Hilal... Sevgilim... Bana hayat veren, kalbimin yerini hatırlatan tek aşkım... Acılar içinde kıvranırken bile adını sayıkladığım... Karşımda duran kişi o muydu? Bütün iradesini kaybetmiş, aklını kaçırmak üzere olan bu kişi, benim sevdiğin kadın mıydı? Olamazdı. Göğsümden çıkmak istercesine atan kalbimi susturmaya çalışarak ona doğru yürüdüm. Yürüyen bir ölüden farkı kalmamış kadına... Bütün bedeni titreyen ve ellerinden başka hiçbir yere bakamayan kadına...
Elleri...Neden sürekli onlara bakıyordu? Odasının hali berbattı. Anlaşılan acıdan kurtulmak için çareyi yıkıp dökmekte bulmuştu ama neden elleri? Bir düşün dedi iç sesim. Sen neden ellerine bakmıştın? Gerçekten o gün bende aynısını yapmıştım. İlk defa birisini öldürdüğüm gün... Sadece ellerime bakmıştım. Daha doğrusu ellerimdeki kanlara... Çok kan vardı ve yıkamama rağmen çıkmamıştı. Ben de daha çok kana bulamıştım.
Hilal de mi aynı durumdaydı? Odanın içinde volta atarken, sessizce mırıldanırken ellerinde kan mı görüyordu? Sessizce yanına gitmeye çalıştım. Alnı kanıyordu ve kollarında kesikler vardı. Bu kesiklerden akan kanlar ellerine doğru inmişti. Kırılan aynanın parçalarının üstünde hareket ediyordu ve ayakları parçalanmak üzereydi. Kendine gelmesi lazımdı. Akan kan kendisinindi ama gördüğü kimindi? Babasının mı?
"Hilal... Sevgilim..."
Duymadı. Ne beni duymuştu ne de daha önce gelenleri... Sadece ellerine bakıyordu. Arada onları birbirine sürtüyordu sanki kanın çıkmasını ister gibi... Yanına ilerlemek ve onu kurtarmak istedim. Karanlığa düşmek üzereydi. Benim düştüğüm karanlığa... Oraya düşen bir daha çıkamazdı. Bunu en iyi ben biliyordum.
"Hilal! Kendine gel!!"
Bağırdığımı duyunca bana doğru döndü. O zaman gözlerini gördüm. Bomboş bakıyordu. Sanki hayattan kopmuştu. İçimin ürperdiğini hissettim. Ne zaman gözlerine baksam hep bir duygu olurdu: Sevgi, öfke, pişmanlık... ama şimdi hiçbir şey yoktu. Acı duygularını mı yok etmişti?
"Senin suçun değildi... Sen yapmadın!"
"O zaman neden çıkmıyor?!!!"
"Bir şey yok! Tertemizsin sen!"
"Hayır!! Hayır!! Ben yaptım!! Benim yüzümden oldu!! Benim yüzümden oldu!!"
"Senin yüzünden olmadı! Masumsun sen!"
"Ben yaptım! Benim yüzümden!! Her yerde kan var! Kan var!!"
Birden gözlerinin kaydığını ve bedeninin hareketsizleştiğini gördüm. Saniyeler içinde yere yığıldı. Hareket edip, onu yakalayacak zamanım olmamıştı. Üzerimdeki şoku atlattıktan sonra yanına koştum. Kendini suçladığı için kriz geçiriyordu. Ne yapacağımı bilemez halde başını dizime koydum. Kolları, elleri, ayakları kanıyordu. Bilinci kapanmıştı. Yavaşça yüzünü okşadım ve adını seslendim ama uyanmıyordu. Korkunun bedenimi ele geçirdiğini hissettim. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Hızlı bir kararla onu kucağıma aldım. Bir an önce hastaneye gitmeliydik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metruk
Fanfiction"Sen Akın Koçovalı aynı karşımızdaki metruk bina gibisin. Yıkık döküksün, çökmek üzeresin, terk edilmişsin ama içinde bir yerlerde yaşanmışlık var." dedi genç kız ve yanında duran adama baktı. "Hayır... Benim içimdeki yaşanmışlık değil. Yalnızlık. S...