4.Bölüm

209 19 4
                                    

1 hafta sonra~

Yatağımın sarsılmasıyla gözlerimi araladım. Karşımda sırıtan bir Kaan görünce gözlerimi tekrar kapattım. Bugün dersim yoktu ne diye bu saatte buradaydı ki?

"Hala uyumaya devam mı edeceksin?"

"Hı hı."

"Ama kahvaltıya gideceğiz."

Bir şeyler mırıldanıp arkamı döndüm.

"Boşuna uğraşma bence çok zor kalkar o."

"Kaldırırım ben onu."

Kaan ayak bileklerimden tutup çekince anında gözlerimi açtım ve çığlık atmaya başladım.

"Ya bırak! Düşeceğim salak!"

"Hah. Uyandı. Hadi kalk giyin."

Ayağa kalkıp gözlerimi ovdum.

"Saat kaç?"

"10. Ha bu arada tişörtüm sende kalabilir."

"Zaten ben de kalacak."

Kaan'ın tişörtleri çok güzel oluyordu bu yüzden aldıklarımı bir daha geri vermiyordum. Bol tişörtler hoşuma gidiyordu. Odadan çıktıklarında üstüme siyah kot pantolonla bir tişört giydim. Saçlarımı sadece taradım ve bizimkilerin yanına gittim.

"Ayakkabılarını giy."

Esneyip ayakkabılarımı giydim ve dışarı çıktım. Kaan'ın arabasını göremeyince şaşırdım.

"Ee araban nerede?"

"Seninki ne işe yarıyor? Süs olsun diye mi aldım sana?"

"Of iyi atlayın hadi."

Siyah arabama binip derin bir nefes aldım.

"Hadi."

"Biraz susar mısın?"

Sesim biraz fazla çıkınca Kaan kaşlarını çattı. Sabahları zaten sinirli oluyordum bir de böyle ısrar etmesi tam olmuştu. Arabayı çalıştırıp caddeye çıktım.

"Nereye gidiyoruz?"

"Deniz'in evine."

"Deniz'in evini bilmiyorum."

"Ben sana tarif ederim."

Kaan'ın tarifleri sayesinde büyük bir villanın önünde durduk. Kayra'nın evinden biraz daha küçüktü. Arabadan inip evin bahçesine girdik. Bahçeye kocaman bir masa konulmuş, harika bir kahvaltı hazırlanmıştı. Çocuklar bizi görünce gülümsedi. Gün geçtikçe daha çok alışıyorduk birbirimize. Masadaki yerlerimize geçtik.

"Günaydın."

Karşılığında bir sürü "günaydın" aldığımda gülümsedim. Kayra bile "günaydın" demişti. Tabağıma salatalık peynir gibi şeyler doldurduktan sonra yemeye başladım. Solumda Duygu, sağımda Kaan, karşımda da Tao vardı. Tao geleli bir hafta olmuştu ama birbirimize çok yakın davranıyorduk. Bu kısacık sürede çok iyi arkadaş olmuştuk. Tao bana gülümseyip Kaan'a döndü.

"Hadi bir iddaya girelim."

Gülümseyip olacakları beklemeye başladım. Kim bilir neler dönüyordu yine aklında.

"Ne iddası?"

"Dövüşeceğiz. Kim kaybederse saçını pembeye boyayacak."

Dayanamayıp kahkaha attığımda Kaan kendini savunmaya geçmişti bile.

"Ama bu haksızlık! Sen dövüş sanatları kursuna gittin."

"Ne yani? Korkuyor musun? Bir de erkeksiyim diye ortalıkta dolanıyordun."

Tao tüm sakinliğiyle kahvaltısını ederken Kaan kaşlarını çatmış düşünüyordu. Bana döndü ve "ben ne yapacağım?" Bakışlarını yolladı. Ona dudaklarımı büzmekle yetindim çünkü ne yapacağını ben de bilmiyordum. Ofladı.

"İyi tamam kabul ediyorum."

Masadan ooo gibi sesler yükselirken hepimiz ayağa kalktık ve bahçede bir çember oluşturduk. Bir yandan dövüşü izlerken bir yandan da bağırıyorduk. Kaan'ın aldığı her darbede benim canım yanıyordu. Sonunda Kaan yere düştüğünde herkes Tao'nun üstüne atladı. Ben hariç. Ben Kaan'ı yerden kaldırmaya çalışıyordum.

"Ah ölüyorum."

"Abartma. O kadar sert vurmadı."

Kaan bir şeyleri abartmayı çok severdi ama yeri geldiğinde de ciddi olmayı bilirdi.

"Kaan kalkacak mısın artık? Yoruldum."

Beni kendine çekerek üstüne düşmemi sağladı ve bana sıkıcı sarıldı.

"Hadi eskisi gibi çimenlerde yuvarlanalım."

Beni daha sıkı sarınca çimenlerde yuvarlanmaya başladık. Biz deli gibi gülerken diğerlerinin bizi izlediğini hissedebiliyordum.

"Hey!"

Yuvarlanmayı bırakıp ayağa kalktık. Tao gelip bize sarıldı.

"Grup kucaklaşması."

Diğerleri de gelip bize katıldı.

"Şimdi Kaan'ı kuaföre götürüyoruz."

"Çocuklar lütfen."

Kaan neredeyse ağlayacaktı. Ben de dahil herkes bu duruma kahkaha attı.

***

"Güzel oldu bence."

Kaan yarım saattir kuaförde hiçbir tepki vermeden pembe saçlarına bakıyordu. Bir nevi donmuş gibiydi. Onu dürttüm.

"Çok şirin oldun Kaan cidden."

Yanaklarını şişirdi ve saçlarıyla oynamaya başladı. Yüzünü komik ifadelere soktuktan sonra kocaman gülümsedi.

"Bu bile yakışıyor be bana."

Kahkaha attı.

"Kahretsin çok yakışıklıyım."

Onun bu kendini beğenmişliğine Duygu'yla kahkaha attık.

"Sana yakıştıysa bana daha çok yakışır."

Bakışlarımız Kayra'ya döndüğünde kuaför gülümsedi.

"Senin de boyayalım istersen?"

Kayra kaşlarını çatıp bize baktı.

"Şey."

"Bence o saçlarını beyaza boyasın."

Kayra yüzünü buruşturdu.

"Ben şuanki halimden gayet memnunum."

"Eğer saçların beyaz olupta sana yakışıyorsa sokakta bu çocuk çok yakışıklı diye bağıracağım."

Kayra sinsice gülümsedi ve beni işaret etti.

"O bağıracaksa olur."

Black PearlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin