22. BÖLÜM "YALAN"

10.2K 708 160
                                    




Bölüm ithafı: melekarguc

Eğer siz de diğer bölümün kendinize ithaf edilmesini istiyorsanız, bol bol satır arası yorum yapabilirsiniiz

Keyifli okumalar!


Hatırlatma:

Aklıma gelen düşünceler yine beni dipsiz bir kuyuya sürüklerken, bu sefer Özgür'den saklamak istemedim. Her ne olursa olsun bana destek çıkacağını, yanımda olacağını biliyordum. Başımı omzundan kaldırıp, gözlerimi yüzüne çevirdim. Bakışları bana kaydığı an, "Bir sorun mu var?" diye sordu.

"Biliyorum, zamanı değil ama seninle konuşmak istediğim bir konu var."


Derin bir sessizlik baş gösterdi aramızda.

Nereden başlayacağımı bilemeden, bir kaç kere ağzımı açıp kapadım. Özgür sanki anlatacağım şeyin onda uyandıracağı etkiyi hissetmiş gibi ısrar etmeden, sabırla benim konuşmamı bekliyordu.

Askeriyeye gittiğimde Nihat binbaşı ile olan konuşmamdan kimseye söz etmemiştim, çünkü aklım çok karmaşıktı. Ne diyeceğimi bile bilmiyordum. Tuhaf tavırları vardı, şüphelendim mi? diyecektim. Aklımdan geçen düşünceye göz devirirken, başımı iki yana sallayarak bu düşünceden kurtulmaya çalıştım.

Adam, kendini işine adamış, çevresi tarafından büyük bir saygı görüyordu. Ondan şüpheleniyor olmam, akıl karı bile değildi. Fakat bana yönelttiği soruların garipliği, ister istemez beni bir duygu karmaşasına sokmuştu. Çıkmaza girmiştim.

Biriyle paylaşıp paylaşmama arasında kalmıştım. Belki de fazla kuruntu yapıyordum, binbaşı olmak kolay değildi. Buralara bileğinin hakkıyla gelmişti, emek sarf etmişti. Sadece bir kaç hareketi bana tuhaf geldi diye, kanıtım olmadan onu suçlamak yanlış olurdu.

Ama ne olursa olsun bunu Özgür'e söyleyecektim.

Tam dudaklarımı aralayıp, aklımdaki düşünceleri onunla paylaşacakken çok da uzağımdan gelmeyen bir ses doldurdu kulağımı.

Sesin kaynağına doğru başımı çevirdiğimde, yüzümü kaplayan geniş gülümsemeye engel olamadım.

Efe, babasının elini bırakmış buraya doğru koşarken, "Kahramanım!" diye bağırıyordu.

Heyecanlı ve sevimli tavrı karşısında ayağa kalkıp bana doğru koşan küçük bedenini kucaklamak için eğildim. Koşmasının etkisiyle al al olmuş yanakları, ben de onları sıkmak için büyük bir istek uyandırırken, nefes nefese onun için kaldırdığım kollarımın arasına girdi.

Montunun açıkta bıraktığı boynuna kocaman bir öpücük kondurduğumda, başını eğerek kıkırdadı. Küçük kollarını boynumun etrafına dolamıştı. "Hoş geldin, Efe," dedim tatlı tatlı gülümseyerek.

Kollarımın arasından çıkıp, dişlerini göstererek güldü. "Hoş buldum, kahramanım," dedikten sonra arkamda tüm heybetiyle duran Özgür'e kaydı bakışları. Büyük yeşil gözleri gördüklerinden hoşnut kalmamış olacak ki, gözleri kısıldı. Ardından bana döndü. Koca bir adam gibi, kaşlarıyla Özgür'ü işaret etti ve, "Bu kim, Gizemcim?" diye sordu.

Burnunu parmaklarımın arasına sıkıştırıp, güldüm. Omzumun üzerinden, yüzünde hafif bir tebessümle beni izleyen Özgür'e baktım. Efe'nin elini tutup ayağa kalktım. "Bu," dedim. "Benim için çok değerli bir insan, adı Özgür."

Özgür eğilip elini Efe'ye doğru uzattı. "Merhaba, küçük adam," dedi gülümseyerek. "Tanıştığımıza memnun oldum."

Efe kendisine uzatılan eli sıktıktan sonra, kendini geri çekip bacağıma sarıldı. Başımı ona doğru eğdiğimde, sessizce, "Ben memnun olmadım, Gizemcim," dedi.

Sıcak KahveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin