XII - Journey In History

1.3K 186 315
                                    

Mavi gökyüzünü süsleyen beyaz bulutlar esen hafif rüzgârla gelip öylece giderken izlemekle yetiniyordum sadece. Günü böyle boş geçirmek sıkıcı dursa da aslında değildi. Tam tersine şu anda hissettiğim huzuru daha önce hissettiğimi sanmıyordum. Sessiz, doğayla baş başa..

Yattığım yerden doğrulup derin bir nefes aldım. Arkamda kalan şatoyu uzaktan bir müddet süzdükten sonra ayağa kalkıp yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Karşımda kalan şatonun geleceğini fazlaca merak ediyordum.

Ön bahçeye girdiğimde Seokjin'i Jungkook'un gül bahçesinden içi güllerle dolu olan bir sepetle çıkarken görmüştüm. Lakin güllerin hepsi beyazdı. Neden onları toplamıştı?

Merdivenlerin sonunda bekleyen hizmetli kız Seokjin'in çıktığını görünce ona doğru ilerlemiş, güllerle dolu olan sepeti elinden alıp şatoya doğru ilerlemişti.

Bakışlarım tekrar Seokjin'i bulduğunda Namjoon'un tarafındaki gül bahçesine doğru ilerlediğini görmüştüm. Sanırım oradaki gülleri de toplayacaktı.

Hızlı adımlarla yanına gidip "Merhaba." diyerek selam verdiğimde bakışları benden tarafı dönmüştü. "Merhaba?" Sorar bir şekilde yüzüme bakarken samimi bir şekilde gülümsedim.

"Sizinle pek karşılaşmıyoruz. Bu yüzden selam vermek istedim."

Tek kaşını kaldırıp başını olumlu bir şekilde salladıktan sonra bahçenin girişinde olan sepeti alıp gül bahçesine giriş yapmıştı. Sanırım beni pek takmayacak gibiydi.

"Neden gülleri topluyorsunuz?"

"Sahipleri istiyor."

Yüzüme bakmadan cevaplarken elindeki bıçakla dikkatli bir şekilde sapı uzun olacak bir şekilde gülü kesip büyük olan dikenlerini tek tek koparmıştı.

"Yardım edebilir miyim?"

"Gerek yok."

Kaşlarımı çatıp ben burada yokmuşum gibi davranan bedenin yan profilini izlerken kollarımı göğsümde birleştirdim. "Neden? Siz kesin ben dikenlerini ayıklayayım."

Benden tarafı dönüp gözlerini yüzümde gezdirdikten sonra "Gerek yok." diye tekrarlayıp gülü sepete koymuş, işine geri dönmüştü. Neden yardım etmemi istemiyordu ki? Ayrıca neden böyle soğuktu bu?

"Peki.. Sizinle sohbet edelim? Pek konuşmuşluğumuz yok."

"Meşgulüm şu an."

Gözlerimi devirip nefesimi dışarı üflerken bahçeye giren Hwarin'i görmüştüm. Göğsümde bağlı olan kollarımı indirip yaklaşmasını bekledim. Yüzünde samimi bir gülümseme vardı.

Yanımıza vardığıda başıyla selam vermişti. Aynı şekilde selam verirken "Ne yapıyorsunuz?" diye sormuştu. Seokjin kısaca gülleri topladığını söyleyip işine geri dönerken Hwarin eğilip sepetteki güllerden bir tane almıştı.

"Bunu alabilir miyim?"

Seokjin kısa süreli olarak Hwarin'e baktıktan sonra "Elbette." deyip yanımızdan ayrılmıştı. Soğuk tavırlarının sadece bana karşı olmadığı için mutlu olmuştum açıkçası. Demek ki genel hâli böyle soğuktu.

"Sanırım pek sosyal biri değil."

Hwarin'in söyledikleriyle ondan tarafı dönüp gülümseyerek başımla onayladım. "Sanırım öyle."

"Sabah kahvaltıya gelirsin sanmıştım."

"Ah, Jungkook'la konuşmak istediğim bir konu vardı. Bu yüzden size katılamadım."

Başıyla onaylarken gözlerimi başka bir yöne çevirdim. Namjoon'la aralarının bozuk olduğunu bildiğini sanmıyordum. Ortalığı karıştırmak istemezdim açıkçası.

Journey In History ᴶᴶᴷ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin