Dragon'un beni şatoya geri getirdiği dakikalar oluyordu. Beni götürdüğü yeri Leydi Ella'ya söyleyip ortalığı karıştırmak gibi bir düşüncem yoktu. Her şey yeterince karışık bir haldeydi zaten. Daha da sarpa sarmasını istemiyorum.
Bahçeden çıkıp merdivenlere ilerleyeceğim sıra elindeki siyah şemsiyeyle merdivenlerden inen Jungkook girmişti görüşüme. Bahçeye girip gözden kaybolurken nereye gittiğini anlamam uzun sürmemişti. Onun ardından bakarken bahçeye giren at arabasıyla bakışlarım arabayı bulmuştu.
Arabadan inen beden tanıdıktı. Jungkook'un sekiz yıl ilişki yaşadığı kadındı. Lakin neden geldiğini anlayamamıştım. Buradan giderken oldukça sinirli gözüküyordu. Bakışları benden tarafı döndüğünde yüz ifadesi bariz bir şekilde değişmişti. Adımları yavaşça üzerime doğru gelirken kaşlarımı çattım. Birkaç adım kala durup kırmızı eldivenli ellerini birleştirmişti.
"Sen hâlâ buradasın. Söylesene neden gitmiyorsun?"
"Hesap vermek zorunda olduğum biri olduğunuzu sanmıyorum."
Sahte bir şekilde gülümseyip üzerime doğru bir adım attığında neden böyle davrandığını anlamaya çalışıyordum.
"Jungkook'un etrafında dolanmanı istemiyorum."
Jungkook'un etrafında dolandığımı nereden çıkarıyordu? Bir dakika. Gitme nedeni ben miydim yoksa? Eğer öyleyse başlı başına saçmalıktı bu.
"Onun etrafında benim dolanmadığım kesin, hanımefendi."
"Ne demek istiyorsun sen bana?!"
"Bence anladınız."
Beklemediğim bir şekilde yanağımda hissettiğim baskı şaşırtmıştı beni. "Haddini bil!" Tüm sinirimi gözlerime toplayıp ona göndermekten çekinmiyordum. Bana vurma hakkını kendinde nasıl buluyordu?
"Bana vurma hakkını size kim verdi?!"
"Ne oluyor orada?!"
Jungkook'un sesininin hemen ardından bedeni görünüre girdiğinde odak noktam hâlâ o kadındı. Sinirlerime hakim olamıyordum. Sıktığım ellerim artık kırılma raddesine gelmişti.
"Neden geldin Rinah?"
"Konuşmak için. Baktım senin bir adım atacağın yok, ben atayım dedim."
Nefesimi dışarı verip bakışlarımı yere indirdim. Yanlarından ayrılıp şatonun bahçesinden çıkarken "Umarım geri dönmezsin!" diye ardımdan bağırdığını duymuştum. O an Leydi Ella'nın söyledikleri yankılanmıştı zihnimde. "Jungkook asla giden biri için zahmete girmez. Onun için giden gitmiştir."
Duraksayıp bakışlarımı benden tarafı bakan ikiliye çevirdim. Yüzümdeki gülümseme samimiyetten uzak bir gülümsemeydi. "Ben geri dönebilirim Lakin senin kalacağını hiç sanmıyorum." Yüz ifadesi değişirken gözlerimi Jungkook'a çevirip yüzümdeki gülümsemeyi sildim. Arkamı dönüp ilerlemeye devam ederken nereye gideceğimi bilmiyordum. Şu anlık sadece yol boyunca biraz yürüyüp sinirimi geçirmeye çalışacaktım.
Umarım Leydi Ella'nın söylediği doğru çıkardı. Geri döndüğümde o kadın orada olursa büyük rezil olurdum. Nefesimi dışarı üfleyip ellerimi saçlarımdan geçirdim. Duş almaya ihtiyacım vardı.
••
Yol boyunca bir hayli ilerlemem sonucu tanıdık bir simayla karşılaşmıştım. Köyün doktoru olan Kim Taehyung'la. Sırtında eski bir çanta, elinde küçük bir sepet vardı. Yeteri kadar birbirimize yaklaştığımızda duraksamıştık. Yüzündeki samimi gülümseyiş benim de gülümsememe neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Journey In History ᴶᴶᴷ
FanfictionGeçmişe giden Lena, Jeon şatosunun geleceğini değiştirebilecek mi? 31.08.2020 20.09.2021