11.BÖLÜM "ÖLÜM"

16.2K 836 264
                                    


Multimedia: Teoman-Tuzak 🎵

Arkadaşlar merhaba, yeni bölüm günlerini Pazar ve Perşembe olarak değiştiriyorum.

Oy ve yorumlarınızı esirgemezseniz çok seviniriim 🖤

Keyifli okumalar diliyorum!

Issız bir sokağın ortasında yürüyordum. Adımlarım nereye gittiğinden bir haber, titrek bir şekilde yere basıyordu. Üzerimdeki monta daha sıkı sarıldım ve korkak gözlerle çevreme bakındım. Ne görmek istediğimi bilmiyordum ama kesinlikle beklediğim şey bomboş bir cadde değildi. Tek başımaydım. Nerede olduğumu bana gösterecek en ufak bir tabela aradım fakat yoktu. Korkum iyice artarken olduğum yerde durdum ve neden burada olduğumu düşündüm. Neden gelmiştim? Kim çağırmıştı? Biriyle mi buluşacaktım?

Hiç bir şey hatırlamıyordum.

Ellerimle montumun cebini yokladım. İstediğim şeyi bulamamış olmanın endişesiyle diğer cebimi de karıştırdım ama yoktu. Telefonum yanımda yoktu. Oysa ki ben telefonumu yanımdan ayırmazdım, hele ki bilmediğim bir yere gelirken. Sakin ol, dedim kendi kendime, birazdan birini görürsün ve yardım istersin sonra da evine ulaşırsın.

Bu düşünceye sıkı sıkı tutunarak, yürümeye başladım. Gözlerim, birini görebilme umuduyla etrafı kesiyordu. Hiç bir şeyi hatırlamasam bile, nerede olduğumu öğrenmek istiyordum ve sonrasında evime dönmek.

Ne zamandır burada olduğumu bile hatırlamıyordum. Hava yavaştan kararmaya, güneş etkisini kaybetmeye başlamıştı. Abim, diye geçirdim içimden, bana ulaşamadıysa delirmiştir.

Kaç dakika daha ıssız sokakta yürüdüm, farkında değildim ama kimseye rastlamamıştım. Bastırdığım korkum tekrar gün yüzüne çıkmak için sabırsızlanıyordu. Nasıl bir yerdeydim ben? Nasıl etrafta bir kişi bile olmazdı? Peki ya en ufak bir sokak adı, en ufak bir dükkan? Hiç bir şey yoktu. Mümkün müydü böyle bir şey?

Terk edilmiş bir yere benziyordu.

Ümidimi kaybedeceğim sırada bir ses duydum. Çok kısık bir sesti ama çevrede kimsenin olmaması, duymam için yeterli bir sebepti. Hızla alıp verdiğim nefes seslerim dışında, ortalıkta hiç bir gürültü yoktu.

Ses bu sefer, daha yakından geldi.

Tanımlayabileceğim bir ses değildi. Sürtünme sesi gibi... Metallerin birbirine sürtünmesiyle, rahatsız edici bir uğultu yayılıyordu boş sokakta.

Birini görebilme umuduyla, etrafımda döndüm.

Hava iyice kararmıştı ve şansa bakın ki sokak lambaları çalışmıyordu. Geceyi aydınlatan tek şey, ayın cılız yansımasıydı. Gözlerimi kısıp bir kez daha bir ses duyabilmek için kulaklarımı iyice açtım. Nefes bile almadım.

Sırtımdan soğuk bir ürperti geçti, ardından bir kez daha duydum. Ses o kadar yakınımdan geldi ki, bir an kıpırdayamadığımı hissettim. Arkamı döndüğümde, karşı kaldırımda duran belli belirsiz bir siluete takıldı gözlerim. Sesin kaynağını hala anlamamıştım ama umurumda olmadı.

"Merhaba," diye seslendim öne doğru atılırken. "Bakar mısınız?" Birini görmek umudumun yeşermesine sebep olmuştu.

İlginç bir şekilde cevap vermedi. Öyle ki, beni duyup duymadığından bile endişe ettim. Bu sefer daha yüksek bir sesle, "Pardon?" dedim.

Karanlık gecede, gözlerindeki parıltıyı seçebildim sadece. Başka hiç bir detay yakalayamadım çünkü hiç tahmin etmeyeceğim bir şey oldu. Siluet, arkasını döndü ve ilerlemeye başladı.

Sıcak KahveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin