İş yerinden erken çıktım ve eve doğru yürümeye başladım. Bu hafta çok yorucu ve hızlı geçmişti. Hasta olacak gibi hissediyordum. Bütün kemiklerim ağrıyordu. Kesin grip olacaktım. Eve gitmeden önce pazara uğrayıp almam gerekenler vardı. Alışveriş yapmayı sevmezdim. Poşet taşımaktan ise nefret ederdim.
Oflayarak pazara giden yola doğru saptım. Birkaç kadın ellerinde pazar arabaları ile gidiyordu. Onları tanıyordum. Bizim sokakta oturuyorlardı. Hızlı bir şekilde baş selamı verip yanlarından geçtim. Kimseyle konuşacak halim yoktu. Onlarla konuşmaya başlarsam iki saat susmazlardı. Çok yorgundum ve hemen eve gidip kendimi yatağa atmak istiyordum.
Pazara girince tezgahlara bakmaya başladım. Fiyatlar yine aynıydı. Ucuz olan tezgahlardan almak zorundaydım. Annem ve benim her zaman alış veriş yaptığımız tezgahlar vardı. Onlardan alırsam param artardı. Bende artan parayı kendime harçlık yapardım. Maaşımı almaya birkaç gün vardı ve parasız kalmak şu aralar isteyeceğim en son şeydi.
Meyvelere bakınırken arkamda hissettiğim nefes sesi ile irkildim. Arkama dönünce lise arkadaşım Furkan ile göz göze geldik. Yine benimle uğraşmaya gelmişti.
"Selam Hilal." diyip göz kırptı. Gözlerimi devirdim ve yoluma devam ettim. Ona katlanamıyordum. Çok yılışık bir tipti ve liseden beri peşimdeydi. Aptal değildim asla onun gibi biri ile birlikte olmazdım. Mahallede çıkmadığı kız kalmamıştı ama hala bana asılıyordu. Aslında bana zararı yoktu. Sadece beni görünce dadanıyor ve git dediğimde gidiyordu. Taciz etmeye kalkışamazdı. Buna asla izin vermezdim. İnsanlarla arama mesafe koymayı bilen biriydim. Eğer sınırını aşarsa onu Koçovalılara şikayet ederdim.
"Konuşmayacak mısın? Küstün mü benle kız?"
"Seninle neden küseyim? Umursamıyorum bile seni."
"Bilmem trip atıyorsun sanki..."
"Senin sevgilin yok mu Furkan gidip onunla ilgilensene?!"
"Yok kızım. Beni bilirsin ben kimseye bağlanamam ama sen istersen köpeğin olurum..."
"Asla istemeyeceğimi biliyorsun. İğrençsin. Köpeğim olmak ne demek?! Sahibin miyim ben senin?"
"O anlamda değil kızım..."
Furkan aniden birine çarpıp yere düşünce durduk. Kim olduğunu görememiştim. Bize doğru dönünce gördüğüm yüz ile şok oldum. Çarptığı kişi Akın Koçovalı'ydı ve sinirli bir halde Furkan'ı izliyordu.
"Dikkat etsene. Kör müsün?"
"Kusura bakma Akın görmemişim."
"Önüne bakarak yürüseydin görürdün."
"Kusura bakma dedik ya ne uzatıyorsun?!"
İkisi de birbirine doğru yürümeye başlayınca aralarına girdim. Furkan ne ara kalkmıştı anlamamıştım. Akın'ı görünce aklım durmuştu. Şimdi de kavganın ortasında kalmıştım ve ne diyeceğimi bilmiyordum. Bir gün daha ne kadar berbat olabilirdi acaba?
"Furkan hadi gidelim." diye fısıldadım. Kavga çıkmasını istemiyordum. Akın gibi bir manyakla uğraşmayı ise asla istemiyordum. Çünkü onunla uğraşılmazdı. Furkan'ı burada parçalardı. Kimse de elinden alamazdı. Bana ise bir şey yapacağını sanmıyordum. Şimdilik.
"Biz niye gidiyoruz Hilal ya? Yanlış bir şey mi yaptık? Meseleyi büyüten o!"
"Birader kız arkadaşını dinle çek git!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metruk
Fanfiction"Sen Akın Koçovalı aynı karşımızdaki metruk bina gibisin. Yıkık döküksün, çökmek üzeresin, terk edilmişsin ama içinde bir yerlerde yaşanmışlık var." dedi genç kız ve yanında duran adama baktı. "Hayır... Benim içimdeki yaşanmışlık değil. Yalnızlık. S...