Yavaşça araladığım gözlerimin hizasında bulunan yüz ilk şaşırmama neden olsa da daha sonra gece odasında uyuyup kaldığım aklıma gelince dudaklarımı birbirine bastırmıştım.
Gözleri kapalı bir şekilde karşımda uyuyan beden fazla kusursuz gözüküyordu. Kaldırdığım elimi tereddütle yanağına götürüp baş parmağımla hafifçe okşarken gözlerini aralayınca duraksamıştım. Dudaklarındaki tebessümle gözleri yüzümde gezinirken utandığımı hissetmiştim.
"Rahatsız etmedim değil mi? Akşam bana bir oda göstermen için gelmiştim lakin seni beklerken uyuya kalmışım."
"Oda göstermemi mi istiyorsun?"
Başımı aşağı yukarı salladığımda elini kaldırıp odasını işaret etmişti. "Burada kalabilirsin."
Şaşkınlığımdan kaynaklı dudaklarım aralanırken ne diyeceğimi bilememiştim. Bana kalmam için odasını öneriyordu. Onunla kalmamı istiyordu!
"Başı boş ruhlarla aynı odada kalmana izin vermem. Hem benim yanımda daha güvende olursun. Hm, ne dersin?"
"Ben.. bilemedim. Düzenini bozmak istemem."
"Bozmazsın. Oda, içerisine bir kişiyi daha sığdıracak kadar büyük."
Gözlerimi gözlerine sabitleyip "Pekala." demiştim kısık bir sesle. Tebessümünü büyütürken elini uzatıp yanağımı okşamıştı. Öylece hayranlıkla yüzüne bakınırken aklıma Bianca'nın gelmesiyle yattığım yerden doğrulmuştum. Yanında olmalıydım.
"Ne oldu birden?"
Yataktan inip bakışlarımı ondan tarafı çevirirken onun da yataktan kalktığını fark etmiştim. "Leydi Ella, Bianca'nın bedenine girmesi için bir büyü yapacaktı. Yanında olmalıyım." Başıyla onaylayıp yanıma doğru adımlarken durup onu beklemiştim.
"Onun için çok şey yaptın. Üstelik onu doğru düzdün tanımadığın hâlde."
Dudaklarımı birbirine bastırıp derin bir nefes çektim. "Üvey de olsa o benim kardeşim Jungkook. Küçükken çok zorluklar yaşamış. Gençliğini bile tam yaşayamadan bedeninden ayırdılar onu. Yaşamayı hak ediyor."
Ellerini kaldırıp yanaklarıma koyarken yüzünde içten bir tebessüm vardı. Uzanıp alnımdan öptüğünde hızını artırmaya başlayan kalbim buradayım diye bağırıyordu.
"Çok güzel bir kalbin var."
Kolları bedenimi sarmalarken yüzümü göğsüne gizlemiştim. "Üzerimi değiştikten sonra ben de geleceğim, git sen hadi." Ellerini kollarıma koyarken bir adım geri çıkıp yüzüne bakmıştım. Başımla onayladıktan sonra hafiften parmak uçlarıma kalkıp yanağına tüy kadar hafif bir öpücük bırakmıştım.
Geri geri gidip ardından arkamı dönerek odanın çıkışına doğru ilerlemiştim. Onu öpmek neden böyle heyecanlandırıyordu beni?
Koridora çıkıp karşı odaya girdiğimde boş olduğunu görünce kaşlarımı çattım. Jimin odada yoktu. Bu fırsatı değerlendirip üzerimi değişsem iyi olacaktı.
Dolaptan aldığım koyu yeşil elbiseyi odayı gözleyerek hızlıca giyinirken birkaç kez düşme tehlikesi yaşamıştım. Lakin başarmıştım. Bu zamanın kıyafetleri fazla rahatsızdı. Evde şortlarla gezmeyi özlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Journey In History ᴶᴶᴷ
FanfictionGeçmişe giden Lena, Jeon şatosunun geleceğini değiştirebilecek mi? 31.08.2020 20.09.2021