11| Pansuman

10.7K 1K 447
                                    

Minho'dan

Felix'i eve bıraktıktan sonra arabaya binip Han'ın evine doğru sürmeye başladım. Yolda giderken aklıma sürekli gelip duruyordu. Neden, ne zaman ve nasıl bu kadar değiştim?

Eski Minho'dan eser kalmamıştı. Soğuktum, serttim, kabaydım. Önceden bırak dayak yemeyi, biri bana yan baksa olduğu yere gömerdim. Şimdiyse dayak yediğim kişiden beni tedavi etmesini istiyordum. 

Yanlış anlamayın, halimden hiç de şikayetçi değildim. Han'ı seviyordum, iğneleyici konuşmasını, kendinden emin yürüyüşünü, korkusuz gözlerini, sinirle çatılan kaşlarını...Han'ı Han yapan her şeyi seviyordum. Nasıl başladığı hakkında bir fikrim de yoktu oysaki. Birden onun çekimine kapılırken bulmuştum kendimi. Beni ne kadar itse de, benden ne kadar kaçsa da kollarımı açıp ona doğru koşmaktan alıkoyamıyordum kendimi. Bana hiç umut vermese bile koşmaya devam edecektim çünkü elbet bir gün kaçmaktan yorulup duracaktı ve geldiğim yerde beni bekleyecekti. 

Han'ı gördüğümde yüzümde oluşan aptal gülümsemeyi takınıp kapıyı çaldım. Kapıyı açtığında izin dahi istemeden içeri girdim. 'Hadi bana pansuman yap.' Onu hiç beklemeden kapalı kapıları açmaya başladım. Han'ın yatak odasını arıyordum. 

İlk açtığım odada Changbin horlayarak uyuyordu. Uyanmasına aldırış etmeden kapıyı sertçe kapatıp diğer kapıya geçecekken Han 'Delirdin mi, napıyorsun?' dedi dişlerinin arasından. 'Odamızı arıyorum hayatım.'

Beni kolumdan tutup salona sürükledi ve koltuğun üstüne resmen fırlattı. 'Odamız diye bir şey yok Minho. Biz diye bir şey de yok. Sen benimle birlikte olmayı anca rüyanda görürsün, fazlası yok.'

Benden neden bu kadar nefret ettiğini hiçbir zaman anlamamıştım. Sadece benden değil, bütün alfalardan. Aklımda sayısız ihtimal vardı ve bazıları düşünmek bile istemeyeceğim kadar kötüydü. Felix'e sormuştum ama bilmediğini söyleyip geçiştirmişti.  Han zaten asla açıklamazdı. Olan gece gündüz Han'ı düşünmekten kafayı sıyıracak bana olurdu.

Çok gururlu bir insandım. Söz konusu Han olmadığı zamanlar. Ne yaparsa yapsın vazgeçmeyecektim işte.  Olur da bir gün vazgeçersem...

Beni bu kadar çok yorduğu için onu asla affetmezdim. Beni kendinden bıktıracak, vazgeçirecek raddeye getirdiği için bütün aşkım yerini nefrete bırakırdı. Ve bu dünyada kimse aşkım kadar büyük nefretimle baş edemezdi.

Han elinde ilk yardım çantasıyla içeri gelip yanıma oturdu. Bir şey demeden pamuk, tentürdiyot ve yara bandı çıkardı. 'Yüzünü dön. ' Söylediğiyle yüzümü ona çevirdim ve yaralarımı acıtmadan temizlemeye çalıştı. Bir şey demedim çünkü dersem elindeki pamuğu götüme tıkacağından emindim.

Yüzüme pansuman yapmayı bitirdikten sonra 'Başka var mı?' Diye sordu. Fırsattan istifade gömleğimin düğmelerini çözmeye başladım.  'NE YAPIYORSUN GERİ-' diye bağırmaya başlamışken karnımdaki koca morluğu görünce sustu. 'B-bunu ben mi yaptım?! Siktir...Çok abartmışım b-ben...Ben özür dilerim.'

Morluğa- artık mor değil yeşil olmuştu resmen- bakarken telaşlı bir şekilde konuşup özür diliyordu. Ebemi bellemişti resmen, bir zahmet de dilesin. 

Kremi çıkartıp bana uzattı. Ne yani kendi sürmeyecek miydi? Ben boşuna mı o kadar hayal kurdum? 'Ya benim elim çok ağır, ben sürersem acıtırım,  zaten nasıl süreceğimi bilmiyorum ki...Hayatımda hiç krem kullanmadım...'

Arkadaşlar salak mısınız,  inanmayın hemen. Blöf yapıyorum tabikiside.

'Elimin seninkinden ağır olduğuna eminim. Al kendin sür.' Kremi zorla elime tutuşturduğunda ağlamak üzereydim. Tanrım ben bunları hak edecek ne ya- Aaaa tamam...Owww tamam tamam....

Kremi alıp avucuma boca ettim. 'Deli misin!? O kadar sıkılır mı?!'

'Evet deliyim! Bilmiyorum ben nasıl sıkılacağını!' Han bana kendi elleriyle krem sürmeyecekse ne anlamı vardı ki yaşamanın? Öleyim ben ya, karnımdaki morluğun acısından öleyim. Geberip gideyim, Minho diye biri kalmasın dünyada!

'Ver Allahın belası ver!' Kremi elimden çekip avucumdaki fazlalığı peçeteyle silip aldı. Ben zaferle sırıtırken o da parmak uçlarına sıktığı kremi yarama sürmeye başladı. Yüzünde hiçbir ifade yoktu, nefes bile almıyor gibiydi. Gözlerim minik, sıkı sıkı kapalı duran dudaklarına kaydı. 

Şu an onu öpsem acaba çok döver miydi?

'Ebeni bile sikerim Minho.'

'Ha?'

'Mal mal dudaklarıma bakmayı kes. Öpmeye kalkarsan bu sefer ebeni hatta ve hatta seni bile sikerim.'

'Ben semeyim yalnız. ' dediğimde elini yarama öyle bir bastırdı ki acıdan çığlık atacaktım neredeyse. 'Al bitti. Şimdi evine git, bir daha da böyle salak salak şeyler yapma.'

Telefonunu alıp beni evden kovdu resmen. O kadar plan yapmıştım ve sadece birini gerçekleştirebildim. En azından biraz da olsa endişelendi benim için. Bu da bir ilerleme.

Küçük Küçük adımlar atıyordu bana doğru. Bu bile fazlasıyla yeterdi. Ondan, benim ona yaptığım gibi koşmasını beklemiyordum. Zaten beni benim onu sevdiğim kadar da sevemezdi.  Ama binde biri kadar sevse beni dünyanın en mutlu insanı yapabilirdi. Bu kadar çok sevmek korkutucuydu. Onu Bu kadar sevmem iyi değil,  hiç iyi değil.

Bir gün bu aşkım başıma bela olacak diye ödüm kopuyor...

▪️▪️▪️

Fic okumaya daldığım için bölüm yazamadım sorry:( Artık eskisi gibi düzenli atmaya devam ederim:))

Fic okumaya daldığım için bölüm yazamadım sorry:( Artık eskisi gibi düzenli atmaya devam ederim:))

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Omegaverse | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin