"Her neyse. Bu konu hakkında hiçbir şey konuşmak istemiyorum."
Nefesimi dışarı verip gözlerimi üzerinden çektim. Merak ettiklerimi annemden öğrenecektim sanırım. Bu huysuzla anlaşamayacaktım belli ki. Evden çıktıktan saniyeler sonra kapının kapanma sesini duyunca elimi saçlarımdan geçirip duraksadım. Dakikalar önce yaşadıklarım neydi öyle? Bir kardeşim vardı öyle mi? Gülerek başımı olumsuz anlamda sallarken Daragon'un yanına gitmiştim. Kim bilir daha neler ortaya çıkacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Journey In History ᴶᴶᴷ
FanfictionGeçmişe giden Lena, Jeon şatosunun geleceğini değiştirebilecek mi? 31.08.2020 20.09.2021