XXI - Journey In History

984 138 298
                                    

Başıma saplanan ağrıyla yüzümü buruştururken gözlerimi yavaşça araladım. Elimi kaldırıp alnıma götürürken sol bileğime temas eden soğukluğu hissedebiliyordum. Sanki bileğimde metalden bir bilezik varmış gibiydi. Kaldırdığım bileğimi görüşüme soktuğumda yanılmadığımı anlamıştım. Gümüş renginde bir bilezik vardı kolumda.

Bakışlarım bileğimden kayıp tavanı bulduğunda kaşlarımı çatmıştım. Buraya nereden, nasıl gelmiştim ben? En son Bianca'yla şatodan çıktığımı hatırlıyordum. Yattığım yerde doğrulup etrafıma bakındığımda tamamen yabancı olan etrafı incelemiştim. Oda büyüklüğü normaldi. Bir şato değil de sıradan ev gibiydi.

Yataktan kalkıp odadan çıkmak adına kapıya doğru ilerlemiştim ki kapı açılmış, içeri Namjoon girmişti. Onu gördüğümde biraz olsun rahatlamıştım. En azından Yoongi'nin elinde değildim.

"Uyanmışsın..?"

"Neresi burası? Nasıl geldim ben buraya? Bianca nerede?"

Ardı ardına sorduğum sorulara karşılık dudaklarını birbirine bastırıp bakışlarını çevirmişti. Değişik bir tavır sergiliyordu. Sanki biraz gergin, kararsız gibiydi. Bir sorun vardı belli ki.

"Sorun ne? Neden cevap vermiyorsun?"

"Anlatacağım.. anlatacağım lakin şimdi değil."

Kaşlarımı çatıp karşımda dikilen bedenin yüzünde gezdirdim bakışlarımı. Neden şimdi söylemiyordu? Ne olmuştu?

"Şimdi. Şimdi anlatmanı istiyorum. Bir şey oldu değil mi? Bianca'ya, ya da şatoda bir şey oldu! Söyler misin lütfen?!"

"Kimseye bir şey olmadı.."

"Neden ben buradayım o hâlde? Neresi burası?"

Duyulur bir şekilde alıp verdiği nefesin ardından gözlerini gözlerime sabitlemişti. Söyleyeceği başka bir şey vardı ve söylemekte zorluk çekiyor gibiydi. Neydi bilmiyorum lakin öğrenmek de istemiyordum. Şu an istediğim tek şey şatoya dönmekti. Kendimi burada fazla huzursuz hissediyordum.

"Ben şatoya gitmek istiyorum. Beni şatoya götür."

Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra başını iki yana sallamıştı. Ne anlama geliyordu bu? Yüzümü buruştururken "Ne demek oluyor bu?" diye sordum. Yüzündeki ifade kaybolmuş, boş bir şekilde bana bakmaya başlamıştı. Doğrusu şu an nedensizce Namjoon beni korkutmaya başlamıştı.

"Buradan çıkmayacaksın. Uzun bir süre.."

Başımı iki yana sallayıp "Saçmalık.." diye söylendikten sonra hızlı adımlarla yanından geçip odadan çıkmıştım. Uzun bir koridorla karşılaştığımda evin küçük olmadığını anlamıştım. Hızlı adımlarla koridorun sonuna geçip aşağı inen merdivenlere doğru bakmıştım.

"Lena?!"

Seslenişini duyduğumda duraksayıp ondan tarafı döndüm. Koridorun diğer ucundan yavaş adımlarla üzerime doğru gelirken zihnimde canlanan tanıdık görüntüler yutkunmama neden olmuştu. Bir anda değişen kıyafeti, yüzü, tıpkı rüyamdaki gibi bir hâl aldığında adımlarım geriye doğru gitmeye başlamıştı. Kalbim göğsümde öyle bir çırpınıyordu ki göğüs kafesimi parçalayıp dışarı çıkmak ister gibiydi.

Journey In History ᴶᴶᴷ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin