Eski Kasaba

163 8 2
                                    

Selim amca bize korkmamamızı söylesede korkmamak elde deyildi. Gecenin karanlığında ormanda mahsur kalmıştık. Selim amca pusulayı eline aldı.

Ama çok tuhaftı. Pusula hep haraket halindeydi. Bir yerde durmuyordu. Tam o anda yakınlardan bağırma sesi duyduk. Hemen sesi duyduğumuz tarafa koştuk. Burada bir adam vardı. Üzerinde de biri vardı. Üzerindeki adam kıpırdamıyordu. Yerde yatan adam "Biri şunu üzerimden alsın lütfen" diye bağırıyordu.

Selim amca hemen gidip adama yardım etdi. Üzerine düşen adam ölmüştü. Suratı kanlar içindeydi.

Diğer adam çok korkmuştu. Elbiselerine fazlasıyla kan bulaşmıştı. Adam kendini tutamayıp ağaçın yanına kustu. Adam "Çok özür dilerim ve teşekkür ederim kurtardığınız için. Ben Ahmet." diye söyledi.

Biz de kendimizi tanıtdık. Ahmet de bizimle yola devam edecekti. Biz evin yolunu bulmaya çalışıyorduk. Bir az gitdikten sonra az ileride sanki bir ev gördük ve evi gördükte sevincimizden yerimizde duramadık. Evi bulduk. Evin işıkları açıktı.

Evin kapısını açıp eve girdik. Ev sessizdi. Ben "Ömer! Caaan!" diye bağırdım. Ama hiç kimse cevap vermedi. Bu çocuklar nereye gitdi acaba? Evin her yerini aradık ama bulamadık.

Selim amca "Bir an önce onları bulalım. Kaybolurlarsa bir daha onları bulamayız. Gidip hazırlanmamız gerekiyor." diye söyledi. Ben Kenanla silahımızı elimize aldık. Selim amca da yolculuk için çanta hazırladı.
İçine yiyecek falan koydu.

Hazır olduğumuz zaman evden çıktık. Gece vakti yine ormana girdik. Selim amca Ahmete bir silah verdi. Yola devam ediyorduk. Neredeyse 1 saatdir ormandaydık. Hava aydınlanıyordu. Ormanda giderken sağ tarafta ağacın yanında bir şey gördüm.

Selim amcayı yanıma çağırdım. Bu Canın silahıydı. Selim amca silahı yerden aldı ve "Bu taraftan gidiyoruz" diye söyledi. Yola devam etdik. Artık yorulmaya başlamıştım. Selim amca "Buraya gelin. Bir az dinlenelim" diye söyledi ve çantadan su çıkardı.

Her kes suyu içtikten sonra yine yola devam etdik. Neredeyse yarım saat yol gitdik. Tam o sırada rüzgar olmadığı bir şekilde ağaç sallanmaya başladı.

Hepimiz silahla etrafa bakıyorduk. Selim amca "Bir az hızlı yürüyelim. Ormandan çıkalım." diye söyledi. Hepimiz hızlı yürüyorduk. Fazla gitmeden az ileride kırmızı bir şey vardı. Gitdikce yaklaştığımızda bunun araba olduğunu fark etdik.

Ormanda arabanın ne işi var lan? Arabaya yaklaştığımızda orman yolunun bitdiğini gördük. Arabanın kapıları açık ve anahtarları da üzerindeydi. Arabanın arkası açık ve uzundu. Selim amca "Hadi atlayın." diye söyledi. Biz Kenanla arabanın arkasında oturduk.

Tam ormandan çıkıyorduk ki, Selim amca arabayı durdurdu ve arabadan indi. Biz de indik. Burası kasaba gibi bir yerdi. Hiç kimse ortalıkta görünmüyordu. Burada bir tahta vardı ve yere aşmıştı. Selim amcayla yakına gitdik.

Tahtanın üzerinde "Eski Kasaba" ve üzerinden kanla "Ölüler Kasabası" yazılmıştı. Selim amca yeniden arabaya bindi. Bende yeniden arkada oturdum. Yola devam etdiyordyk ki arkaya, yani ormana taraf baktığımda, ormanın tam çıkışında birileri durmuştu.

Selim amcaya bunu hemen söyledim. Selim amca arabayı durdurdu ve arabadan indi. O tarafa baktığımızda hiç kimse yoktu. "Bu ne biçim bir şey ya" diye kendiliyimde konuşmaya başladım. Kasabaya indik.

Arabayı bir yere park etdik ve arabadan indik. Kasabayı dolaşmaya başladık. Burada küçük bir MOTEL vardı. İçeri girdik. Sağı solu incelemeye başladık. Birden arkamızda kapı bağlandı. Motel iki katlıydı.

Nerdivenlerden yukarı çıktığımızda bir ses geldi. Bu bir çığlık sesiydi. Tüylerim diken-diken olmuştu. Burada 3 tane oda vardı. Ben odalara girmedim. Pencereden dışarı bakıyordum. Gözüme haraket eden bir şey deydi sanki. Gözlerime inanamıyorum.

Arabamızın yanında küçük bir kız çocuğu vardı ve bizim arabaya bindi. Hemen Selim amcaya haber verdim ve aşağı inip arabaya doğru koştuk. Arabaya vardığımızda burada hiç kimse yoktu.

Yalnız bir beyaz elbiseli bir bebek oyuncak vardı. Bebeğin elinde bir not vardı. Ben notu aldım. Notda "Sonunuzun gelmesine az kaldı" diye mesaj yazılmıştı. Notu yırtıp yere atdım.

Kasaba bir az büyüktü. Diğerlerini bulmak bir az zor olacaktı. Bu yüzden bir az hızlı davranmalıydık. Biz bir içki dükanına girdik. Her yer içki şişeleriyle doluydu. Ben öylesine dolapları araştırıyordum ki, bir kitap buldum.

Kitap çok tozluydu. Üfleyerek bir az tozunu atdım. Kitapı açıp içine baktım. Ama önemli bir şey bulamadım. Tam o anda kitapın ortalarından yere bir mektup düştü. Mektupu yerden alıp açtım. Bu bir haritaydı. Haritanın yukarısında "SESSİZ ORMAN" yazmıştı. Aşağıda ise "x" işaretiyle işaretlenmiş bir yer vardı ve işaretin altında "SESSİZ EV" yazılmıştı.

Bunu hemen Selim amcaya bildirdim. Selim amca bunu gördüğü an notda yazılanı hatırladı ve bana "Bu haritayı sakın kaybetme. Bizim buradan çıkmamız için ihtiyaç olacak." diye söyledi.

Kasabanı hava kararıncaya kadar aradık. Ama henüz Can ve Kaandan hiç bir iz bulamadık. Selim amcayla gidip yiyecej bir şeyler bulduk ve yeniden Motele döndük. Geceyi şimdilik burada geçirmemiz gerekiyordu.

Kapıları, pencereleri sım-sıkı bağladık. Daha sonra oturup yiyecek bir şeyler yedik. Çok yorgundum. Bir az uzandım. Çok geçmeden her kes uyudu. Sabah olur olmaz ayağa kalktık ve aşağı indik. Garip bir şeyler vardı. Kapının kiliti açıktı.

Selim amcayla dün birlikte kapamıştık kapıları. Kapıyı açıp dişarı çıktığımızda araba kapının önünde duruyordu. Selim amca "Bunu kim getirdi buraya ?" diye söyledi. Bu olayların hala nasıl olduğunu kafam almıyordu.

Bakılacak bir kaç yer kalmıştı. Onlarada baktık ama hiç bir şey bulamadık. Selim amca çantasını yiyecek bir şeylerle doldurdu ve yeniden arabaya binip yola devam etdik.

Hava gitdikce ısınmaya başlamıştı. Az ileride büyük bir ev vardı. Tam yolun sağında. Selim amca yavaşladı. Evin yanında bir adam vardı ve sanırım evin yanına birilerini gömüyordu. İşini bitirdikten sonra küreği yere bıraktı.

Selim amca arabayı durdurup ona seslendi. Adam bize taraf baktı, ama sonra hızlı bir şekilde gidip eve girdi. Selim amca arabadan indi ve "Siz arabada kalın hemen döneceğim" diyerek silahını aldı ve gitdi.

Biz tam yarım saat bekledik, ama Selim amcadan bir haber alamadık. Sonunda dayanamadım ve silahımı alıp eve doğru yürüdüm. Kenanla Ahmet de arkamdaydı.

Biz ilk önce kapıyı çaldık ama hiç kimse açmadı. Kapıyı açmak isterken kapının kilitli olduğunu gördüm. Biz de evin yan tarafına gitdik. Pencere açıktı. Teker-teker pencereden içeri girdik...

Lütfen yorum yatmayı unutmayın...

Kampda Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin