"Yan yanaydık
Ve şehir, böyle mucize görmemişti."
~ Cemal Süreya/ Sevda SözleriHastane yatağında yatan Pars'a baktım. Sonunda olmuştu. Korktuğun başıma gelmişti. Birbirlerine zarar vermeye başlamışlardı. Birbirlerini öldürmeye çalışıyorlardı ve bunu başlayan kişi sevdiğim adamdı. Akın, Pars'tan kardeşini çalmıştı ve Pars'ı biraz bile tanıyorsam bunun altında kalmazdı. Kalmayacaktı... Bu düşüncemin doğruluğu beni ne kadar korkutsa da emindim. Uyanır uyanmaz bütün gücüyle saldıracaktı. Tabi uyanabilirse...
O gün saldırının şiddetiyle Pars savrulmuş ve başını vurmuştu. Doktorlar beyin kanaması geçirebileceğini söylemişlerdi. Şu anda özel bakım ünitesinde tutuluyordu ve bir haftadır gözlerini açmıyordu. Olanları düşününce ağlayasım geliyordu. Bu ikisi ne ara böyle yoldan çıkmışlardı? Düşmanda olsalar hep bir şekilde sınırlarını korurlardı ama şimdi... Pars'ın solgun yüzüne baktım. Kesikler ve morluklarla doluydu.
İşin kötüsü saldırıdan sadece Pars zarar görmemişti. Tunç ölmüştü, Egemen bey adamlarını kaybetmişti ve yeğenine bir daha uyamayabilirdi. Bütün nefreti ve kini bir tek kişide toplanmıştı. Akın Koçovalı... Onu öldürmeden rahat etmeyeceğini biliyordum. Ailesine zarar veren kişiyi sağ bırakmazdı. Bu onların kurallarına aykırıydı.
Ne yapacağımı bilemez vaziyette kalmıştım. Akın'a gitsem beni kovuyordu, Pars'a gitsem yaralı yatıyordu ve ben ortada kalakalmıştım. İkisini de korumaya çalışmaktan yorulmuştum. Çok güzel koruduğum için Pars bu haldeydi ve Akın kayıplara karışmıştı. Kim bilir neredeydi? Ne haldeydi? O kız kimdi? Bu saldırıyı nasıl planlamıştı ve en önemlisi delirmiş miydi?!! Böyle bir şeyi nasıl yapabilirdi?
Odadan çıkınca Egemen Bey ile yüzleşmem gerekiyordu ve bundan günlerdir kaçıyordum. Büyük ihtimalle benden Akın hakkında bilgi isteyecekti ama anlatamazdım. Bildiklerimi anlatırsam ona zarar verirdi ve buna katlanamazdım. Şimdi bile Pars'a bakarken vicdan azabı çekiyorken, Akın'a bir şey olursa delirirdim. İkisinin de derdi aslında bendim ve kabul etmek istemesemde benim için savaşıyorlardı.
Birkaç gündür kendi kendime düşünüyordum. Akın ve Pars'ın hayatımda rolü büyüktü ama benim için ne ifade ediyorlardı? Neden onlara bu kadar değer veriyordum? Sonunda cevapları bulmuştum. Akın'a aşıktım evet ama onu koruyucum olarak görüyordum. Arkasına saklanmış ve düşmanlarıma karşı savaşmasını istemiştim. Beni korumasına muhtaç olmuştum. Sevgilim diye bencillik etmiş ve olaylara onun açısından bakmamıştım. Empati yapmam gerektiğini daha yeni anlamıştım...
Pars'la ise daha farklıydı. O benim içimdeki eğlenceli, vurdumduymaz ve vahşi tarafı temsil ediyordu. Akın ne kadar sakinse, Pars o kadar saldırgandı. Kendime itiraf edemesem de ondan hoşlanıyordum. Evet biraz garipti sonuçta o beni kaçıran adamdı. Hissettiğim aşk değildi. Aşk çok farklı bir şeydi ama artık onu arkadaşım gibi de göremiyordum. Davette yaşananlardan sonra ona bakış açım değişmişti.
Pars benim koruyucu kalkanımdı. Herkese özellikle de dayısına karşı beni koruyordu. Şimdi yaralanması ve uyuması çok kötü olmuştu çünkü zarar görebilirdim. Beni koruyan iki adamı da kaybetmiştim ve yapayalnızdım. Başımın çaresine bakmamın zamanı gelmişti. Korkmuyordum. Öyle ağlayıp sızlanacak halim yoktu. Savaşmam gerekirse savaşırdım. Sevdiklerime ve kendime zarar gelmesini istemiyordum. Bunun için en iyi çözüm Çukur'dan hiç çıkmamaktı.
"Uyansana Barlas... Beni korumayacak mısın?"
Dalga geçerek söylediğim sözlerden sonra Pars'a baktım. Hiçbir hareket yoktu. Sadece uyuyordu. Boşuna çabalıyormuşum gibi hissettim. Pars ancak kendi istediği zaman uyanabilirdi. Şimdi bile uyanmamak için inat ediyordu. Manyak herif! Ne diye bombaların içine atlıyordu ki?! Düşüncelerime ara vererek dışarı çıkmaya karar verdim. Bugünlük bu kadar ziyaret yeterdi. Onu görmeme bile zorla izin vermişlerdi. Çıkmadan önce son kez ona baktım ve içimden gelen şeyi yaptım. Yanağına kısa bir buse kondurdum. Bu benim ona yaptığı her şey için teşekkürümdü. Bugünden sonra onu bir daha göremeyebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metruk
Fanfiction"Sen Akın Koçovalı aynı karşımızdaki metruk bina gibisin. Yıkık döküksün, çökmek üzeresin, terk edilmişsin ama içinde bir yerlerde yaşanmışlık var." dedi genç kız ve yanında duran adama baktı. "Hayır... Benim içimdeki yaşanmışlık değil. Yalnızlık. S...