Tatlı uykumun arasında nedenini bilmediğim bir şekilde uyandığımda yüzümü buruşturarak açtığım gözlerimi odanın içerisinde gezdirmiştim. Hâlâ karanlık duran odadan henüz günün açmadığını anlamıştım. Bu saatte uyanmayı nasıl başardığımı bilmiyordum. Bakışlarımı soluma çevirdiğimde karşılaştığım boşluk kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Jungkook neredeydi? Beraber yattığımızı hatırlıyordum.
Yatakta doğrulup ardından aşağı indikten sonra açık olan banyo kapısına doğru ilerledim. Diğer odada olma ihtimali vardı. Banyoya girdiğimde aralık duran duvarı görünce fikrimde yanılmadığımı anlamıştım.
Sessizce içeri girip bakışlarımı yerde olan tabuta indirdiğimde kapağının kapalı olduğunu görünce kaşlarımı çattım. İçinde olduğu yetmezmiş gibi kapağını da kapatması fazla daraltıcı duruyordu.
Tabutun yanına gidip elimi kapağına götürdüm. Yavaşça sessiz olmaya çalışarak kapağı aralarken uyanmamasını diliyordum. Rahatsız etmek istemiyordum lakin o halini merak ediyordum.
Araladığım kapağı serbest bırakıp içinde uzanmakta olan Jungkook'a bakarken değişik hissetmiştim. Nasıl rahat ediyordu bu tahta parçalarında? Gözlerim karnının üzerinde birleştirdiği ellerini bulduğunda kaşlarımı çattım. Tıpkı ölüler gibi bir pozisyondaydı. Açıkçası bu beni ürkütmüştü.
Kapağı yavaşça geri kapatırken sessiz olmaya çalışıyordum. Uyanacak gibi durmuyordu lakin yine de sessiz olmalıydım. Gözlerimi tabutta bir müddet daha gezdirdikten sonra çıkmıştım odadan. Banyoyu geçip asıl odaya girdiğimde adımlarım pencerenin önüne götürmüştü beni. Perdeyi aralayıp gözlerimi karanlık etrafta gezdirip derin bir nefes çektikten sonra pencere kenarından ayrılıp yatağa ilerlemiştim.
Böyle rahat bir yatağı varken orada kendine eziyet ediyordu resmen. Nasıl kıpırdamadan öylece dikilebiliyordu orada? Dümdüz bir şekilde yatılmaz, bedeni uyuşur insanın. Gerçi kan emici olması onu farklı kılıyordu. Ona benim aksime rahat geliyordu ki orada yatıyordu.
Başımı soluma çevirip gözlerimi kapatarak uyku pozisyonuna geçtiğim sıra gelen tıkırtı sesleri gözlerimi açmama neden olmuştu. Ellerimi yatağa bastırıp üst bedenimi kaldırırken bakışlarım odanın içerisinde geziniyordu. Jungkook'un kalkma olasılığıyla bakışlarım banyo kapısına dönerken fark ettiğim şeyle pencereye çevirmiştim gözlerimi.
Perdenin arkasında gözüken silüet kalp atışımı hızlandırırken yutkunma sesimi duymuştum. Hareket etmeden öylece pencere önünde durmasının nedeni neydi bilmiyorum. Veya da kim olduğunu. Sahi gecenin bir vakti Jungkook'un odasına gelen kim olabilirdi? Aklımda dönen tek bir isim vardı o da Yoongi'ydi.
Bakışlarım hızlıca Jungkook'un yatak başlığına yapıştırmış olduğu tılsımı bulurken rahat bir nefes almıştım. En azından bana yaklaşamazlardı. Kalbim göğsümü hızını azaltmadan döverken gözlerim pencerenin arkasında hareketlenmeye başlayan bedende geziniyordu. Sola doğru hareket edip pencere bitiminden sonra gözden kaybolurken yutkundum. Nefes alış verişlerim duyduğum tek sesti.
Avuçlarım içerisindeki saten çarşafı sıkarken yataktan kalkıp kalkmamak arasında kalmıştım. Jungkook'un yanına gitmek istiyordum lakin kalan cesaretim buna ne kadar el verirdi bilmiyordum. Tılsımın varlığı beni rahatlatıyordu lakin uyuyabileceğim kadar değildi. Bu yüzden gün açana kadar uyumayı düşünmüyordum.
••
Güneşin kendini yeni yeni gösterdiği saatlerde yanıma gelen Jungkook'a her şeyi anlatmıştım. Uyumadığımı bildiğinden konu üzerinde durmamış sonra daha ayrıntılı konuşacağımızı söylemişti sadece. Ben de dediğini yapıp konuşmayı erteleyip, rahatlamanın getirdiği yorgunlukla onun sayesinde birkaç saat daha rahatça uyumuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Journey In History ᴶᴶᴷ
FanfictionGeçmişe giden Lena, Jeon şatosunun geleceğini değiştirebilecek mi? 31.08.2020 20.09.2021