Merhaba Arkadaşlar. İyisinizdir İnşallah. Bir kaç aydır bazı sebeplere göre yeni bölüm yazamadım. Ama şimdi hikayenin devamını yazıyorum. İyi okumalar :)
"Ama tek bildiğim bu olaylar daha yeni başlıyor" diye söyledim. Oturup düşünüyordum. Yerimde duramıyordum. Ama elimden de bir şey gelmiyordu. Bir anlık "Tamam arkadaşlar. Kalkın." diye söyledim. Kenan "Nereye?" diye sordu. "Burda böyle mal gibi oturmayalım. Yeniden ormana giricez. Başka çaremiz yok.
Belki bir şey buluruz." diye cevapladım. Hiç kimse itiraz etmeden ayağa kalktı ve yeniden yola koyulmaya başladık. Orman da karanlıktı. Ayağımın altını bile göremiyordum. Bu yüzden çok yavaş ve sakin yürüyorduk. Yürüdükce kalbim daha da hızlı atıyordu. Neredeyse yerinden çıkacaktı. Çalıların arkasından sanki biri çıkıp üzerime atlayacak gibiydi. Tam o sırada çalıların arkasından gerçektende sanki birileri geçti. Bir anlık durduk.
Etrafa iyice baktık. Ama hiç bir şey yoktu. Bir az yürüdükten sonra az ileride fener işığı gördük. Durup dikkatlice baktık. Karanlıkta yalnız fenerin işığı ve feneri tutan adamın eli görünüyordu. Ama çok da net görünmüyordu. Birden fenerin işığı bize taraf geldi. O sırada hemen yere yatdık. "Tamam arkadaşlar sakin olun. Yavaş-yavaş geri gidin." diye söyledim. Geri-geri giderek bir ağacın arkasına saklandık.
Aynı yere dönüp baktığımızda işık falan yoktu. Kendimizi toparladık. "Tamam. Bakın. Bu olaylara sık-sık tanık olduk. Her şeyin bir mantıklı açıklaması olmalı. Bu yüzden geri dönmemeliyiz. Hadi kalkın." diye söyledim.
Her kes yavaşca ayağa kalkdı. Yeniden o tarafa bakdık. Hiç bir şey yoktu. Ormanın karanlığında hiç bir yeri görmeden adımlıyorduk. Sonunda işık olan yere geldiğimizde bir anda etraf sisle kaplandı. Tam o sırada ayağım bir şeye değdi. İlk önce korkdum. Daha sonra eğilip ayağımın takıldığı şeyi yerden aldım. Bu bir fenerdi.
"Hey çocuklar. Buraya bakın. Bir fener buldum. Şimdilik bununla bir az idare ede biliriz" diye söyledim. Fenerin işığını yaktığımda etrafa bir göz atdım. Yakınımızda bir şeyler gördüm. Sakince "Hey. Gelin buraya." diyerek bir az öne gitdim.
Kenan birden bağırmak istediği zaman ağzını tutdu. Burada iki mezarlık, yanlarındada kazma ve kürek vardı. İki mezarlıktan biri açıktı ve içi boştu. Ne yapıcağımızı bilmiyordum. Mezar taşının üzerinde "Kaz!" diye bir not yazılmıştı. Ben asla o mezarı kazmazdım. Tam o sırada Can eliyle işaret ederek "Arkadaşlar şuraya bakın. İleride bir işık var." diye söyledi. Hepimiz oraya baktık. Gerçekten bir işık vardı.
Burada bir ipucu bulamamıştık. "Arkadaşlar burada bir şey yok. Hadi gidelim" diyerek yeniden yola koyulduk. İşığa taraf yaklaştığımızda bunun bir ev olduğunu gördük. Evin tüm işıkları açıktı. Eve yaklaştık.
Küçük bir evdi. Pencereden içeri baktık. İçeride hiç kimse yoktu. Dışarı da bir az soğuktu. Kenan "İçeride kimse yok. Hadi içeri girelim" diye söyledi. Hepimiz eve girdik. Acayip susamıştık.
Belki su bula biliriz diye düşündüm. Burada masanın üzerinde iki kişilik yemek vardı. Ama ne tuhaf ki yemekler hala sıcaktı. Ben "Tamam siz oturun hazır yemekleri yiyin. Ben Kenanla bir kaç yemey bululalım. Bu arada sabaha kadar buradayız." diye söyledim. Sonra Kenanla mutfağı bulduk.
Buz dolabını açtığımda içinde her şey buldum. Su, yiyecek her şey vardı. Kenanla birlikte bir çoğunu götürüp çocukların yanına döndük. Elimizdekileri masaya bırakıp oturduk. Güzel bir ziyafet çekdik derken dışarıdan köpek sesi gelmeye başladı. Hemen işıkları ve kapıları kapadık.
Pencerenin arkasından gözetlemeye başladık. Ormandan 3 tane adam çıktı. Evi gözetlemeye başladılar. O an sakince "Arkadaşlar bunlar eve girecek. Lazım olan bir kaç malzeme alıp kaçalım" diye söyledim. Kapının arkasından sırt çantası buldum. Büyük çantaydı. Yiyecek, içecek olan her şeyi çantaya koydum.
Tam arka kapıdan kaçıcaktık ki, arka kapıda da bir adam durdu. Kapı açıkmı değilmi diye kontrol etdi. Bir an kapını kıracak sandım. Geri çekilip mutfağa saklandık. Bir anda dışarıdan silah sesi geldi. Çok korktuk. Neredeyse altıma yapıcaktım.
Mutfağın penceresini açıp yavaşca ordan aşağı indik. "Sessiz olun" diye söyledim. Tam kaçıp gidecekken biri "Hey! Siz! Orada kalın! Eller yukarı!" diye emr etdi. Ellerimizi kaldırıp ona taraf döndük. Bu 60-70 yaşlarda yaşlı bir adamdı. Mert çok korkuyordu. Yalnız Mert değil hepimiz de çok korkuyorduk.
Yaşlı adam şok olmuş gibi bakıyordu bize. "Tamam ellerinizi indirin" diyerek elindeki tüfeği aşağı indirdi. "Korkmayın. Buraya gelin" diye söyledi. Yavaşca yanına gitdik. "Siz buraya nasıl düştünüz" diye sordu. Tüm olanları anlatdım. "Adım Selim. Bana Selim amca diye bilirsiniz" diye söyledi ve lafına devam ederek "Eve girelim hadi.
Akşam buralar bir az tehlikeli" diyerek ev girdi. Ben "Arkadaşlar. Dikkatli olun. Ne olur ne olmaz." diyerek eve girdik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kampda Bir Gece
Mystery / ThrillerBu hikayede olanlar tamamen hayal ürünüdür. Hiç bir filmden ve ya kitaptan alıntı değildir. Birinci bölüm bir az kısa ama diğer bölümlerle devam ederseniz hikaye güzel. Her bölüm için yorum yaparsanız sevinirim. Eğer hikayeyi beyenmezseniz lütfen bi...