15.Bölüm

128 16 3
                                    

-O-
O günden beri yaklaşık iki gün geçmişti. Çocuklar Duygu'yu eve göndermek için ne kadar uğraşsalarda bir türlü ikna edememişlerdi. İkizi içerde yatarken canı acıyordu Duygu'nun. Sanki Mina'nın acısını yaşıyordu. Onu bırakamazdı. Duygu'nun durumunda olan bir kişi daha vardı aslında. Kayra. Geçmişinde yaşadığı şeyler yüzünden üzüntü duygusunun yok olduğunu düşünmüştü her zaman. Ta ki o güne kadar. Farkında olmadan çok bağlanmıştı Mina'ya. O küçük kızın varlığına o kadar alışmıştı ki.
"Duygu. Hadi git biraz dinlen bak biz buradayız. "
"Gidemem ya anlamıyor musunuz?!"
İki gündür yerinden kalkmayan Kayra çocukların karşısına dikildi. Hayattan bıkmış bir hali vardı. Saçları dağılmış, gözleri kızarmıştı. Kaç senelik arkadaşları bile onu ilk defa böyle görüyordu.
"Hepiniz eve gidin. Bir gelişme olursa size haber veririm. "
Duygu tam bir şey söyleyecekken Kayra'nın bakışlarıyla sustu. Herkesin biraz dinlenip kendine gelmesi lazımdı. Topluca ayağa kalktılar ve orayı terk ettiler. Kendini koltuğa bıraktı Kayra. Yerde hiç kımıldamadan oturduğu için her tarafı tutulmuştu. Görüş alanına bir bardak kahve girdi.
"Mina seni böyle görmek istemez. En azından kahveyi iç. "
"Neden gitmedin?"
Omuzlarını silkti.
"Gitmek istemedim. "
Tao, Kayra'nın yanına oturdu.
"Ayrıca Kaan'da gitmedi. Biraz hava almak için bahçede, gelir şimdi. "
Cevap vermedi. Canı konuşmak istemiyordu. Çok geçmeden Kaan'da geldi yanlarına. Üç adam hiç konuşmadan yan yana oturuyorlardı. Kaan, çocukluk arkadaşını, kardeşini kaybetme endişesindeydi. Her şeyini bilirdi onun. Bir sorun olduğunda hemen birbirlerine koşarlardı. Eğer Mina onu bırakıp giderse kendisini fazlasıyla eksik hissederdi. Derin bir nefes verdi ve Tanrıya Mina'nın onları bırakmaması için dua etti.
###
Semih'ten~
Kafeyi üç gündür boşladığımızdan dolayı bugün altı kişi olarak buradaydık. Kayra ve Kaan Mina'nın yanındaydı. Duygu ne kadar Mina'nın yanına gitmek istese de buna izin vermiyorduk. Oraya gittiğinde kötü oluyordu ve ben buna izin veremezdim. Duygu somurtarak yanıma geldi.
"Müşteriler Mina'yı soruyor. "
"Sen ne dedin?"
Sıkıntılı bir nefes verdi.
"Durumu anlattım. "
Başımı salladım. Telefon çaldığında Duygu'nun meraklı ve bir o kadar da heyecanlı gözleriyle karşılaştım. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Bir gelişme mi var?"
"Mina uyandı! Kayra şuan onun yanında. Çabuk buraya gelin. "
Kaan telefonu yüzüme kapatınca merakla bana bakan Duygu'ya baktım.
"Mina uyanmış."
Çığlık atarak kafeden çıktı. Üstündeki önlüğü bile çıkarmayı unutmuştu o an. Çocuklara haber verdim. Kafede bir kişinin kalması gerekiyordu. Çağrı sıkıntılı bir nefes verdi.
"İyi. Ben kalırım. "
Çağrı'yı orda bırakıp arabalara bindik.
###
Yine buradaydık işte. Hastane koltuklarına oturmuş içerden Kayra'nın çıkmasını bekliyorduk. Hepimiz Mina'nın bizi bırakmadığı için mutluyduk. Tao'nun gülen yüzü Kayra'yı görünce soldu. Bir terslik olduğunu hissetmiş gibi hemen onun yanına gitti.
"Neyin var? "
"Konuşmamız lazım."
Kayra ve Tao yanımızdan ayrıldığında kaşlarımı çattım. Neler oluyordu?
Bir hafta sonra ~
Mina'dan
Derin bir nefes alıp bu güzel havayı ciğerlerime doldurdum. İyileşmiştim. Her şey yolundaydı. Bazı tuhaflıklar vardı ama yine de her şey güzeldi. Bu geçen bir haftada herkes bana karşı çok iyiydi fakat Kayra anlamadığım bir sebepten ötürü bana uzak davranıyordu. Bir kaç kere neden böyle davrandığını sorsam da kestirip atmıştı. Sıkıntılı bir nefes verip içeri girdim. Duygu kafedeydi. Benim gelmemi istememişti. Onun elinde olsa bir daha bana bir şey olmaması için beni eve kapatacaktı. Gülümsedim. Onu seviyordum. Birbirimize bu kadar düşkün olmamızı seviyordum. Kendimi koltuklara attım ve televizyonda çıkan herhangi bir şeyi izlemeye başladım. Telefonumun melodisiyle gözlerimi ekrandan ayırdım. Arayan Tao'ydu. Bu tuhaflıklardan biri de Tao'nun bana eskisinden daha fazla karışmasıydı. Özellikle erkeklere karşı çok koruyordu beni.
"Efendim?"
"Neredesin?"
Gözlerimi devirdim.
"Evdeyim."
"Ha iyi. İyi misin?"
"İyiyim."
"Yanında biri var mı?"
"Evet var. Umut'la takılıyoruz."
"Yanında Umut diye biri varmış."
Tao'nun sesi bir kaç saniye sonra daha net gelmeye başladı.
"Oraya geliyorum."
Tam buna gerek olmadığını söyleyecekken telefon yüzüme kapandı. Cidden neler oluyordu? Bu işten gerçekten çok sıkılmıştım. Zil çaldığında sinirle kapıyı açtım. Tao tekrardan boyadığı sarı saçlarıyla karşımda duruyordu.
"Nerede o? "
İçeri girdi, etrafına bakındı sonra ise soru dolu bakışları beni buldu.
"Sana söyleyecektim ama telefonu yüzüme kapattın."
Koltuğa oturdu. Ben de karşısına oturdum.
"Neler oluyor?"
"Neler oluyormuş? "
"Aptala yatma Tao. Bir şeyler karıştırıyorsunuz."
"Öyle bir şey yok."
Ayağa kalktı.
"Sonra konuşuruz."
"Kaçıp gitme. Ne gizliyorsunuz benden?"
Sıkıca bana sarıldı. Ne olduğunu şaşırmıştım. O kadar ani olmuştu ki.
"Özür dilerim. Her şey senin iyiliğin için inan bana. Her şey yoluna girdiğinde sana anlatacağız. Söz veriyorum. "
Benden ayrıldı ve evden çıktı. Kafam iyice karışmıştı. Gerçekten neler oluyordu?

Black PearlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin