Davette giyeceğim elbiseyi kutudan çıkarıp inceledim. Uzundu ve hafif bir yırtmaçı vardı. Ahh gerçekten... Barlasların her şeyi kontrol etme takıntısı beni delirtiyordu. Davette giyeceğim kıyafete hatta ayakkabılara kadar belirlemişlerdi. Bunların hepsini onun yaptığından emindim. Elbisenin rengi bile onun zevkiydi. Kırmızı...
Beni ne sanıyordu acaba? Hayatım boyunca hiç böyle bir elbise giyip, davete katılmamıştım ki!Tamam daha önce topuklu ayakkabı falan giymiştim ama bu kadar uzun değildi. Kendimi rezil edecektim. Kafamı toplamaya çalıştım ve elbiseyi askıya astım. Bu akşam gidip gitmeyeceğime bile karar verememiştim. Gerçi Egemen Bey benim yerime karar vermişti. Annemle bile konuşmuştu. Adam inanılmaz derecede zekiydi ve bu beni korkutuyordu.
Annemi arayıp patronum olduğunu ve yeni mağaza açılışında onları temsil edeceğimi söylemişti. Hiçbir şeye inanmayan annem buna nasıl inanmıştı anlayamıyordum ama işime gelmişti. Sorulardan kurtulmuştum. İçimden bir ses gitme diyordu. Bende gitmek istemiyordum... Lanet olsun yine kararsız kalmıştım. Telefonumun titrediğini duyunca gelen mesaj bildirimine baktım.
1 Yeni Mesaj
Kimden: Baş belası
Akşam seni almaya geleyim mi?Bir de bu vardı. Pars bana dadanmıştı ve peşimi bırakmıyordu. Davete onunla katılmayı kabul etmemiştim ama bir türlü anlamıyordu. Saate baktım. Hazırlanmam için iki buçuk saatim vardı. Her şeyi boşverdim ve yapmam gerekeni yaptım. Elbiseyi tekrar çıkarıp hazırlanmaya başladım. Bu geceden sonra onlardan kurtulacaktım. Pars'a hayatımdan defolup gitmesini söyleyecektim.
Birkaç saat sonra aynaya baktığımda gördüğüm görüntü beni bile şok etmişti. Gerçekten güzel görünüyordum. Elbise vücudumu sarmıştı ve omuz askıları kollarıma iniyordu. Saçlarımı Ceren ile birlikte şekillendirmiştik ve hafif bir makyaj yapmıştık. Fazla abartmamaya çalışıyordum çünkü kırmızı tehlikeli bir renkti. Uyumsuz görünmek istemiyordum. Elbiseyle uyumlu olan gümüşi renkteki takıları taktım ve nihayet ayakkabılarımı giydim. Birden bire boyum uzamıştı.
"Çok güzel oldun... Sen bu kadar güzel miydin?"
"Geç bakalım dalganı Ceren Hanım!"
"Ciddiyim abla çok güzelsin..."
Aynada son kez kendimi süzdüm ve başımı salladım. Sıkıntıyla iç çekmekten kendimi alamıyordum. Beni böyle görmesini istediğim tek kişi vardı. Onun tepkilerini merak ediyordum. Yüzünün alacağı şekli, düşüncelerini, mimiklerini... Acaba beni böyle görse ne söylerdi? Ya da şimdi neredeydi? Akınla ilgili düşünceler yine aklıma dolmaya başlamıştı. Derin bir nefes alarak toparlanmaya çalıştım. Pekala şimdi onu düşünmenin sırası değildi. Makyajımın bozulmasını istemiyordum.
"Hilal!! Arkadaşın geldi! Şirket göndermiş galiba..."
Aşağıdan bağıran annemi duyunca gözlerimi devirdim. Gelme dememe rağmen gelmişti. Ne laftan anlamaz bir insandı! Beni deli ediyordu! En azından taksi parasından kurtuldun, dedi iç sesim. Aman ne güzel! Başıma bela olan adam, onun dayısı ve sevgilim... Üçgenin ortasında sıkışıp kalmıştım. Yavaş adımlarla merdivenlerden indim ve kapıda bekleyen annemin yanına gittim. Kapının önünde durmuş, aşağıda bekleyen Pars'ı inceliyordu. İlk izlenimleriyse beğenmediğinin kanıtıydı.
"Dikkatli ol tamam mı? Erken gelmeye çalış. Ne zaman ararsam aç."
"Tamam anne merak etme."
"Bu gelen çocuğa güvenmedim. Bir şey olursa beni ara."
"Tamamdır. Gidiyorum o zaman?"
"Git hadi..."
Üzerime ince bir ceket aldım ve Pars'ın yanına gittim. İnanamıyordum bir de bu son model arabasıyla Çukur'a mı girmişti?! Delirmişti herhalde!! Onu baştan aşağı süzdüm. Siyah takım elbise giymişti. Her şeyi simsiyahtı. Gözüm ceketinin üstündeki aslana takıldı. Gümüş bir zincirin başlığıydı ve zincir, ceketinin yakası ve cebi arasında asılı duruyordu. Siyah bir saat takmıştı. Mavi gözleri, karanlık sokakta parlıyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metruk
Fanfiction"Sen Akın Koçovalı aynı karşımızdaki metruk bina gibisin. Yıkık döküksün, çökmek üzeresin, terk edilmişsin ama içinde bir yerlerde yaşanmışlık var." dedi genç kız ve yanında duran adama baktı. "Hayır... Benim içimdeki yaşanmışlık değil. Yalnızlık. S...